Hepimizin anılarında önemli yer tutan, sevdiklerimizin yanımızda olduğu, canlarımızla sevgiyle kucaklaştığımız yıllar…
Sevginin, muhabbetin, paylaşmanın, güvenin, yardımlaşmanın üst düzeyde olduğu yıllar..
Ve o yıllarda her evin olmazsa olmazı olan;
yaydığı ışığın az, barındırdığı anıların kocaman olduğu yıllar.
Zor hayat şartlarına rağmen, el emeği göz nûruyla harikalar yaratılan yıllar….
ve bu yıllara tanıklık eden; dünümüzün ihtiyacı, bu günümüzün aksesuarı olup, hem yuvalarımızı süsleyen, hem yüreğimizi doldurup anılarımıza ışık tutan;
‘GAZ LAMBASI ‘
Çoğumuzun hayatında büyük bir yeri olan ‘gaz lambası’ üzerine anılarımızı tazelemek, o günleri yad etmek, siz değerli dostlarlarımızla beraber hatırlamak ve hatırlatmak istiyorum.
Titrek ışığı çevresinde, muhabbetlerin yapıldığı, dostlukların pekiştirildiği.
Sevgilerin ilmek ilmek örülüp, olağanüstü güzelliklere dönüştüğü.
Duyguların yüreklerden satırlara, mısralara döküldüğü,
motif motif,nakış nakış kumaşlara işlendiği.
El emeği, göz nuruyla çeyizlerin dizildiği.
istikbal için, ışığında gece yarılarına kadar harıl harıl derslerin çalışıldığı ‘GAZ LAMBASI’
Sabah erkenden kalkılır kahvaltıdan sonra ev işi başlardı.
Elektrik süpürgesinin olmadığı, çamaşırın, bulaşığın elde yıkandığı,elektrikten faydalanmanın yok denecek kadar az olduğu yıllar.
Her evin duvarında asılı duran gaz lambası.
Sabah özenle silinen lamba şişesi, lambanın çanağına doldurulan gazyağı ve kontrol edilen piltesi( fitili).
Akşama yapılan en önemli hazırlık, karanlığa karşı alınan tedbirdi.
Ama her zaman işler yolunda gitmezdi.
— Anaaa lempe şüşesi elimnen tüşdü gırıldı.
— El ayağıyızı keser, şüşe gırığlarını mağıl yığışdır.
( Mağıl: düzgün,dikkatli)
— Külalanı al külalana süpür, eliyi vurma!
Yada her zaman böyle anlayışla karşılanmazdı.
— Bir eliyin selgesi olsun daa, her gün bir lempe şüşesi gırırsan, sabahtan gettiğin evde de bele elesen,halın xarapdı.
— Neyniyim, elimnen tüşdü da.
— Az danış, gaç get Bayram emiyin tükanınnan bir lempe şüşesi al, gece garannığda galarığ.
— İndi gidecem, niye telesirsen? Hele sabahtı da.
( Telesmek: Acele etmek)
— Yubanma ha , buraya su tökürem gurumadan gel!
( Yubanma : Gecikme)
Burada bir parantez açmak istiyorum.
(O zamanlar çarşıdan aldığı lamba şişesini, kırılmasın diye ip geçirip boynuna asanlar sık sık görülürdü.
Bunu yetişkin insanlar da yapardı, çocuklar da.
Boynuna astığı lamba şişesi; elimdeki lokum pastayı yiye yiye, on beş dakikalık yolu bir saatte giden çocuklar da az değildi.
Hele parayı harcayıp lamba şişesi almadan gelen çocukların
“ Dalıma it tüşdü. Parayı ittirdim…..“ gibi mazeretleri çoktu.
Şimdi tekrar ziyaret ettiğimiz evlere dönelim. Bakalım gaz lambamız ne
alemde?
Camı temizlenip, kontrolü yapılan gaz lambası duvardaki yerini alırdı.
Bazı evlerde renk renk desenler, güzel motiflerle süslü adeta bir tabloyu andıran büyük duvar halılarının yan tarafına asılırdı.
Kibritte hemen lambanın üzerine konurdu.
Bazı evlerde de badanalanmış bembeyaz duvarda asılı olan el işlemeli ‘Şah maran ‘ ( yılanların şahı)resminin yanına asılırdı.
Gece gaz lambasının yanmasıyla, şah maran resminin üzerindeki pullar yıldız gibi parlar, odaya değişik bir hava verirdi.
O zamanlar aileler kalabalık olurdu, genellikle büyük anne, büyük baba ….vs beraber otururlardı.
Akşam olunca evin büyük annesinin (nenesinin ) sesi duyulurdu.
— Ay bala axşam oldu, şer elleşir, o çırayı yandırın!
O zamanki yaşlılarımız gaz lambasına ‘çıra’ diyorlardı.
— Cüceleri pine gatım, gelirem, telesme.
(Pin : Kümes)
— Pişga hardadıı, men yandırım.
( Pişga: Kibrit )
— Puşgağdaki taxçadadı, elin çatmaz, gözde men gelirem da.
(Puşgağ: Köşe)
( Tağça: Duvara oyulan gömme dolap, raf )
—Garannığ tüşür da, böyün Cuma axşamıdı ( perşembe),ev garannığ olmasın.
( Perşembe akşamı aileden ölenlerin ziyarete geldiğine inanılır, mutlu görüp sevinsinler diye, ışıklar erkenden yakılırdı.
Ayrıca Perşembe günleri pilav pişirmek de ihmal edilmezdi. ( Bu geleceğimizi hala devam ettirenlerin sayısı oldukça fazladır, diye düşünüyorum.)
— Sen dur gelirem, birez sebrele yıxılıb eliyersen.
Sonra içten içe söylenir” Elebilki yüz dene elim var, hansına yetişim men beçara”
Daha öncede belirttiğimiz gibi o zamanlar günlerce elektrik kesintisi oluyordu( yeterli elektrik yoktu ) ve gaz lambası kaçınılmazdı.
Herkes bundan şikayet ederdi.
“Allah gabul elemesin ,bu ne zulumdu”
Hele elinde gaz lambası ‘ peyeyi ‘ ( ahırı ) temizlemek, inekleri sağmak gibi işleri yapmak zorunda kalanların ahları arşa çıkardı.
“ Bu nedi, it günü görürük da”
“ Bele de zulum olar mı? Men başı küllü neyniyim? “
gibi dert yananlar da çoktu .
Akşam gaz lambası ışığında yemekler yenip, sofra toplandıktan sonra, çay faslı başlardı.
Her evin kendine göre bir hikayesi vardı.
Gaz lambasının dili olsa da söylese.
Fatma xala örgüsünü alıp gaz lambasına en yakın yerde oturarak, yeni başladığı kazağın örneğini çıkarmak telaşında.
Bundan hiç hoşlanmayan Ahmet emi,
—Sen senin Allah’ın o sülüyü goy yere, toyun küllühde çalınırr?
( Sülü: Örgü şişi)
— Bu örneği çığartmam lazımdı, saba Ferdeye verecem.
Ahmet eminin uykusu gelmiştir.
Ama Fatma xalanın örneği çıkarmadan yatmaya niyeti yoktur.
Çeker lambayı önüne pür dikkat örneği çıkarmaya odaklanır.
Bir taraftan da İstanbul’a okumaya giden oğlunu düşünür.
Öreceği kazak onun içindir.
“Can balam, indi ne gayırır, ajdı mı ? Suzdu mu? Üşüyür mü ? “
Diye içinden geçirir, baş örtüsünün ucuyla gözünü kurular.
“ Balaaa Allah kömeğin olsun, gerip balam’ der ve kazağın örneğini çıkarana kadar oturur.
O anda evdeki nenenin sesi duyulur
—Hele oturursan , lempeyi sevindir( söndür), get yat, sabah olacağ !
Başka bir evde lambanın titrek ışıkları altında elindeki kanaviçeye hayallerini nakış nakış işleyen genç bir kız.
Bir taraftan motifleri işlerken, diğer taraftan, masanın üzerindeki gaz lambasına eşlik eden radyodan yayılan,
“Asker yolu beklerim,günü güne eklerim“ türküsüne
dalıp gider.
Yük yerine ( fazla yatakların üst üste katlanıp yerleştirildiği oda duvarının girintili önü açık veya perde ile kapatılan yeri) sakladığı askerdeki nişanlısından gelen ucu yanık mektubu çıkarır ve gözlerinden akan damlalara engel olamadan okur okur okur… ve lambanın titrek ışıklarında duygularını mektuba dökmeye başlar.
Bir başka evde yaşlı nene, başında beyaz örtüsü,elinde tesbihi bir taraftan duasını okur, diğer taraftan torunlarını seyrederken, torunlarının sesi duyulur;
— Nene! Bize nağıl diyeseennn ?
Nenenin ‘evet ‘anlamında başını sallaması,
Çocukların sevincine sevinç katar.
Duasını bitiren nene,
— Durun örtüyüze ( yatağınıza) men de gelirem, size nağıl diyecem.
Sevinçle yataklarına koşan çocuklar, nenenin gelmesini sabırsızlıkla beklerken,boğuşmayı da ihmal etmezler.
“Düşdurun yoxsa nenen nağıl demiyecek” diye seslenen anne gaz lambasının ışığında diktiği elbiseyi bitirme telaşında.
Nene ile çocuklar aynı odada uyuduklarından, onların odasındaki duvarda da küçük bir gaz lambası asılı olurdu.
Sabırsızlanan çocuklar
— Neneeee, harda galdın, tez gel daaa, yuxumuz gelir!
— Lempenin xodunu azaldım gelirem.
Yatağına giren nene başlar anlatmaya “ Bir varımış, bir yoxmuş”
“ Çıttannan pıttan varımış” diye başlar ve masal bitip
“ Göyden beş alma tüşdü ” dediğinde çocuklar çoktan uykuya dalmış olurlardı.
Nene sevgiyle torunlarını seyreder, dualar okur kısmış olduğu lambayı üfler “ ya Allah” der uyumaya çalışır.
Başka evlerde de masaya koydukları gaz lambasının ışığında ödevlerini bitirmeğe çalışan, öğrenciler..
bitirdiği ödevini rulo şeklinde sararak, renkli kurdela ile bağlayıp okul eşyalarının yanına yerleştiren kızlar…
Daha nice nice anılara şahitlik etti ‘gaz lambaları
Sevgilere, mutluluklara da şahitlik etti, hüzünlere kederlere de.
Titrek ışıkları altında en büyük hayallerin hayata geçirilmesi için
sarf edilen çabalara, hiç yorulmadan fedakarca verilen emeklere de şahitlik etti.
Umudu da gördü, umutsuzlukları da.
Lüks lambanın, elektriğin gölgesinde kalsa da; köşesinde durup, ihtiyaç olunduğunda yardıma koşmayı da asla ihmal etmedi.
Her zaman gücünün yettiğince karanlığı aydınlatmaya, huzur vermeğe çalıştı….
Mutlu, bol umutlu, huzur dolu, aydınlık yarınlara…
Yürek dolusu sevgilerimle.