Bu yazımda ‘Batıl İnançlarımız ‘ (Hurafe) ve uğursuzluk getireceğine inanılan eski batıl inançlarımızı dile getirip, siz değerli dostlarla beraber hatırlamak ve hatırlatmak istiyorum.
İnşallah yanlış anlaşılmaya mahal vermez.
Hayatımıza yerleşmiş, daha doğrusu büyüklerimizin hayatımıza yerleştirdikleri, ister istemez etkisinde kaldığımız ve hala bazılarının istesek de etkisinden çıkamadığımız inanışlar…
İsterseniz beraberce bir göz atalım;
“YUXUMU GARIŞDIRMIŞAM”
Çoğumuzun günlerce etkisinden çıkamadığı, bizleri iyi veya kötü beklentiler içine sokan; niyet edip umutla beklediğimiz bir şeye de umudumuza umut katan,
gördüğümüz rüyalardan anlamlar çıkararak büyük bir beklentiye girdiğimiz rüyalar.
Yada kötüye yorduğumuz, kendimize bile söylemeğe korktuğumuz, sanki bir felaket habercisiymiş gibi uykularımızı kaçıran rüyalar.
Ya da kaybettiğin bir yakınına duyduğun özlemi ifade eden rüyalar.
“ Böğün gardaşıyı yuğumda gördüm, gülürdü, “Men rahatam “ anama,bacıma denen ağlamasın” gibi teselli edici rüyalar.
Kötü bir rüya mı gördün;
- Suya annat axıp getsin!
Gece rüya anlatmaya mı kalktın;
- Lempenin ışığına annat, xeyire çığsın! gibi yapılan uyarılar.
Aslında rüyalar günlük olayların, beklentilerin, kayıpların, özlemlerin bilinç altımızdaki yansımalarıdır.
Bazan tesadüfen rüya gerçek hayattaki olaylarla bağdaşıyor.
Günlerce bizleri tesir altında bırakıyor;
Ama bu rüya yorumcularının işidir, yoruma açık….
Ben sadece rüyaların bizim toplumuzaki etkileri üzerine bir şeyler yazmak istedim .
Gözüm seyirir
“Allah xeyir elesin gözüm seyirir “
Bu göz kaslarımızın istem dışı hareketleri, toplumumuzda değişik şeylere yorumlanırdı.
Seğirmenin sağ gözde mi ?
Sol gözde mi ?
Göz kapağı ya da gözün alt kısmında mı ? Buna göre anlamlar yüklenir; insan psikolojisini derinden etkilerdi.
İnanışa göre gözün seğiren kısmına kırmızı bir iplik parçası veya her hangi kırmızı bir nesne konarak beklenir.
Bu arada da
“xeyiresen at, şeresen kes “ denerek o bölgeye odaklanılırdı.
Eğer seğirme durursa hayıra yorumlanıp derin bir nefes alınır ve içine bir ferahlık gelirdi.
Eğer durmazsa kötü bir şey olacak diye korkuyla beklenirdi.
Ve buna inanan da az değildi.
Hala da inanların fazla olduğundan eminim.
Çünkü insan çocukluğunda öğrendiklerini kolay kolay unutamıyor ve genellikle aynı şekilde devam ettiriyor.
“GÖZÜM YOL ÇEKİR”
Gözün yorularak belli bir yere sabitlenmesi.
Yada düşünceyle uzaklara dalıp gitmek.
Bu durum da toplumumuzda genellikle misafir gelecek beklentisine girilirdi.
-Ay bala gaxın evi yağıştırın, gözüm yol çekir gonağ gelecek!
Gurbette yakını olan diğer birisi,
gözü yolda postacıyı bekler;
- Gözüm yol çekir, böyün mehtup gelecek.
Beklentisiyle mektup geleceğine inanırdı ve çoğu zaman da denk gelirdi.
Yada aniden bir misafir gelirse;
-Men bilirdim gonağ gelecek, sabağdandı gözüm yol çekirdi, diye haklı çıktığının sevincini yaşardı.
Bunlara benzer yapılan muhabbetler, güzel muhabbetlerdi.
“ GULAĞIM CINGILLIYIR – kulağım çınlıyor”
Birisi tarafından anılmak olarak biliniyordu, hala da öyle biliniyor.
Hatta sağ veya sol kulak olarak da anlamlar yükleniyordu.
- Biri meni andı, gulağım cıngıllıyır.
-Sözümü danışılalar, böyün durmadan gulağım çıngıllıyır.
Bildiğiniz gibi kulak çınlaması da eğer psikolojik değilse bir hastalık habercisi olabilir.
Büyük yıkımlara meydan vermemesi için incelenmesi lazımdır.
( Kulağı çınlayan karşısındakine soruyordu
- Sağ mı ? Sol mu?
Eğer doğru kulağı tahmin etmişse,
- Birden 29 geder bir sayı denen ?
Söylenen sayıya tekabül eden harf bulunur ve
- O menim sözümü danışır.
Eğer sevgiyi birisi ise, keyfine diyecek yok.)
“ÜZÜM YANIR”
- Üzüm yanır bilirem sözümü danışılalar( dedikodu anlamında)
- Götür goy eliyiller da, onnarı namıt galsınnar.
( Namıt: kör)
- Üzüm alavlandı, bilmirem da indi hammısı yığılıp, bizim gıybetimizi eliyiller. gibi.
“GECELE ( saksağan )GELİP”
Bu da iyi habere veya misafir geleceğine yorumlanırdı.
Eskiden büyüklerimiz buna çok inanırlardı.
Sabah bahçeye saksağan konduysa hemen başlarlardı telaşlanmaya.
- Gecele gelip, böyün gonax gelecek.
- Gaxın evi yığştırın!
Başka birisi
- Dünen de gelmişti, Hesennen mektup geldi” gibi, iyi şeylere yorumlarlardı.
Hele bir de bahçe kapısı açılıp köyden birisi geldiyse ‘ geceleyi’ haklı çıkarırdı.
- Bee men bilirem daaa gecele boşuna gelmez, diye kendilerini haklı çıkarmanın gururunu yaşarlardı.
‘TEYH SEBİR, CÜT SEBİR ‘
Hapşırmadan çıkarılan manalar.
Bu batıl inanç günümüzde de devam ediyor.
Genellikle;
-Meye cüt sebir tüşür, denir. Ama
- Meye teh sebir tüşür ,diyenler de az değil.
Bir de umursamaz olanlar vardı
- Meye teh sebir de tüşür, cüt sebirde, heç dad vecime değil. Diye rahatlığını dile getirirlerdi.
Tek hapşırdı diye, gideceği yere gitmekten vaz geçenler.
Yapacağı işi yapmaktan vaz geçenler.
Yaptığı şey başarısız olduğunda, tesadüfen birisi hapşırmıştıysa
-Men bilirdim olmayacağ , tek sebir gelmişti.
Yada evinden çıkıp giderken ‘ tek sebir geldi ‘ diye yoldan geriye dönemler…vs
Eğer bir şey planlanıyor, bir şeye niyet ediliyor,bir tedavi durumu …… vs varsa ve tesadüfen birisi çift hapşırdıysa, işlerin yolunda gideceği umudu doğar ve
-Cüt sebir geldi, bu işin sonu yaxcıdı.
-Bize cüt sebir tüşür, heç gorhma sonu yahçı olacağ!gibi telkinlerde bulunulurdu.
Maalesef, bu batıl inanç hala çok kişiyi etkisi altında bırakıyor ve psikolojik olarak etkilenenler oldukça fazla.
“GECE SAKIZ ÇİYNENMEZ“
Bu batıl inanca çocukları da inandırırlardı.
-Gece sakkız çiğneyen ölü eti çiyniğer !derlerdi.
Bunun etkisi altında kalarak, bir daha sakıza elini süremeyen çocuklar vardı.
Halbuki çocuklara korku yaratma yerine, gece sakızın düşerek çocukların saçına, yatağına, kıyafetine yapışabileceğini yada boğazına kaçarak boğulmasına sebep olabileceği uygun bir dille anlatılabilirdi.
Gerçi anlatsalarda çocuk çoğunlukla anlamak istemiyordu.
“ GECE DIRNAX -tırnak kesilmez”
Bu batıl inançta sakızda olduğu gibi -Gece ölünün tırnağı kesilir, diye korkuturlardı.
Bu batıl inanca kendileri de inanırlardı.
( Elektriklerin olmadığı, gaz lambası ışığında kesilen tırnağın ne kadar kötü şeylere sebep olacağını bilmiyorlardı)
Halbuki tırnağın gelişi güzel kesilemeğeceğini, yere düşen tırnak parçalarının yiyeceklere karışarak sağlık açısından kötü sonuçlar doğuracağını uygun bir dille anlatsalardı, çocuklar anlardı inancındayım.
“ AYAKKABI TERS ÇEVRİLMEZ”
Ayakkabı ters çevrilirse uğursuzluk getirir, diye de bir batıl inanç vardı.
Hala da bu batıl inancı sürdürenler vardır.
Ayakkabının ayakkabı üzerine çıkması da ‘yolculuğa gideceksin ‘ söylenirdi.
“ İT ULUYUR”
Köpek uluması da bir felaket habercisi olarak söylenirdi.
- Booo it uluyur, Allah xeyir elesin, zelzele olanda da itder çox uluyurdu.
- Yoxsa zelzele olacağ, üreyime gorxu tüşdü.
Çocukken köpek uluması duyduk mu, kötü bir şey olacak diye ödümüz kopardı.
Ağlayan çocuklara da;
- Beduğurluğ eleme, gene it kimin ulama! derlerdi.
- Aman güğerçine( güvercine ) toğunmayın!
Bahçeye gelen güvercinler için de -Ölülerimizin ruhu gemiş, onlara iyi davranın!diye tembih ederlerdi.
Tabii ki bu da batıl bir inançtı.
Ama hiç değilse güvercinler korunuyorlardı.
“ BAYGUŞ BANNNIYIR”
Aynı şekilde baykuş ötmesi de, uğursuzluk sayılırdı
“ Birisine kötü bir şey olacak” derlerdi.
Ve bu batıl inancı doğrulayan hikayeler anlatmaya başlarlardı.
Maalesef çocukların yanında da bu tür hikayeler anlatılır, baykuş bir uğursuzluk habercisi gibi gösterilirdi.
“ GECE ÜŞGÜREK ÇALINMAZ”
( Islık)
Gece üşgürek( ıslık) çalınmaz derlerdi. - üşgürek çalarsayız şeytanı çağırarsıyız” diye saçma sapan olduğu kadar da yanlış şeyler anlatılırdı, çocuklara.
Halbuki korku salma yerine ‘ gece ıslık çalarsak başkalarını rahatsız ederiz’ diye uygun bir dille anlatsalardı.
Korku dolu hurafelerler yerine güven hakim olurdu.
“ GECE YERE İSTİ SU TÖKÜLMEZ “
Bu da korkutucu hurafelerle anlatılıp, bir çok çocuğun etkisinde kalarak korkulu bir yetişkine dönüşmesine sebep oluyordu.
“Gece asdanada ( kapı aralığı)oturulmaz”
Maalesef gerçekle ilgisi olmayan bu batıl inanç da korku dolu hikayelerle anlatılırdı.
-Gapıyı daraxlama, bexdin bağlanar!derlerdi.
( Gapıyı daraxlamağ: Kollarını iki yana doğru açarak kapı çerçevesinin iki tarafından tutup, geçişi önlemek)
Doğum yapan kadın bayıldıysa,
- Al bastı ( çarpıldı) .
- Doğum yapan kadının evine ilk gelen dışarıda bekletilir, önce bebek onun üzerine getirilir, sonra içeriye alınırdı( Gelen misafirin ağırlığı bebeği basmasın diye)
- Yeni doğan bebeğin üstüne göy muncuğ ( mavi boncuk) getirme, uşağ göyerer. ( Maalesef bazı kalp hatalarıyla doğan bebekler; morarmanın mavi boncuk veya nazardan kaynaklı olduğu düşünülüp, doktora götürülmeyerek, kaybediliyordu.
- Elleriyi bir birine bağlama, hapise girersen.
- Elleriyi goynuya goyma, uğursuzlux getirer.
- Gece aynaya baxma, bexdin bağlanar.
- Uşağın boynunun kökünnen öpme, küseyen olar.
- İte küt ( tandıra düşüp yanan ekmek ) atma, gudurar…..vs
Büyüklerimizin kendi büyüklerinden duyup, deneyerek doğruluğuna inandıkları bu gerçekle ilgisi olmayan ama insanları iyi yada kötü olarak etkisi altında bırakan inançlarını, farkında olmadan ve bilinçsizce çocuklara da empoze ediyorlardı.
O zamanlar çocuk kafamıza yerleştirip, büyüdüğümüzde de çoğumuzun kabusu olan, bu hurafelerle ( farklı düşünenlere saygı duyuyorum) dolu bazı batıl inançlarımızı siz değerli dostlarla paylaşarak hatırlamak ve hatırlamak istedim.
( Tabiiki batıl sayılan inançlar sadece bizim topluma ait değil, her toplumun ve her ülkenin de kendine göre oldukça fazla batıl inançları vardır, buna yaşadığım ülke Almanya’da dahil; kara kedi, 13 sayısı gibi )
Hatalarım, unuttuklarım ya da atladıklarım olduysa affola.
Sağlık ve güzellikler diliyor, yürek dolusu sevgiler gönderiyorum…