Ağlamak: Gülmenin zıddı olan fiili, gözyaşı dökerek sesli veya sesiz icra etmektir. Ağlayan birini gördüğünüzde genellikle ne yaparsınız?
Sinirlenir misiniz, panikleyip ağlamasını kesmeye mi çalışırsınız?
Yoksa hafife alıp, “Aman canım, canını sıktığın şeye bak" mı dersiniz?
Ağlamanın “utanç verici” bir durum olduğunu ya da “özür” dilenmesi gereken bir ayıp olduğunu öğrenmişiz ya…
Kendi duygusu anlaşılmayan birisinin, kendi duygularına yabancılaştığını düşünürsek, bu duygularını bastırıp istifledikçe, karşısındakini kucaklayıp sarılabilir mi?.. Ya karşısındakini aşağılayacak, ya da “yokmuş” gibi davranıp görmezden gelecek..
İnsan durduk yere ağlar mı?
Kadın veya erkek fark etmez, tabi ki ağlamaz. Ağlayan bir insandır, bize bir şey söylemek istemektedir; "Çok acı çekiyor, canı yanıyor, üzülüyor, yaşadığı duyguların ağırlığına dayanamıyordur.” Bir birikimin sonucunda duygusal ve fiziksel olarak rahatlamak ihtiyacı doğmuştur ve boşalmak da istiyor olabilir.
Ağlamak; ille de gözlerinden yaş akarak gerçekleştirilen bir eylem değildir.
Ünlü yazar Victor Hugo:
"Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?" demiştir.
“Ağla rahatlarsın” denir ya.. Ağlayınca rahatlanır mı?
Rahatlamak için mi ağlarız, yoksa ağladığımız için mi rahatlarız?
Ağlamanın rahatlatıcı bir işlevi olduğu ile ilgili yaygın bu inanç, nereden kaynaklandığını bilmiyorum. Ama ağladığımızda etrafımızın ilgisini çektiğimiz, su götürmez bir gerçektir!.
“Ağlama bir çaresizlik ve ümitsizlik halidir” diyenler de vardır.
Ağlarken genelde sözcükler yetersiz kaldığı için bu sözcükleri duymayız ama hissederiz. Bu sessiz ve içten ağlama hali, protesto içeren şiddetli ağlamadan daha fazla başkalarının ilgisini çeker ve sempati yaratabilir. Protesto ağlamasını takip eden sessiz ağlama dalgası, sonunda kendini sessizliğe vurur. Artık kayıp belirginleşmiş, umut yok olmuştur.
Öfkeden veya üzüntüden ağlamak, güçsüzlüğün ve çaresizliğin bir belirtisidir. Ağlamak bir teslimiyet halidir. Görme bulanıklaşır, gözyaşları fiziksel savunmayı güçleştirir. Bu durum bireyler arası yakınlaşmayı ve bağlanmayı kolaylaştırır. Kişiler arası bağları arttırır. Ağlamak eylemi, protest veya sessiz bir çığlık olsun, fark etmez. Hayatımızı sürdürmek için gereklidir.
Ağlayan kişi eylem ister. Amaç kaybın geri gelmesidir. Yaşadığı kaybın sonlanmasını talep eder. Uzlaşma, yeniden birleşme, kaynaşma ve bütünleşmenin olmadığı durumlarda sessiz ve içten bir ağlama devam eder.
Biz ağlamayıp ne yapalım?
Bilindiği gibi Türkistan Emiri Timur, büyük devlet adamı ve komutan. Fiziki görünüm olarak yakışıklı değil, hatta çirkin bir yüz yapısına sahiptir. Timur, Daha 10 yaşında iken katıldığı bir savaşta kalçasından aldığı bir yara nedeniyle kendisine topal/aksak lakabı takılmıştır..
Emir Timur, günün birinde komutanlarının da hazır bulunduğu bir ortamda, sakalını sıvazlarken tıraş vaktinin geldiğini fark eder. Berberini çağırtıp, kendisini tıraş etmesini ister. Berber gelip Timur’u bir güzel tıraş ettikten sonra aynayı alıp, Emir Timur’a yaptığı tıraşı beğendirmek için önce ensesine sonra yüzüne tutar. Timur bu sırada aniden berberin elindeki aynayı kapıp yüzüne bir süre baktıktan sonra hüngür hüngür ağlamağa başlar..
Koskoca Emir Timur ağlar da mahiyetinde bulunanlar ve komutanları ağlamaz mı?..
Tabi ki onlar da “yağcılık” olsun diye başlarlar ağlamağa…
Tesadüf bu ya, bizim Molla Nasreddin Hocamız da oradadır. Tabi ki, Molla Nesreddin de diğer zevatlar ile birlikte ağlar.
Derken Emir Timur, ağlamayı bırakıp susar. Tabi ki mahiyetinde bulunanlar ve komutanlar da susarlar. Ama bizim Nasreddin Hocamız ağlamasını sürdürür. Bunu fark eden Emir Timur, Hocamıza çıkışır: “Ben aynaya bakıp dünyada benden daha çirkin biri var mı diye düşünüp, bu çirkinliğime ağladım. Sen niye ağlıyorsun?..”
Nasreddin Hoca bu, hemen cevabını yapıştırır:
-”Yüce Hünkârım! Siz bir kere aynaya bakıp çirkinliğinizi görüp ağlamaya başladınız. Biz bunca senedir sizin çirkinliğinizi görüyoruz, ağlamayıp da ne yapalım?”
Bilindiği gibi 20 senedir iktidarda olan AK Parti tarafından ülkemiz yönetiliyor. Ülkeyi yönetenlerin zaman zaman ağladıklarına da şahit olduk. Ağlayanlar, yaptıkları çirkinlikleri hatırlayıp da mı ağladılar bilemiyoruz. Vatandaşlar olarak bizler, 20 yıldan beri AK Parti yöneticilerinin, milletvekillerinin ve hükümetin çirkinliklerine tanıklık ediyoruz.
Bizler olarak ağlamayıp ta ne yapalım?
Bazen insanlar sevinçten de ağlarlar…
Sevdiği birisine kavuşan kişi aslında yine kaybının bitişine ağlıyordur. Kime ait olduğunu bilmediğim ama hafızamda yer eden şöyle bir söz dizesi vardır:
“Eğer gözümde bir damla yaş olsaydın,
Seni kaybetmemek için ömrümce ağlamazdım.
Ama..
Bilseydim gözyaşlarım, seni bana geri getirecek,
O zaman hiç durmadan ömrümce ağlardım.”