Eski köylerimizdeki yaşananlarla ilgili sonbahar ve kışa dair hatırladıklarımı aktarmak istiyorum.
Aslında Iğdır merkezde de tarımla uğraşanlar aynı şeyleri yaşıyorlardı.
Artık bostanlar bozulmuş.
PAZI ( şeker pancarı )ÇIKARMA ve PAMUK toplama işi başlamıştır.
PAZILARI erkekler iki uçlu yaba ile çıkarırlardı.
Kadınlar ise bıçakla çıkan pazıların yapraklarını keserlerdi.
Bu meşakkatli işi genellikle imece usulü yapılırdı, az da olsa işçi çalıştıranlar da vardı.
Kesilen yapraklar toplanarak evlere götürülür, evde muhafaza edilerek hayvanlara yem olarak verilirdi.
Pazılar arabalara yüklenip IĞDIRA kantarlara getirilirdi.
Kantarların biri MELEKLİ caddesinin sonunda diğeri ise KARS caddesinin sonundaydı.
Her köy yakın olduğu kantara götürürdü, PANCARLARINI.
Kantarda toplanan PAZILAR işlenmek üzere ERZURUM şeker fabrikasına gönderilirdi.
Şeker pancarı üreticileri planlarının çoğunu PANCAR parasına göre yaparlardı.
Önce bir avans ödenirdi.
Ayrıca teslim edilen pazının miktarına göre çuvallarla şeker de verirlerdi.
Alınan bu şekerden eşe dosta pay verilmek de ihmal edilmezdi.
“ MÜREBBE YAPARSAN” “ KITTAMA ŞEKERİ “ diye götürülen şekerler memnuniyetle kabul edilirdi.
“AĞZIN ŞİRİN OLSUN “
“ PAYIN ÇOĞ OLSUN” diye memnuniyetler dile getirilirdi.
Şeker pancarının tam parası ise kışın ödenirdi.
Tabiiki pancar parasını alan köylülerimizle beraber Iğdır esnafı da bayram ederdi.
Çünkü PANCAR parasını alan, esnafı dolaşıp neredeyse bir yıllık ihtiyaçlarını alırlardı.
Ve lokantalarda da gönüllerine göre yemeklerini yiyip emeklerinin karşılığını almanın mutluluğu içinde evlerine dönerlerdi.
PAMUK TOPLAMA
Bembeyaz örtüsüne bürünen pamuk tarlaları toplanmayı bekliyor.
Kadınlı erkekli toplanarak yağmurlar bastırmadan pamukları toplamaya başlarlardı.
Pamuk toplama imece usulü ve işçilerle birlikte yapılırdı.
Önlerine bağladıkları önlüklere topladıkları pamukları, büyük BARDAN-TELİS( Büyük çuval)lara doldururlardı.
Toplanan pamuklar arabalara yüklenip IĞDIRDAKİ çırçır fabrikalarına götürülürdü.
Çırçırda çekirdeklerinden ayrılan pamuklar, tüccarlar tarafından alıp iplik ve kumaş olmak üzere fabrikalara götürülürdü.
Tabii ki aynen buğdayda olduğu gibi pamuktan da evin genç kızları ve çocukları da kova dolusu pamuk payı alırlardı.
Çocuklar hemen köy bakkalına koşar istediklerini alıp pamukla değişirlerdi.
Kadınlar ve kızlar da pamuk paylarını köye gelen çerçiye verip, çerçiden aldıkları şeyle değişirlerdi.
Tam açılmayan pamuk kozları da toplanıp, çuvallarla evlere götürülürdü.
Kışın sobanın çevresinde toplu olarak KOZA ÇEKME işi yapılırdı.
Çocuklar masal dinleme karşılığında bunu seve seve yaparlardı.
“ÇITTANNAN PITTAN “
“ FATMACIĞ”
“HAĞNEZER BİR VURUŞTA GIRH CAN EZER ( 40 sinek????)”
ŞAHOĞLU ŞAHABBAS ….. ve daha nice masallar.
Kozalardan çıkan pamuklar alınır, kozalar da sobaya atılarak yakılırdı.
Evin annesi çocukları oyalamak için elinden geleni yapardı.
Sobanın üzerinde pişirdiği kestaneler, fırınına attığı patatesler de çocuklar tarafından zevkle yenirdi.
Böylece KOZA ÇEKME işi oldukça zevkli bir hale getirilirdi.
Annenin “NAĞIL HERKES YATAĞINA DAĞIL”lafıyla herkes yatağa koşardı.
BAĞ VE BAHÇELERİMİZ
Sonbahar, üzümlerin, payız armudunun ve payız elmasının, iyide ve narın hasat mevsimi.
Necef Ali , Gadıkışlağın hem görüntüsü hem tadına doyulmaz lezzetiyle büyüleyen çeşit çeşit üzümleri…
Hem Iğdır merkezde hem de köylerimizde yetişen payız armutlarımız, narlarımız, tadına doyulmaz iydelerimiz ve elmalarımız.
Neşe içinde toplanır, bundan dost akraba da payını alırdı.
İplere bağlanarak evin kilerine-dama asılan armutlar, kışın tadına doyulmaz meyveleriydi.
İplere bağlanarak manavların önüne asılan üzümlerin ise zaman geçtikçe lezzetine lezzet katılırdı.
Elmalar da serin bir yerde muhafaza edilerek kışa saklanırdı.
Unun içine saklanan ŞAMAMALAR, samanın içinde saklanarak muhafaza edilen KARPUZLAR, SİNEYVAZLAR…
Cennetabat , Melekli gibi köylerimizin tadına doyulmaz parmak iğdeleri ise bambaşka bir lezzetti.
Bir taraftan bağ bozumu, bir taraftan bostan bozumu….
Haveyisin SOĞANI
Yaycı ve Alikamerin KELEMİ(lahanası)mi de unutmamak lazım.
Bir taraftan kurutulan nohutların DESTER denilen el değirmeninde çekilerek LEPE yapılması.
Kurutulan MAŞ ( Börülce) Tantelerini ayrıştırması.
KÜNCÜTLERİN( Susam) kurutulup silkelenerek çöplerinden ayrılıp torbalara doldurulması.
Serip kurutulan ERİK (Kayısı) , ALÇA ( Erik ) toplanıp dost akraba payı ayrıldıktan sonra DAMA ( kiler) kaldırılması.
Toplanan küçük patlıcanların özenle soyulup,bir sürü işlemeden geçirilerek büyük kazanlarda şekerle buruşturulup tadına doyulmaz PATLICAN REÇELİMİZİN hazırlanması.
Kavanozlara doldurulan patlıcan reçelinden gurbettekilerin de payının ayrılması.
Hele gurbette evladı olan anaların bütün bu hazırlıkları yaparken, bir yanı eksik, bir yanı hüzünlü ve yüreği özlem dolu.
Toplanan sebzelerden kışlık turşuların kurulması.
Büyük küplere kurulan turşular….. için de yok, yok.
Hepsi doğaldı hepsi sağlıklıydı.
Hepsi emeğin, alın terinin ürünüydü.
Bolluk vardı, bereket vardı, paylaşım vardı.
Elindekilerle yetinilip kıymet bilinirdi.
Hak bilinirdi, hukuk bilinirdi.
Dostluklar derin, sevgiler üst düzeydeydi.
Artık hayvanlarıyla yaylaya çıkanlar da dönmüşlerdir.
Ismarlanan MOTAL PEYNİRLERİ( tulum peyniri), SARI YAĞ ve diğer peynirler sahiplerine teslim edilirdi.
Kendi ihtiyaçlarından artan da çarşıdaki tezgahlarda yerini alıyordu.
Artık planlanan TOYLAR da yapılmaya başlanıyor.
Köylerimizde kalan son çalışmalar.
Tarlalar temizlenir.
Toplanan otlar HORUMLANIP korunmalı bir yerde muhafaza edilir.
Samanlar samanlıklara aktarılır.
Temizlenen tarlalar sürülür.
Ekim ayında BUĞDAYLAR ( tahıllar) ekilip, karla örtülmesi beklenirdi.
Artık dinlenmeye çekilen köylülerimiz ( Yapılan zorunlu işlerin dışında)
Erkekler, köy odası, köy kahvesi veya köy bakkalında toplanarak sohbet ederlerdi.
Bazan evden getirdikleri TAPANLARI sobanın üstünde ısıtıp iştahla yerlerdi.
Kadınlar ise dikiş, nakış, örgü gibi işlerini yaparlardı.
Çocuklar ise KAVURGA ( buğday, susam,çedenenin sacda kavrulmadı)
yiyip çeşitli oyunlar oynayarak zaman geçirirlerdi.
Kavurganın öğütülerek şeker ve suyla birleştirilip GAVUT dediğimiz toplar da tadına doyulmaz bir lezzetti.
Köydeki yakınlarımızdan biz de payımızı alırdık.
Artık dinlenerek ilkbahar beklenirdi.
Can dostlar, böylelikle bir yazımın daha sonuna geldim.
Eğer sizleri sıktım yada unuttuklarım olduysa affola.
Ağız tadı ve can sağlığıyla güzel anılar biriktirmeniz dileklerimle sevgi ve saygılar gönderiyorum.