Yıl 1402…
Biri doğuda, diğeri batıda iki büyük Türk devleti..
Bu devletlerin birinin başında Emir Timur, diğerinin başında Yıldırım Beyazıt Han vardır.
Birinin lakabı “Topal”, diğerinin lakabı “Şarhoş”..
Dönemin bu iki süper gücü “sen-ben” derken, biri ordusunu doğudan toplayıp batıya, diğeri de ordusunu toplayıp batıdan doğuya hareket ederler. İki Türk ordu Ankara’nın Çubuk Ovası’nda karşı karşıya gelir.
1402’de yapılan “Ankara Savaşı” ında Emir Timur galip gelir ve Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt’ı esir alır.
Timur, kendi imparatorluğunun kudretini ve gücünü göstermek için esir ettiği Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt’ı İmparatorluğunun başkenti Semerkant’a götürürken, Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt, söylenenlere göre yüzüğünün kaşında taşıdığı zehri içerek hayatına son verir.
16. yüzyıldan itibaren hakkında pek çok eser neşredilmiş olan Emir Timur, bu eserlerin pek çoğunda “iyi kalpli ve büyük hükümdar” olarak bahsedilmektedir. Osmanlı Padişahı I. Beyazıd ile savaştığı ve onu savaş meydanında yendiği için, bazı Osmanlı tarihçileri Emir Timur’u zalim bir hükümdar olarak anlatıp yermektedir.
Emir Timur, Ankara Savaşı'ndan sonra henüz daha Osmanlılar tarafından fethedilmemiş İzmir’i, Hıristiyan şövalyeleri yönetiminden alarak fetih eder ve bölgenin yönetimini de Aydınoğulları Beyliğine bırakarak Anadolu’yu terk edip İmparatorluğunun Başkenti Semarkand’a döner.
Ankara Savaşı, İstanbul’un Türkler tarafından fethini 50 yıl kadar geciktirmiştir. Hristiyan dünyası ise Timur’a şükranlarını iletmek üzere İspanyol kralını Başmabeyincisi Conzeles Clavio’yu çeşitli hediyelerle elçi olarak gönderir. Clavio “Semerkant’a Seyahat” adlı seyahatnamesinde 3 yıl kaldığı Semarkand’da konuyu, Timur imparatorluğu ile ilgili gözlemlerini tarafsız bir gözle tüm detayları ile anlatmıştır.
Günümüzde Anadolu’muzdaki pek çok şehrimizin Türkler tarafından fethi kutlanırken İzmir’imizin Türkler tarafından fethi kutlanılmıyor. Sebebi, bazı çevreler tarafından “Gâvur İzmir” diye anılan İzmir’i; Timur’un Ankara Savaşı’nda Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt’ı yenmesi ve İzmir’i fethetmesidir.
Tarihi kaynaklarda anlatılanlara göre, Türkistan hakanı Emir Timur’un sınır tanımaz zalim bir hakan olduğu yönündedir. Böylesi bir hükümdarın karşısına halkın cesaret edip çıkması, sıkıntı ve şikâyetlerini anlatması, tabii ki mümkün değildir.
Halk, kendisinin söyleyemediklerini söylemek için Timur’un karşısında Nesreddin Hocamızı çıkarır ve sıkıntı ve şikâyetlerini Onun vasıtasıyla Timur’a iletir.
Günün birinde halkın ileri gelenleri Nesreddin Hoca’ya başvurarak çektikleri sıkıntıları şikâyetleri anlatarak kendilerine yardımcı olmasını isterler.
Hocamız, halkını kıramaz ve halkın şikâyet ve isteklerini kudretli Hakan Emir Timur’a iletmek üzere Timur’un huzuruna çıkar. Yüce hakan Emir Timur’a halkın şikâyet ve dileklerini anlatarak; -“Hakanım, bu halkın yüzde 90’ı Müslüman ve Türk. Neden onlara eziyet çektiriyorsunuz?” diye sorar.
Emir Timur, hocamızı dinledikten sonra Hocanın elinden tutarak birlikte konağının balkonuna çıkar. Konağın toplanan halk ta Hocamızın Timur’un huzurundan dönmesini beklemektedir. Emir Timur balkondan meydanda toplanan kalabalık halka sorar:
-“Ey halkım, ben size eziyet çektiriyor muyum?, Size zulüm ediyor muyum?” diye sorar.
Halk korkusundan sus-pus olup ses çıkarmaz.
Halktan ses çıkmayınca, Emir Timur bu defa, Neşredin Hoca'ya dönerek;
-“Hocam ben zalim miyim?” diye sorar.
Halkın sus pus olup sesini çıkarmadığına şahit olan Nesreddin Hoca:
-“Yüce Hünkârım, siz zalim değilsiniz. Zalim olan biziz ki, Allah sizi bize Hünkâr yaptı” der.
Yorum, sizlerin..