Dışarıdan bakılıp, sadece dış görünüşüyle değerlendirildiğinde;
asık suratlı, yüzü hiç gülmeyen, suratsız, bizim tabirimizle “gaşgabaxlı yada gaş gabağı yernen gedir”
Tabii ki bir insanın dış görünüşüne bakıp önyargıyla değerlendirildiğinde.
Ama her zaman dış görünüş gerçeği yansıtmamaktadır, bunu da akıldan çıkarmamak lazım.
Maalesef insanlar yanılgıya düşüp yanlış yorumlarda bulunabiliyorlar.
Şimdi bazı konuşmalara kulak misafiri olalım.
—Booo nece de garagabaxdı, ele bilki dünyanın xercini, borcunu bunnan alıllar.
—Heye vallah, adam görende danışmağa gorxur.
— Zehmi adamı basır.
Oradan başka birisi söze karışır;
— Beynavanın duruşu eledi, danışsan göreceksen, göründüğü kimin değil.
— Yox deee hemmeşe gaşgabağı yernen gedir.
- Ay bacı, edebazsıyız ha; ciddi olar “Garagabax” diyersiyiz, güleç olar “ yüngül” diyersiyiz, be beynava ( zavallı) nece elesin?
Adamın adı çıxana geder canı çıxsın.
- Garagabağa garagbağ diyeller da, be ne diyeh?
- Tanıyırsaan, beke beynavanın bir derdi var?
-Her kesin bir derdi var, heç kese demez ağlar.
- Baxdavarın heç üzü gülmür ki; bir men demirem ki, herkes deyir.
- Aynı menim baldızım kimin, gelende muruzunu sallıyır oturur; ne gülür gülersen, ne ağlıyor ağlıyasan men beynava gayaxıp galıram.
( Gayaxmağ: Ne yapacağını bilememek)
(Muruzunu sallamak: surat asmak )
-Baldızdı çuvaldızdı; den den batır’ indi seninki ona döndü, sesiyi kes yeriye otu!
Aralarında ön yargının ne kadar kötü olduğu üzerine kırıcı olmadan bir tartışma uzar gider.
Duvarı dış görünüşüyle değerlendirip, arka tarafında neler olduğunu düşünmeden konuşmak.
- Bu hayat ( bahçe ) kimindi? Elebilki duvarın kessehleri adamın başına tökülecek, xarabaya oxşuyur.
- Dervazayı görmürseenn, elebilki Nuh nebiden galıptı.
- Gören( acaba) burada oturan var?
Meraklarını gidermek için biraz ilerlerler.
Sonra dönüp, kapının aralığından bahçeyi gözetlemeğe çalışırlar.
Dışarının aksine bahçe o kadar da düzensiz değildir.
Bir iki tovuk sesi ve aniden havlayan vefakar köpek; emektar sahibine bir zarar gelecek korkusuyla kapıya doğru hücum eder.
Bizim meraklı hanımlar irkilerek geriye çekilirler.
- Biyy vaya galmış it ‘xapaxapdan’ gelip, üreğimi üzdü.
(Xaoaxap: aniden)
- Menim de zeherim çatdadı ( ödüm koptu), yeri gideh de!
Tam yola devam edecekken, yavaşça kapının açıldığını fark ederler.
Saçları beyazlaşmış( ağmirçek), beli hafif bükük yaşlı oldukça da samimi ama hüzünlü bir çift gözle karşı karşıya kalırlar.
- Ay gızım, birimi axdarırsıyız? Garabaş sizi gorxutdu.
- Yox yox xala kusura gamla, biz sizi narahat ( rahatsız) eledik.
Öbür bayan söze karışır.
- Biz elebildik hayatta ( bahçede ) heç kes yoxdu, merağ eledik, ele gapının arasınnan baxıp gedeceğidik.
- Men burada teh galıram, garabaş menim can yoldaşımdı, bir iki toyuğ cüce…. geceler de nevem gelir yanımda yatır, ömrü uzun olsun.
- Allah var elesin.
Kapının önünde yapılan bu küçük konuşmada, yaşlı kadının yüzündeki her çizginin geçirdiği uzun yıllarındaki yaşadığı zorluklar kadar, mutlulukların, sevinçlerin, omzuna yüklenen taşıdığı sorumlulukların, yüreğinden gelip bakışlarına yansıyan onca acının, kederin yansımalarını görürler ve ön yargıyla yaklaşmalarından ötürü içten içe utanırlar.
Yaşlı kadın, karşısındaki iki bayanın meraklarını gidermek için bahçeye buyur eder.
- Gelin baxçamı da görün, men gocaldm, çox ayağda durabilmirem, oturup danışağın ( sohbet edelim)
- Sağol var ol, Nene can, sen bizi bağışla!
- Gabağında xecelet olduğ.
(Gabağında: önünde )
(Xecelet: mahçup )
- Ay balam, utanmayın, men bu hayatımda neler gördüm, neler yaşadım; insan oğlu meraxlıdı, yeterki yox yere danışıp babal ( günah) almasınnar.
- Menim adım Hecer di, Allah irehmet elesin ‘garagabağ ‘Memmet deyirdiler onun küfletiyem ( Eşi ).
(KÜFLET: Aile efradı, evdeki kişiler, çoluk çocuk ve Iğdırımızda genellikle eş anlamında kullanılırdı. )
- Siz bilmezsiyiz, çoğdan dünyasını değiştirip, yaxçı kişiydi, heç kesin alında galında değildi.
- Allah irehmet elesin, niye garabağ deyirdiler? Millete ne, istiyer gaşgabağını töker, istiyer güler, xaxa ne.
- Herkes öz gözündeki keranı görmür, xaxın gözündeki gılı eğirir, ay bala; bilmiller ki adamın derdi nedi? Odu nedi ? Beçaraya “ Garagabağ “ ayamasını taxdılar, ele de galdı.
- O garagabağın altında neler yattığını bilseler, ayıb eliyerdiler ( utanırdılar) danışmağa.
Bu arada Hecer nenenin yorulduğunu fark eden bizim meraklılar,
—Hecer Nene söz veririh, ziyaretiye gelecik, indi gidek, işimiz var; çoğ yubandıx, hakgıyı halal ele, bizi bağışla!
— Halal xoşuyuz olsun balacan, men de danışdım eynim açıldı. Gün axşama evde tekem; bu hayat ( bahçe) meni görür, men de bu hayatı görürem.
—Garabaş olmasa lap teh galacam; ixdiyarlığ çoğ zordu vesselam, oğul uşağ da gaçır.
—Atalardan galmadı “Lele köçür yurd ağlıyır”
— Söz veririğ daha seni teh goymuyacığ, sende bizim bir nenemiz oldun.
— Balacaaan axırıyızdan yarıyasıyıyız, ağ bexd olasıyız, güle güle gedin.
Böylece merakla ve ön yargıyla yaklaştıkları kapıdan, hem mahçup olarak ayrılırlar; hem de tanıdıkları bu bükülen beline, titreyen ellerine rağmen ayakta durmaya çalışan Hacer nenenin ; yüzündeki derin çizgilerden gözlerine yansıyan, yaşadığı mutluluklar kadar, çektiği acıların da izlerini görürüp derinden etkilenerek ayrılırlar.
Yaşlıyı, güçsüzü, hatırlamak, elinden gelip gücünün yettiği kadarıyla destek olup yapayalnız hayatlarına bir ses bir umut olmaya çalışmak; aramak, sormak her şeyin maddiyat olmadığını,
insanın, insana ihtiyacı olduğunu ve bunun da bir insanlık vazifesi olduğunu düşünerek, yeni tanıyıp çok sevdikleri Hecer nenelerini hiç yalnız bırakmayacaklarına dair kendi kendilerine söz verip,
başlarındaki çarşaflarını düzelterek hızla oradan ayrılırlar.
O günden sonra Hecer nenelerini asla yalnız bırakmamaya vakit buldukça gidip halini hatırını sormaya gayret ederler.
Değerli dostlar, yollarınızın her zaman özü sözü doğru, dostluğu iyi günden ibaret olmayan insanlarla kesişmesi dileklerimle sevgiler ve saygılar gönderiyorum.
Sağlıkla kalın,Hoşça kalın, umutla kalın, mutlu kalın.