Sevdiklerini özlemek…
Doğup büyüdüğün, dolu dolu anılar biriktirdiğin;
çocukluğunun, gençliğinin geçtiği topraklarını özlemek…
Yem yeşil çimenler üzerinde gönlünce koşup oynadığın, çocukluğunu özlemek.
Doya doya yaşayıp,sevdiklerinle, sevgiyle kucaklaştığın toprağını özlemek
Dostlarını, yüreğinde büyüttüğün dostluklarını özlemek.
Komşularını, komşuluklarını, arkadaşlarını, arkadaşlıklarını özlemek…
Uzaktan hissetmek veda bile edemeden kaybettiklerinin acısını;
gözlerin nemli, yüzünde buruk bir tebessüm.
Boğazında düğümlenen bir yumruk ve engel olunamayan bir hıçkırık ...
Uzaklardan, yalnız ve sessiz.
Uzaktaki yakınlarını özlemek .
Toprağını, suyunu, gerçekleştirebildiğin, gerçekleşmeyen, yarım kalan, yarım bırakılan hayallerini özlemek.
Çocukken eline batan bir dikenin, ağaçtan düşüp incittiğin kolunun acısını bile özlemek.
Tozlu topraklı da olsa, diz boyu çamur da olsa, çiçeklerle bezeli de olsa toprağını özlemek.
Mutlu günlerinde yanlarında olamadığın, son yolculuklarında ebediyete uğurlayamadığın;
Hatıralarında bazan yüzünü gülümseten,
bazan gözlerini nemlendiren ve yüreğinde hiç bitmeyen derin bir sızı olarak kalan kayıplarını özlemek ...
Sitem etmek .
Acımasızca akıp giden yıllara mı ?
Seni toprağından koparıp binlerce kilometre uzaklara savuran sebeplere mi ?
Kimi öyle, kimi böyle ..
Kimi ekmeğinin peşinden düştü yollara, kimi sevdasının.
Kimi ise istemeden, elinde olmayan sebeplerden savruldu;
dilini bilmediği, yaşantılarından, örflerinden, ananelerinden uzak,
her şeyine yabancı olduğu diyarlara.
Adı gurbet.
Gurbetin uzağı yakını var mıdır?
“Damın dalı, dağın dalı”demiş atalarımız.
Uzağı da gurbet, yakını da gurbet.
Ama yaban eller bir başka…
Adına şiirler, şarkılar, türküler, romanlar yazılan; çoğu hüzünlü, çoğu yürekten, çoğu…
İki damla göz yaşıyla biten.
Eller yabancı, diller yabancı, yollar yabancı;
kendin ise kendine yabancı.
Uyum sağlamak için verilen mücadeleler…
Çekilen zorluklar…
Ve bunlara eklenen, derin bir özlem.
Alışanlarda oldu, yaban ellere,
her şeyi geride bıraktığını sanarak.
Yıllara inat alışamayanlar da.
Öylede olsa, böyle de olsa,
ortak olan büyük bir ÖZLEM.
Yeni hayatlar kuruldu.
Bir ilken iki, iki ilken üç dört….olundu.
Kök salındı yaban ellere.
Mutlu da olundu,
mutsuz da.
Ama mutluluklar yarım, her zaman bir tarafı eksik.
Üzüntüler ise misliyle fazla ..
her zaman yalnız, sessiz ve derinden.
Gurbette ‘ Yabancı’ vatanda ise ‘Gurbetçi’ ….
Suçlu olan yollar mı ?
Acımasızca geçip giden yıllar mı ?
Yoksa insanın kendisi mi ?
Yada sebep olanlar mı ?
En iyisi kader deyip geçiştirmek mi ?
Çünkü suçu kadere atmak en kolayı.
Hangi şartla olursa olsun;
gurbet yakıp kavuran bir özlem, gurbet hüzün, gurbet,
altın bir kafes içine bırakılan bülbül misali , Ah vatan ...
Sağlıklı mutlu, umut dolu aydınlık günlerde, sevdiklerinizle gönlünüzce kucaklaşmanız dileklerimle yürek dolusu sevgiler gönderiyorum can yüreklerinize…