Hafızana sahip ol!
Kültür bir milletin hafızasıdır.
Kültürüne sahip olamayan, hafızasını kaybeder.
Kültürün taşıyıcısı ise dildir.
Dil olmadan kültür, kültür olmadan millet olunmaz.
O hâlde diline sahip çık! Onu başka dillere ezdirme! Doğru yaz, düzgün konuş.
Diline sadık kalan kültürüne, kültürüne sadık kalan vatanına da sadık kalır.
Bir din dilde yaşar, bir millet de…
Her medeniyetin taşıyıcı dilleri vardır.
Bizim medeniyetimizin de taşıyıcı dilleri, Arapça, Farsça ve Türkçe’dir.
Anadilimiz Türkçe, Kürtçe, Boşnak ya da Çerkezce olsa da, Türkçe bizim ortak kültürümüzün ve medeniyetimizin dilidir.
Dilini yaşat ki kültürün yaşasın. Kültürünü yaşat ki hafızan canlansın.
Söz dilden açılmışken…
Bir de şu konuşanın Türkçe’sine bakın!
Hele şu “ketil” de laf kaynatan,
TRT’sinde “Berjer” muhabbeti yapan,
Türklere bakın!...
“Rezidans”ın “antre”sinden geçip “salon”unda Fransa’ya veryansın edeni kim ciddiye alır…
Bize Türkçe’de örnek olacak şu “hijyen” haberleri veren tv kanallarının “tommayster”lerine Allah kolaylık versin…
Ses düzeni bu derece Frenklemiş Türkçe’yi düzeltecek ses ustalarımız, dilimiz sizi bekliyor!
Bizim yozlaşmamız önce dilde ve dille başladı. Kendimize dönüşümüz de dille ve dilde olacak.
Partici olma!
Madem senin de bir dünya görüşün var…
N’olur onu bir parti görüşüne dönüştürüp ufkunu daraltma!
Bak;
Seninle aynı dünya görüşüne sahip, farklı partilere oy veren nice dostun, arkadaşın var…
Siyasî görüşün, hatta partin bile olsun fakat partici olma!
Çünkü parti ötekileştirir, partici ayırır.
Bir de seni görelim!
Bir ömrü ilme adamış, irfan sahiplerinin sözlerini kendine sermaye edinen sen, numunelik babından ömründe bir kitap bile okumadın.
Okumanın kendisine zül gelen kişi sözün hikmetinden mahrum kalır; ariflerden dem vursa da, kendisi cahildir. Çünkü “irfan, amelle taçlanan ilimdir.”
İnandığı değerler uğrunda kahramanlara layık bir hayat hikâyesi geride bırakanların destanlarını yazmakla kendine pay çıkaran, onlara düzdüğü menkıbelerin arkasına sığınan korkak, ürkek ve mirasyedi sen, sen buna layık değilsin!
İnancı ve bilgisi üzre yaşamanın bedeli; çileli bir ömür, ilkeli bir duruş ve eğilmeyen bir baştır.
Sırat-ı müstakim yolcusuna mersiyeler yazıp onu efsaneleştirmek ve ağıtlar yakıp durumdan kendine vazife çıkarmak, bir samimiyetsizlik hâlidir ki, bu durum hidayete değil dalalete işarettir.
Ve nihayetinde destanını yazacağımız, mücadele dolu çileli ömrüne gözyaşı döktürüp ağıtlar yakacağımız, meydana sürüp arkasına saklanacak kahramanlarımızı, kendimize sermaye edinmekten tükettik.
Şimdi sıra sende! Var mısın bedel ödemeye? Bizden sonrakilere destanlar yazdıracak; kahramanlık, fedakârlık ve ariflik üzere bir ömür bırakmaya!...