Bu günkü yolculuğumuz Iğdır’ımızdaki eski kış günlerine dair.
Havaların çok soğuk; dostlukların, muhabbetin, saygımın, sevginin, yardımlaşmanın paylaşımın üst düzeyde olduğu yıllara.
Dışarıdaki ayaza aldırmayan çocuklar ellerine giydikleri yün çorapları eldiven gibi kullanarak, ayaklarına geçirdikleri naylon ayakkabılarla kaymaya çalışıyorlar.
Onları camdan gören anneleri;
- Ay bala insaf eleyin, tüşüp bir yeriyizi gıracağsıyız.
Çocukların duymazdan geldiklerini gören anneleri dışarıya çıkar, çıkmasıyla beraber de;
- Booo belede soyuğ olaaar, suyu atsan göyde donacağ.
- Ede girin içeriye, Allah sizden alııp.
- Yox biz züvürüh, gar adamımız da bize baxır.
O arada annelerinin gözleri çocukların eline takılır.
- Eliyizdeki nedi?
- Babamın yün coraplarıdı elceğimiz isdandı.
- Ayağıyızda da laylon ayakkabı, tez girin içeri, meni ora getimeyin!
Ne soğuğun farkında olan, ne de annelerinin sesine kulak veren çocuklar ;
“ Hangimiz daha hızlı kayarız” yarışında.
Bahçede yaptıkları kardan adam ise görülmeğe değer, gerçekten de boynundaki şalı, elindeki süpürgesi, kara kömür gözleriyle çocukları seyrediyor gibi.
Karşı bahçede, damın üzerinden çocukları seyreden Sefer emi “Keşke uşağ olaydım, dert yox gem yox “ diye iç geçirir.
İki göz damının karlarını temizlemek de, ilerlemiş yaşına rağmen
onun işi.
Tek çocukları olan Kerim de onların deyimiyle “ Gurbette” olduğu için; bir Köroğlu bir Ayvaz geçinip gidiyorlar.
(Tabiiki bizim çocukluğumuzda elli yaşını geçen yaşlı kabul ediliyordu ama Sefer emi ellisini çoktan geçmişti)
Başörtüsünü düzelte düzelte dışarıya çıkan Menzere xala;
- Ay kişi tüş aşşağıya, yıxılıp beyman olacağsan!
- Be neyniyim, gar erise, ev damcıllıyacağ, onda da deyeceğsen “Bu yıxılmış gene damcılladı, her yan şırta şırta rüşdü. “
- Seni ecel herriyiiir, tüş aşşağı, bizi gana goyma !
- Meni gayaxdırma gir içeri !
(Herremeh: Yakalamaya çalışmak.)
Onları sesini duyan komşunun yağız delikanlısı Yaver, başını kaldırdığında Sefer emininin damın üzerindeki karla mücadelesini görünce dönüp seslenir;
- Sefer emi, Menzere xala haxlıdı, yavaş yavaş aşşağıya yen, men gelirem.
- Sağol bala, Allah seni var elesin, xırda xırda kürüyürem, sen zeyhmet eleme.
- Yetiştim sen tüş aşşağı!
(Tüş: in )
- Pilekeni tuturam ehmal ehmal yen!
(Pileken: Merdiven)
(Ehmal: Yavaş )
Sefer emisinin inmesine yardım eden Yusuf, damın üzerine çıkarak karları küremeye başlar.
İki oda bir aralık olan küçük evin üzerini iyice temizleyen Yusuf aşağıya iner ve kapının önünü de çeşmeye ve dışarıdaki tuvalete kadar giden yolu iyice temizler.
(O zamanlar tuvaletler bahçede olurdu, bu da ayrı bir çileydi.)
Kapıda bekleyen Menzere xalasına;
- Xala sen içeri gir, hava soyuğdu xesdeliyersen!
- Ay bala senin de eynin incedi. naxoşluyacağsan, soyuğnan zerafat olmaz.
(Eynin: üzerin)
(Zerafat: Şaka )
- Yox eynim galındı, gorxma!
- Allah senin duz dağına döndersin Bala can, sen bizim elimizden tuttun, Allah da senin elinnen tutsun.
- Sağol var ol, her zaman emriyizdeyem, siz bizim başımızın tacısıyız.
- Ömrün uzun bexdin açığ olsun balaa, seni min putağ olasan.
- Sağol nene, menim işim pitti, gedirem, ehtiyaç olsa çağırın gelerem.
- Gir içeriye, bir istikan çayımı iç canın gızzsın gedersen!
- Sağol, çarşıda işim var, gedim, çayıyı başka zaman içerem.
Kapıyı açan Sefer emi;
- Ede yeke kişisen, çay içmeden hara gedirsen? Gir içeri!
- Vallah işim var, men gedim.
O arada kaşla göz arası içeriye giren Menzere xala koltuğunun altına sakladığı bir şeyle Yusuf’un yanına gelir.
- Yusufcan bu yün corapları, özüm toxumuşam, apar geyersen.
- Sağolasan xala can men yün çorap giyemmirem.
- Yox giyersen giyersen, neziyh ipnen toxumuşam, almasan gelbim galar.
Menzere xalanın ısrarlarına dayanamayan Yusuf, Menzere xalasını üzmemek adına çorabı kabul eder.
- Allah seni var elesin, ellerin dert görmesin.
Menzere xala ilerlemiş yaşına rağmen el emeği göz nuruyla ördüğü rengarenk çorapları, değişik motiflerle bezediği patikleri hediye etmekten büyük bir mutluluk duyardı.
Boş durmaz, gücünün yettiğince verdiklerinin yerini doldurmayı da ihmal etmezdi.
En büyük yardımcısı olan gözlüklerine de gözü gibi bakardı.
“Ay Allah men eyneğimi hara goymuşam?” diye fellik fellik aradığı günlerde de en büyük yardımcısı eşi Sefer emi olurdu.
(Eyneh: Gözlük)
Yusuf, Menzere xalasının eline tutuşturduğu çoraplarla evlerine uğrar.
Bahçelerinde buzda kayan çocukları görünce onların sevinç çığlıklarına eşlik eder ve onlarla kaymaya çalışır.
Çocuklarla biraz şakalaştıktan sonra eve girer.
Elindeki çorapları gören annesi,
- Ay oğul o elindeki corapdıı? Yoxsa sende uşağlar kimi eliye çorap geyip züvürsen?
- Men de elime corap geyip az züvmedim, ana can ne tez yadınnan çıxdı.
- Zerefat eliyirem, o yün corapları hardan aldın?
- Menzere xala zornan verdi.
- Menzere?
- Sefer emi gar küremeğ için damın üstüne çığmışdı, gettim ona kömeğ eledim.
- Biiyy yaxçı eliyipsen; seni dünya durduğça durasan ay oğul, yardım elemeh, el tutmağ yaxçıdı.
- Mehellemizin ağ sekgelleri, ağbirçehleri başımızın tacıdı, onnara saygı görsedip, ellerinnen tutmağ da boynumuzun borcudu.
- Bala, seye verdiğim südüm halal olsun, her daim başımızı uca eliyirsen allah da senin mertebeyi uca elesin.
- Sağol anaaamm, başımın tacısan.
Şefkatle ve gururla oğluna sarılan Peri xala kapıdan giren Ağa eminin geldiğini fark etmez.
Ağa emi;
- Beh beh beh ana oğul gene goxlaşırsıyız, indi menim paxıllığım tutdu.
(Paxıl: kıskanç, başksının mutluluğunu çekemeyen.)
- Paxıllığın tutmasın sen evimizin direğisen, Allah başımızdan eksiğ elemesin.
- Sağol xanım, zerefat eliyirem, Yusuf balam yaxçı baladı Allah var elesin.
Dedelerinin geldiğini gören çocuklar da eve koşuyor.
Sobanın sıcağıyla beraber ellerinin sızısını fark eden çocuklar evde sızlanarak tepinmeye başlarlar.
Çocukların en küçükleri ağlamaya başlar.
- Ede gel başımı gaşı, barmaxların sızıllamasın!
- Ağrıyır gaşıyanmanam.
- Gaşısan barmağlarıyın ağrısı geçecek.
Bu eskiden büyüklerimizin uyguladıkları en güzel metotdu.
Tabiiki ardından da ağlayan çocuğun eline tutuşturulan birkaç şeker parmakların sızısını unutup, yüzünü güldürmeye yetiyordu.
Kışın akşamları da çocuklar için eğlenceli geçiyordu.
Sobanın etrafına uzanıp ödevlerini yaptıktan sonra, annenin sobanın fırınında pişirdiği patatesleri, sobanın üzerinde patlatılan mısırları iştahla yemenin zevki de başka olurdu.
Hele hele evin genç kızlarının veye gelinlerinin duvarın yüksek yerinden aldıkları tane tane olmuş karları tabakta getirmeleri büyük bir sürpriz sayılır ve sevinçle karşılanırdı.
- Uşağlar gaxın gaxın size dondurma yapacam.
- İndi dondurma olarr? Bizi yallatmayın.
(Yallatmağ: kandırmak )
- Deneyin görüüm dondurmayız, gilaslı mı olsun? Yoğsa behmezli mi ?
(Gilas: Vişne )
- Men gilaslı isdiyirem.
- Men behmezli isdiyirem.
- Men de doşşaplı istiyirem.
(Doşşap : Akışkan kıvamda olan pekmez )
Küçük tabaklara alınan karların vişne reçelinin şerbetiyle karışması çocuklar için tadına doyulmaz bir dondurma olurdu.
Hele dut yada üzüm pekmeziyle hazırlanan kar dondurmaları( biz çocuklar öyle adlandırıyorduk) çocukların kışın soğuğunu unutup dondurmanın lezzetinde kaybolmalarına yetiyordu.
“Sadece çocukların mı?” Diye gülümsediğinizi görür gibi oluyorum.
Hele, bir de bu güzellikleri yaşadıysanız, ne kadar çok anılar biriktirdiğinizden de eminim.
Bazan gözlerimizi nemlendiren, bazan yüzümüzde bir tebessüm, yerine göre de kahkahalar attıran anılarımız.
Hatırlıyorum, Ramazan gecelerinde de iftardan sonra sahuru beklerken,
bilhassa evdeki gençlerin tane tane olmuş karların üzerine döktükleri reçel veya pekmezleri iştahla yediklerini görür gibi oluyorum.
Büyüklerin;
- Ay bala az yeyin, boğazıyız ağrıyacağ!
- Ede kehengi olacağsan, az ye!
Kehengi: Zatürre herhalde ( Annem rahmetli o manada kullanıyordu)
- Zökem olacağsan!
(Zökem: Soğuk algınlığın, nezle. )
Büyüklerin bu gibi uyarılarını duyar gibi oluyorum, Allah mekanlarını cennet etsin inşallah.
Daha ne çok anılarımız var paylaşılmayı bekleyen……
Değerli dostlar; sevginin, saygının, dostluğun, muhabbetin, hakim olduğu dolu dolu anılar biriktirmeniz dileklerimle, sevgiler ve saygılar gönderiyorum.
Sağlıkla kalın, sevgiyle kalın, mutlu kalın; hayatlarınızdaki güzellikler hiç eksilmesin. Karın soğuğu değil, beyaz büyüsü kaplasın yüreklerinizi. Her şey gönüllerinizce olsun.
Saygı ve sevgilerimle