Daldan dala atlayarak ve sorular sorarak ilerlersek, bizde en güçlü yapı aile, akraba, hemşehri ve yurttaşlıktır.
Bunun örneğini felaketlerde, daha çok işe alışlarda görürüz.
Bundan ötürü yandaş hiçbir zaman mağdur olmaz. O her zaman iş güç ve mevki sahibidir.
Birbirimize en yakın olacağımız zaman bile hayat, acımasız, dışlayan bir dille karşılar bizi. Hayatı boyunca unutulmaz yasının yükünü sırtında taşıyan annelere, emeklilere yapılanları işimize gelmeyince unutuyoruz. Yere bakarak konuşan, hangi hüznü, hangi ezikliğini bilmeyen gençlerimizin yaşam öyküsünde birazda kendimizi bulamıyoruz.
Artan aile geçimsizliğinde, cinayetlerin artışında, kavgalarda, ekonomik sorunların gelir dağılımındaki eşitsizliklerin, ötekileşmenin ve ayrışan dilin çoğaldığını görüyoruz. Vefanın, insanlığın, dostluğun haberimiz olmadan kayıp olduğu günümüzde, pamuk ipliğiyle bağlı ilişkilerin yerle bir olmasına üzülüyoruz.
Atatürk’ün açtığı yolda giden cumhuriyet kuşağı aydınlarının özverisiyle gelinen noktayı görmezden gelip yok sayarak bundan sonra ne olacak diye düşünmeyip, işin önemini önemsemeyip geleceğimizi tehlikeye atıyoruz.