Bugünkü anılara yolculuk yazımda Iğdır’da eski komşuluklar ve yardımlaşma üzerine küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum.
‘ XEKENDAZ ‘ ve ek olarak ilgili diğer bazı gereçlerimizi hatırlamak ve hatırlamak istiyorum.
(Affınıza sığınarak yazımdaki diyaloglar orijinalliğini kaybetmesin diye Türkçemizde olmayan ‘ X’ harfini kullanıyorum, aksi taktirde o günkü diyaloglar özelliğini kaybediyor diye düşünüyorum, belirtmek istedim. )
XEKENDAZ : Tandırın külünü temizlemek için kullanılan, uzun saplı ’L’
şeklinde ateş küreği, biçim tabirimizle ‘külalan’
Hava sıcak Fatma teyze kendi kendine söyleniyor;
— Allah gabul elemesin, gün geldi günorta oldu, hele tendirin külünü almamışam, bu ‘xekendaz ‘ hara getti?
— Dünen eyvanın puşgağında görmüşdüm.
- Eyvana elli defe baxdım, niye iynediii, görmüyeem.
- Ay ana dünen orada, puşgağdaki palazın yanındayıdı.
— Be hanı elese, men yazxığ metel galmışam, xemir gıjgıracağ.
(Puşgağ: Köşe )
( Palaz: Kilim, cicim diyenler de var)
( Gıjgırmağ: Ekşimek)
Biraz sinirli, biraz da telaşla kızına cevap veren Fatma teyze, bir taraftan da ‘xekendazı’ aramaya devam ediyor.
Diğer taraftan da topladığı çalı çırpıyı tandırın yanına taşıyor.
Komşulunun telaşlı, aynı zamanda da oldukça sinirli olan sesini duyan komşusu Latife hanım,
gene” Fatma’nın sesi hayata tüşüp “ diye sesli düşünerek duvara yönelir.
Merakla duvarın kenarına koyduğu küçük sandığın üzerine çıkarak komşusunun niye telaşla bağırdığını anlamaya çalışır.
Duvardan komşusuna seslenen Latife hanım;
— Az gene niye sesin tüşüp hayata?
— Xekendazı tapabilmirem, xemir gıjgıracağ, hele tendirin külünü alıp, galıyanmadım.
(HAYATA: Bahçeye
GIJGIRMAX: Ekşimek
GALAMAX: Tandırı yakmak için odunla doldurup hazırlamak.)
— Dur bizim xekandazı getirim.
— Biyyy axırın xeyir olsun, letife can, sabahtan nece menim yadıma tüşmedi.
Xekandazı getiren Latife hanım, bir taraftan da telaşlanan Fatma teyzeye yardım etmeye çalışıyor.
— Aybacı irahat ol, mende seye kömehliğ eliyerem.
O arada Fatma teyzenin kızının sesi duyulur.
—Anaaaa xekendazı tapdım, sapını gırıp, buraya atıplar.
— Amaaann mende deyirem, bu xekendaz hardadı? Ele bilki bir tike tike çöreğ oldu.
— Ecep kim gırıp? Gene uşağların işidi.
— Yox canım, uşağ işi değil, yeke işidi.
Tandırın külünü boşaltıp, alttan çalı çırpı, üzerine odun dolduran Fatma teyze
— Ay bala o pişgayı geti görüm, tendire od atım! diye seslenir.
(Pişga: Kibrit )
Tandırı ateş atan Fatma teyze, bir taraftan da etrafı kontrol eder.
Tandırın çevresini süpürüp temizleyen Fatma teyze, hamur örtüsünü de ekmeyi yapacağı yere özenle serer.
— Gızım, damnan çöreh taxdasını’ ( peşgun da deniyordu) getirin!
( DAM: Bir nevi kiler)
( ÇÖREH TAXTASI: Üzerinde hamuru işledikleri küçük ayaklı yer masası. Üzerinde yemek yiyenler de oldukça fazlaydı.
Hala köylerde yer masası olarak kullanılıyor.)
Sonra ‘ VERDENE ‘ ( merdane),
OXLOV ( oklava ),
İREFETE( repete ) tandırın çevresinde yerlerini alırlar.
( İREFETE: Lavaş ekmekleri tandıra yapıştırmak içi kullanılan içi pamuk.. vs ile doldurulup, bezle kaplanmış oval şekilde büyükçe gereç.)
Artık hamur teknesi de gelmiş, mis gibi ekmekler pişmeyi bekliyorlar.
Oradan Latife hanımın sesi duyulur;
— Elimi yuyum, gelirem, künde töhmeğe kömeğ eliyim.
(KÖMEĞ: Yardım etmek)
— Biyy axırınnan yarıyasan, ele yaxçı olaaar.
— Edebazdığ eleme, niye elime yapışacağ, sen de meye kömehliğ eliyirsen.
(EDEBAZ: Şakacı )
— indi denen, kündeleri nece tutum, xırda olsun, yoxsa yeke?
— Elindekiler yaxçıdı.
Fatma teyze kolluklarını takar ( bilekten dirseğe kadar kaplayacak şekilde takılan iki tarafı lastikli hem elbise kolunu, hem de kolu korumak için kullanılan kolluk.
Ayriyeten erkek terziler ve bazı devlet memurları da kolluk takarlardı.)
Lavaşları yapmaya başlar.
Artık tandırdan çıkan ilk lavaşların iştah kabartan mis gibi kokusu etrafı sarmıştır.
Bir iki derken vakit ilerler, evin kızı elinde çay tepsisi, şor ( lor),
kere ( tereyağı) gelir.
- Gızıma gurban, geti geti ! Seni ağ günner göresen, ele üreğimiz yanırdı.
- Heye vallah, nahar ( kahvaltı) elemiştim, çöreğin goxusu meni gene acıxtırdı.
Fatma teyze ile, komşusu Latife hanım hoş beş eşliğinde hem çaylarını yudumluyor, hem de ekmeklerini pişirmeye devam ediyorlar.
Artık sıra ‘ tapanlara’( bir çeşit pide) gelmiştir.
Fatma teyze seslenir
- Ay bala; o küfle tepenceğiynen küflüyü gapat, tendirin odu geçmesin !
( KÜFLE: Tandırın havalandırma bacası.
KÜFLE TEPENCEĞİ: Tandırın havalandırma bacasını tıkamak için eski bezlerden yapılan tıkaç.)
Burada komşu Latife hanım söze karışır;
- Küfle tepenceği dedin, Tükezbanın ( İsmi tükezziban olanlar sakın üzerine alınmasın) tezze gelini yadıma rüşdü.
Beçarayı küfle tepenceği eleyipler.
Ele bilki gan evezine getiripler.
O hal iş o beçaranın boynundadı.
- Beçaranın sesi de çığmır.
- Gelin kimlerden dii?
- Dağ köylerinnen alıplar, ele de gözeldi ki.
- Bexdi gözel olsun , üz güzelliği her vede işe yaramır.
- Ganacağı, selgesi de ayrı, eme gıymeti yoxdu wesselam.
( Burada , küfle tepenceğinin mecazi anlamda da kullanıldığını hatırlatmak istedim.)
( Külkedisi misali)
Tapanlar da birer ikişer çıkar, tam bitecekler, Fatma teyze hatırlar.
- Ay gız, be men yağlı galında ( Fetir de deniyor) elemiştim , tez geti, tendir geçecek!
Gelen ‘yağlı galın’ hamurunu bezelere ayırıp, şekil veren Fatma hanım, hazırlanan yumurta sarısı yoğurt karışımını üzerlerine sürerek tandıra yapıştırır.
Etrafa yayılan enfes kokusuyla mis gibi ‘ yağlı galınlar’ da birer ikişer çıkar.
Attık toparlanma zamanı.
Hep bir elden ortalık toplanır, su dolu güyümü tandıra atmayı da ihmal etmezler.
Fatma teyze bir kaç lavaş, tapan, bir tane de ‘yağlı galın ‘koyarak komşunu yolcu ederken;
- Eliye, goluya sağlıx, Letife can, sen meye kömeğ oldun, Allah da senin kömeyin olsun !
Hazırladığı ekmekleri komşusuna uzatır.
- Ay bacı çoğdu, galıp kertiyeceh .( Kertiyecek: Bayatlayacak)
- Yox yox çox değil, Allah seni var elesin.
- Amaan gomşuyuğ da, böyün seye, saba meye , atalardan galmadı “ El eli yuyur, el de dönüp üzü yuyur”
- Sen meni darda goymursan, Allah da seni darda goymasın.
- Amin inşallah, Allah heçkesi darda goymasın.
Böylece mutlu ve muhabbetli bir şekilde ayrılırlar.
Ben de bir yazınımın sonuna gelirken; yardımlaşmanın, paylaşmanın, muhabbetin, saygının, sevginin üst düzeyde olduğunu can Iğdırımızdaki eski komşulukları özlemle yad etmiş oldum.
Değerli dostlar; ağzınızın tadı, evlerinizin bereketi, gönüllerinizin huzuru eksilmesin.
Muhabbetleriniz bol, dostluklarınız daim, paylaşımlarınız mutluluk, ağız tadı ve huzur olsun.
Sağlıkla kalın, sevgiyle kalın, hoşça kalın.
Sevgiler ve saygılar gönderiyorum.