Ölçü düşüncesi ve merak, yaşam heyecanı, doğumun bir hırka bir lokma felsefesidir. İnsanları adam sendeci, neme lazımcı yapmakta büyük bir rol yapmışlık kavramının sömürülmesi ve yanlış anlaşılması, doğu insanlarının ilgisini bu dünyadan ziyade öteki dünya ya çevirmiştir.
Halbuki batı büyük bir yaşam heyecanıyla insanları bu dünyanın nimetlerinden faydalanmaya merak salmıştır. Romalılardan beri bilinen “yaşa ve yaşat” kuralları faydalı olmuştur.
İnsanın içindeki o ilahi ateşe sahip olması için dört noktanın önemine dikkat ederler. Bunlardan biri yapacağımız şeyleri sevmek ve ona tam olarak inanmak. İkincisi heyecan, cesaretli olmak. Üçüncüsü böyle insanlarla beraber olmak, onlarla konuşmak. Dördüncüsü ise kafamızda kuvvet ve heyecan yaratmak. Korku, şüphe, vesvese ve tereddüt, heyecanı öldüren en etkili zehirdir. Amerikan cumhurbaşkanı diyor ki, "Ben yapacağım her şeyi vicdanıma danışır, sonra da tereddütsüz hareket ederim. Eğer başarılı olursam zaten kimse bir şey söylemez"
Bundan dolayı her şeyden önce yapacağımız olguya tam olarak inanmamız, bunun kendimiz için, toplum için iyi ve gerekli olduğuna inanmamız gereklidir.
Basit, küçük ve hileli işlerde heyecan zaten yoktur. Kötü, aşağı afi işlerde iyiliğin ve doğrunun ateşi yoktur. Heyecan saridir. Onun için olumlu düşünceli insanlarla dost olmak daha faydalıdır. İlahi kuvvete sahip olmak istiyorsak, adam sendecilikten, geri düşüncelerden, şüpheci ve kararsız insanlardan uzak durmak gerekiyor. Düşüncelerimiz neyse hayatımız odur. Hayatımızın gidişini değiştirmek istiyorsak düşüncelerimizi değiştireceğiz. Düşünceler hareketi, hareketler alışkanlıkları, alışkanlıklar hayatı, hayat karakteri oluşturmaktadır.
Atatürk Milli Kurtuluş savaşını yaparken, "Ya istiklal ya ölüm! Hedefimiz Akdeniz’" derken enerji ve karakterinin ne kadar kuvvetli olduğunu, zafere olan kararlı inancının derecesini göstermiştir.