Yolculuğumuz, kaynatayla ( kayınpeder)konuşmamanın, yanında bir şey yiyip içmemenin, hatta çocuğunu kucağına almamanın
saygı kabul edilip, adına ‘GELİNLİK ELEMEK ‘ dendiği yıllara…
Teknolojinin, günümüz teknolojisinin çok gerisinde kaldığı,
her şeyin insan gücüyle yapıldığı….
Genç kadınların, gelinlerin yer yer ‘Yamuşak vurduğu’yıllara…
( Yamuşak vurmağ: Bayanların başörtülerini, ağız ve burunlarını kapatacak şekilde bağlamalarına deniyordu.)
Bu gün takmak zorunda kaldığımız maskelerimizin baş örtüsüyle bütünleşmiş haliydi ‘Yamuşak’.
Kaynatanın, aile ve akrabalardaki diğer erkeklerin ve de yabancı erkek ( namehrem saydıkları) olan her yerde yaz, kış ‘yamuşak’vurmak zorundaydılar.
Tabikki çok yaşlı kadınlar ‘Yamuşak’
vurmuyorlardı.
Annelerimizin zamanında da ‘Yamuşak vurmak’ vardı.
Bu aileden aileye, kişiden kişiye değişiyordu.
Yalnız, yamuşak vurmanın köylerimizde daha yaygın olduğunu hatırlıyorum.
ANNE BABA KIZLARINA SIKI SIKI TEMBİH EDİYOR
Kız baba evinden çıkmadan önce, anne baba tarafından bazı öğütler verilirdi.
-Sabah gaynannannan gaynatannan gabağca gağ !
- Eriyin sözünnen çığma!
- Gayınnarınnan, baldızınnan (görümce) yağçı geçin!
- Gelin dediğin, yerine göre ‘kar( sağır)olar eşitmez, ‘lal’ olar danışmaz, ‘kor’ olar görmez.
Yani duymayacaksın,konuşmayacaksın, görmeyeceksin, bildiğin sende kalacak. ( Üç meymini oynuyacağsan)
-Heç kesin alına şalına garışma!
- Bilmirem min gada savar. Bilmirem de işin içinnen çığ.
Buna benzer bir sürü öğütler verilerek koca evine gönderilirdi.
Burada bir parantez açmak istiyorum.
(Nadir de olsa kızını yukarıdakilerin aksini tembih ederek gönderen anneler de vardı)
Bu şekilde doldurularak koca evine giden bir gelin, bir -iki hafta sonra baba evine döner.
Anne şaşkınlık ve merakla sorar.
- Ay gızım, ne oldu ? Yuxuyu garıştırıpsaan?
- Niye defe darağıyı yığıştırıp gelipsen?
Kızın kaynanasının adı ‘Gülü’ymüş.
- Ana dediğin kimin eledim, birini Gülü xala dedi, beşini de men dedim, beşini de artığdan dedim, çıxdım, geldim.
- Yağçı elemişeeeemm ? Anne şaşkınlıkla baka kalır, kızı ise daha marifetini anlatma çabasında.
- Gırciğlerinide yoldum, çıxıp geldim.
- Amannnn… diye bağıran ana,
ektiğini biçmenin şaşkınlığıyla donup kalır.)
Şimdi tekrar konumuza dönelim.
Genellikle kızlarının gidecekleri evdeki haklarından değil de sadece görevlerinden bahs edilirdi.
( Yukarıda bahs ettiğim kaş yapayım derken, göz çıkaran annelerin dışında)
Bu da kızın ne ile karşılaşacağını bilmeden, sadece sorumluluk yüklenerek koca evine gitmesine sebep olurdu.
Bu şekilde yeni gelinin huylarını, evin kurallarını bilmediği ve genellikle
yabancısı olduğu bir aileye alışmasını zorlaştırırdı.
Hele bir de aile kalabalıksa ve ‘yeni geline ‘el kızı’ gözüyle bakılıyorsa, alışma dönemi daha da zor olurdu.
Çünkü o zamanlar yeni gelinler genellikle eşlerinin ailesi ile bir arada yaşıyorlardı.
Maalesef omuzlarına yüklenen yükler oldukça ağır olurdu.
Kaynananın yanında, kayın, görümce ( bizim tabirimizle baldız ) hatta büyük eltiler bile yeni gelin üzerine otorite kurmaya çalışırlardı.
“ Er atanı el atar, er tutanı el tutar”
Bu ata sözümüzün de belirttiği gibi eğer eşi ‘yeni gelinini’ koruyup kollar, ezdirmezse eve, aileye alışma dönemi de o kadar kolay olurdu.
Annenin, bacının dolduruşuna gelip her fırsatta eşini ezen, fizyolojik
şiddete maruz bırakan, psikolojik baskı kuranlar da az değildi.
Birde arada laf taşıyan, yuva yıkmaya çalışan dedikoducuları hesaba katarsak .
“ Yarı gör özün danış, ev yıxar ara sözü”
Ata sözümüzün ne kadar haklı olduğunu düşünmeden geçemeyiz.
Yargılamadan infaz edenler çok çok fazlaydı , hala da fazla…
GELİNİ ELKIZI GÖRÜP EZEN KAYNANALAR
O zamanlar genellikle 50 yaşına gelenler “ gocaldım” bahanesiyle bütün işi gelinin üzerine yıkarlardı.
Evde yaşlı veya hasta büyükler( dede, nene )varsa onların hizmeti,
Ev işleri, buna paralel olarak bahçe, tarla işlerinde gelinin üzerine yıkılırdı.
Ve gelinler buna katlanmak zorundaydılar.
Çünkü,
- Bu evden gelinliğinle gedirsen, kocanın evinnen ancak kefeninnen çıxarsan, diye öğütlenerek gönderilmiştir, baba evinden.
( Herhalde bunu, kozlarının ilk tartışmada geri, baba evine dönmememsi için söylerlerdi)
Evin kuralları genellikle kaynana tarafından anlatılırdı.
Eğer zalim bir kaynanaysa hemen otoriteyi ele almak ağırlığını hissettirmek istedi.
Başlardı kuralları saymaya
- Sabah erkennen gağacağsan! Gelinin üstüne güneş doğmaz.
- Gaynatayın aftafası gerek dolu ola.
- Çayı demle gaynatan nahar eliyip gedir.
Aftafa : Ibrık
Nahar: Sabah kahvaltısı
- Hayatı da sula süpür toz gağmasın.
- Pini aç cücelerin denini de ver.
Bütün bunlara ‘yeni gelin’ tamam anlamında kafasını eğerek cevap verir,
baba evinden de sıkı sıkı tembihlenip gönderildiği için kaynanaya harfiyle itaat ederlerdi.
Böyle kaynanalar gelini el kızı olarak gördüğü için hizmetçi muamelesi yaparlarlardı.
Kendilerinin de bir zamanlar gelin olduklarını unutup, olmadık eziyetler ederlerdi.
Yeni gelinin hayatını kabusa çeviren kaynanalar, özgürlüklerini de ellerinden almış olurlardı.
Gelin tek başına hiç bir şeye karar veremez, komşuya gidemez, arkadaş kabul edemez, hatta kendi başına yemek koyup yiyemez..
Yiyecekleri sandığa koyup kilitleyen kaynanalar olduğunu da duymuştum.
Böyle kaynanalar için geline
“ Şişin ucunda çörek verir” derlerdi.
Gelinin baba evine gitmesine de pek müsade edilmezdi.
İki üç haftada bir defa zoraki gönderseler de genellikle yanına birisini takarlar, arkasından da bir ton laf ederlerdi.
Burada bir parantez açmak istiyorum.
( Böyle kaynanalar kendi kızları için ise geline davrandıklarının tam aksi şekilde davranılmasını isterler ve kendisini ezdirmemesi için sıkı sıkı tembih ederlerdi)
Şimdi yine kaynananıza dönelim.
- Biyy ay balam dedem evi yavıcağ, el ayağım savıcağ.
-Dünen bir böyün iki ne işin var deden evinde ? diye söylenmeye başlar…
Hele bir de oğlu eve geldiyse, tutana aşk olsun.
- Arvadın goydu getti dedesi evine.
- Be getmesiin? Bacımda bize gelir.
- Ayağını gırsın otusun evinde, dünen bir böyün iki niye neolup?
- Ay ana insaf ele axı.
- Beee dillenme ele,saba başıya çıxacığ , onda diyerem.
- Gedecek da, anasını babasını görmesiiinn?
- Nevağdan gedip gelip çığmadı. Par patlar töküldü galdı? Kim yığıştıracağ?
- Gelende yığıştırar, merağ eleme.
- Başını daldalıyır da, helen gelsiin gırcihlerini yolacam.
- Ay ana adamın gözünde gavurğa gavurursan ha.
Böylece gelini oğlunun gözünden düşürmek için,
Hem oğlunun başının etini yer, hem de yaz kış bütün işleri gelinin üzerine yüklerdi.
Önemli hiç bir mesele gelinin yanında konuşulmaz, her fırsatta azarlar, dışlardı.
“ Seni boşatırım” tehditleri de hiç eksik olmazdı.
(Anasının dolduruşuna gelip eşine çok kötü davrananlar olduğunu da unutmayalım)
Zavallı gelinin aynı evin içinde ne özeli kalırdı, ne gelinliği.
Hatta çocuğu olduktan sonra, kendi çocuğu üzerinde söz hakkı bile olmazdı.
Büyük anne büyük baba torunu istedikleri gibi yönlendirirlerdi.
Gelinin olmadığı gibi, oğullarının da anne babasına karşı çocukları ile ilgilenmesi, onların sözünün üstüne söz söylemesi ayıp sayılırdı.
Çocukların argo konuşmasını marifet sayıp, tekrar ettirerek gülüp eylenen büyükler de vardı.
Mesela gelinler eşlerine ismiyle hitap edemezlerdi, aynı şekilde eşleri de onların ismini çağıramazdı ( Aile büyüklerinin yanında).
Büyüklere saygısızlık sayılırdı ( Tabiiki bu kuralların dışında olan aileler de yok değildi)
Eşinin asker arkadaşının( kan kardeşi )ismi Yusuf olduğu için,
Eşinden bahs ederken, yada çağırırken “Usubun gardaşı” diyene şahidim.
Ayrıca dedelerine “Baba “ babalarına da “ dede, dadaş,abe,emi gağa”
diye hitap eden çocuklar da vardı.
Çünkü çevreden duydukları gibi öğreniyorlardı.
GELİNİ KIZI GİBİ GÖREN KAYNANALAR
‘Gelin gelin olmaz, gelin giden ev gelin olar’ sloganıyla yola çıkarlar.
Gelini kızı gibi görüp, sarıp sarmalayan kaynanalar da vardı.
Daha ilk günden sevgi ile kucak açar, bir ana sıcaklığını derinden hissettirirlerdi.
- Kızım hoş gelipsen,safa gelipsen, diye söze başlar
- Bunnan soyra men senin ananam, sen de menim gızımsan.
- Bu ev senin evindi.
- Heç bir şeyden çekinme, irahat ol! Erkennen gağma ! Men gağıp babayı yolçu eliyirem.
Böyle kaynanalar, gelinin yeni yuvasına sıkı sıkı sarılıp, can diyene can diye karşılık vermesini sağlarlardı.
Bilmediklerini ana yerine koyduğu kaynanasından( kayınvalidesi) seve seve öğrenir ve canla başla çalışarak kısa sürede yeni ailesine ait olduğunu gösterirdi.
- Ana can, böyün yemeği men pişirecem sen rahatıya bağ.
- Balacan sağol, varol, axırınnan yarıyasan.
- Ne arzu eliyirsen onu pişirim?
- Sen ne pişirsen seve seve yiyerik, ellerin dert görmesin.
Akşam kaynata gelir.
Sofra hazırlanmış, kaynatanın çok sevdiği mis gibi cacık ta sofrada yerini almıştır.
Heyecandan yerinde duramayan kaynana
- Babası böyün yemeğimizi gızımız yapıpdı.
-Ay maşallah, mende deyirem böyün yemek niye bele lezzetlidi.
Ve geline döner
- Gızım ellerine sağlık, men belle lezzetli yemek yememiştim.
- Gelin kaynatanın yanında konuşmadığı için sadece gülümser.
Sonra kaynata devam eder.
- Gızım özüyede çay doldur yanıma gel!
Gelin utana çekine yaklaşır.
Kaynata başlar.
- Gızım , saygı danışmamağnan olmaz.
- Men de senin bir babanam , babaynan gız arasında danışmamağ olmaz.
- Sen bizim başımızın tacısan
Gelin sevgi ile kaynatanın elini öper ve kendini tamamen aileye ait hisseder.
Böyle ailelerde mutluluk hakim olur.
Sevgi ile açılan yüreklere, saygı ve sevgi ile karşılık verilir.
Bu ailelerde doğan çocuklar da sevgi ile büyür.
Sevgi dolu birer birey olarak toplumdaki yerlerini alırlar.
KAYNANAYA KÖK SÖKTÜREN GELİNER
Hep kaynanalardan bahs ettik.
Kaynanaya eziyet eden gelinler de yok değildi. ( Başta kaynata yoksa ve kaynananın onlardan başka dayanağı, gideceği yeri yoksa)
Evde kendine yer edinip , ipleri ele alan gelin,
“ Özüme yer eliyim, gör sene neyniyim” misali…
Kaynanayı her fırsatta ezen, oğlunun gözünden düşürmek için elinden geleni yapan.
Hasta olduğunda bir bardak su vermeyen,
Eve misafir geldiğinde odadan çıkmamasını tembih eden,
Evden atan( kendisinin de bir gün onun duruma düşebileceğini düşünmeden)
Bilhassa kocası evde olmadığı zaman kaynanaya ettmediğini bırakmayan.
Kocası geldiği zaman da “ Anan gün ağşama odadan çığmır”
- Deyirem goy başıyı gözüyü yuyum goymur.
- El alem üstümüze gülecek.
Gibi laflarla kocasının gözünü boyayıp,anasına karşı doldurmaya çalışır.
Halbuki banyo yaptırsa beline yumruk indirmeyi ihmal etmez.
- Ölmedin kurtulağ. diye söylenip durur.
Bir de gelin her türlü hizmeti yaptığı halde
Kaynana konuşacak birisini bulduğu zaman, hemen şikayet etmeye başlar.
- Gelinden memnun musun? diye sorulduğunda
- Gelini gara ilan vursun, meye ızgırat çehtirir ızgırat( ızdırap )
- Ay xala şaddığıya şıddığ eleme, sen pis gelin görmüyüpsen.
Böyle muhabbetler sıkça yapılırdı.
Gelin kaynanadan, kaynana gelinden dert yansa da sevginin , saygının muhabbetin hakim olduğu güzel yıllardı.
Can yürekli dostlar..
Böylelikle bir yazımım daha sonuna geldim.
Bazı önemli detayları atlayamadığımdan yazı yine uzun oldu.
Atladıklarım yada unuttuklarım olduysa affola.
Sağlığın, sevginin, saygının, dostluğun, muhabbetin hakim olduğu güzelliklerle dolu yarınlar diliyor, sevgiler gönderiyorum.