Dünya tarihinde bir dağla bu kadar bütünleşen, kader birliği yapan başka bir dağ başka bir şehir yoktur. Ağrı Dağının zirvesi dahil % 65 hissesi Iğdır iline aittir.
Ağrı Dağı Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan ( Nahçivan) ve İran sınır kavşağında, açık havada 400 kilometre görüş mesafesi olan Türkiye, İran, Nahçivan, Gürcistan ve İran’dan görülen nadide bir dağdır. Büyük ve küçük Ağrı Dağı aynı taban üzerinde yükselir ve 2512 metre yüksekliğindeki Serdarbulak Geçidi ile ayrılır. Ağrı Dağı Büyük Ağrı Dağı Atatürk zirvesi 5.137, Küçük Ağrı Dağı İnönü zirvesi 3.898 metre yüksekliği ile Türkiye’nin en büyük, Dünya’nın ikinci en büyük volkanik dağıdır. Her iki dağın toplam çevre uzunluğu 128km. olup 1,188 km2'lik bir taban üzerinde yükselir. Türkiye’nin en büyük buzulu Ağrı Dağındadır.
Ağrı Dağı eşsiz manzarası, doğal güzellikleri, 21 çeşit çiçeğin açtığı bir çok endemik bitki ve hayvan çeşidini bünyesinde barındıran, ponza taşı rezervi bulunan, Nuh’un Gemisi efsanesine ve birçok mitolojik öyküde, masal, roman ve filime konu olan 2004 yılında 88.104 hektarı milli park ilan edilen dünyaca tanınıp bilinen bir dağdır. Bölge 1900 yıllarında Turizim açılmış, Ağrı Dağına ilk tırmanış 9 Ekim 1829 yılında yapılmıştır. Tırmanıştan yük taşıtılan atlar doğaya bırakılmış, zamanla çoğalarak Ağrı Yılkı atlarını meydana getirmiştir.
Ağrı Dağı Iğdır aynı yapışık ikiz kardeş gibidir. Türklerde Orta Asya’dan beri dağ önemlidir. Tanrı dağları Türk’ün havzasında ne ifade ediyorsa Ağrı Dağı da aynıdır. Ağrı Türk’ün ve Türkmen’in orağı, otlağı, yurdu ve vatandır. Iğdır şimdiki yerinden önce Iğdır’ın Güney’i Ağrı Dağının Kuzey yamacı olan “ Korhan Yaylası’nda” M. Ö. 4000 yıllarında Iğdır adı ile kurulmuştur. M.S. 1664 yılında yaşanan büyük Ağrı depremi sonucu bu günkü ovaya inilmiştir. Arkasından 1840 heyelanı, volkanik patlama ve deprem yaşanmış, Ahura’da büyük can ve mal kaybı olmuştur. Bu gün Ahura’nın yakınında Yenidoğan köyü kurulmuştur. (1965) Ahura (Akhura) yerleşimi, MÖ II. Yüzyılda Artaksıyaslı Krallığı zamanında bir dini ibadet merkezi olarak kurulmuştu.
Ağrı Dağı ve bitimi olan kireler Iğdır merkez, Karakoyunlu ve Aralık ilçe sınırları içerisindedir. Iğdır’ın neresinden bakarsan bak Ağrı Dağı bütün ihtişam, büyüklük ve güzelliği ile insanın karşısında durmakta, adeta selamlamaktadır. Ağrı dağı yaşanan 1664 depremine kadar 5664 yıl Iğdır’ı ve Iğdır insanı bağrında saklamış, doğal bir savunma hattı olarak bütün tehlikelerden korumuştur. Iğdır insanının 5664 yıllık geçmiş tarihi, ecdadının mezarı Ağrı Dağının bağrında Korhan Yaylası’nda yatmaktadır.
Ağrı Dağı Karakoyunlu ilçesi Korhan Yaylası sınırları içinde dünyanın en büyük ikinci Meteor Çukuru bulunmaktadır. Iğdır çok önemli bir coğrafya ve geçiş güzergâhı, stratejik bir konumda bulunmaktadır. Bu yüzden sürekli geçiş bölgesi ve hakimiyet savaşlarını yapıldığı bir yer olmuştur. Iğdır’ı ve Iğdır insanı Ağrı Dağı gibi onlarca orduya bedel bu doğal dağ korumuş ve bugüne gelmesini sağlamıştır. Ağrı Dağı 1917-1920 yıllarında Iğdır’da yaşanan o korkunç Ermeni vahşet ve soykırımında da Iğdır’a doğal koruma görevi yapmıştır.
Iğdır topraklarının % 24 ova % 76’sı dağlık olup kapalı bir havzadır. Bir dönem İran ve Osmanlı’ya sınır ve kapalı 92 yıl yaşam sürdü. 1920 yılından sonra da sınırlar belirince Iğdır Kafkasya’daki Alagöz dağlarına gidemez oldu. Geçimi büyük oranda küçükbaş hayvancılık olan Iğdır insanının hayvanlarını yaylayabileceği Ağrı Dağı çok önemli bir yer tuttu. Ayrıca Ağrı Dağı Iğdır yüzölçümünün büyük kısmını % 65 hissesine sahiptir.
Kutsal kitaplar, Sümer tabletleri, Gılgamış destanında M.Ö. 3000-3500 yıllarında Nuh tufanından bahsetmektedir. Yaşanan Nuh tufanı sonucu Hz.Nuh’un gemisi Ağrı Dağında karaya oturur. Sular çekilince her canlı türünden bir çift olan gemidekilerin Ağrı Dağının kuzeyinden Sürmeli Çukuru denilen Iğdır ovasına inerler. Hz.Nuh ve yanındakiler bu verimli ovada tarım yapıp çoğalırlar. Tüm canlı hayat ve insanlık Sürmeli Çukuru denilen Iğdır ovasından dünyaya yayılır. İnsanlık ve canlı hayat ikinci yaşama Iğdır’dan başlamıştır. Dolayısı ile tüm dünyan insanlığı için Iğdır ikinci vatan Iğdır insanı da doğal hemşerisi sayılır.
Iğdır Hz. Adem, Hz. Havva’nın, Hz Nuh Peygamberlerin yaşadığı, doğal güzelliği ve meyve bahçelerinin olduğu, İrem Bağları ile de meşhurdur. İnsanlığın ilk atası olan Hz. Adem ile Hz Havva annemiz Iğdır’da, İrem Bağlarında yaşamıştır. İlhanlı Hükümdarı Hülagü Han ile Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ın Ağrı Dağı eteklerindeki Serdar Bulağı bölgesindeki “ Altağ” Yazlık Saray’ları vardı. Anadolu’ya ilk Türk akınları Iğdır üzerinden olmuştur. Büyük Selçuklu Sultanı Melik Şah Anadolu’ya Iğdır üzerinden girmiş, ilk karargahını da Melekli beldesinde kurmuştur. Kayı boyuna mensup Osmanlı devletinin kurucuları Ertuğrul Gazi Iğdır üzerinden gelmiş, Osman Bey Iğdır’da doğmuş, bir dönem Iğdır Korhan Yaylası’nda kışlamışlardır.
Iğdır ilk milli direnişi gösterip ilk Iğdır Milli Türk Cumhuriyetini kurmuştur. (1918) Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk Iğdır için; “Türk Kapısı” Şark Kahramanı Kazım Karabekir Paşa da: “ Şark Kapısı” demişler, Iğdır Misak-ı Milli sınırları içinde olmamasına rağmen ayrı bir önem verip, 1920 yılında Iğdır’ı Ermeni işgalinden kurtarmıştır. Atatürk büyük öngörü ile Iğdır’ın önem ve ehemmiyetini görmüş, İran devletinden toprak ve Küçük Ağrı dağını alarak Iğdır’ı, Türk dünyası Nahçivan’a sınır yapmıştır. 1926-1930 yıllarındaki Ağrı isyanın bastırılmasına büyük önem vererek, güvenlik sağlanmış ve kaçakçılık önlemiştir.
Yukarıda saydığımız sebeplerden dolayı Iğdır ile Ağrı Dağı sadece bölge için değil ülkemiz ve dünya için önem arz etmektedir. Birbirlerine bu kadar bağlı bu kader birliği yapmış bir dağ ve şehir göremezsiniz. Bir elmanın iki yarısı gibi olan Iğdır ve Ağrı Dağı ortak bir kaderi, ortak bir geçmişi, ortak bir tarihi paylaşmışlardır. Bu yüzdendir ki Iğdır Ermeniler için çok önem arz ediyor. Kendince Ağrı Dağına bir ad verip devlet arması ve birçok markaya Ağrı dağını adını vermişlerdir. Kendileri için güya Ağrı Dağı dini ve siyasi bir özellik taşıyor. Iğdır kadim Türk’ün, Türkmen’in otlağı, ovası, yurdu ve vatanıdır. Ağrı Dağı Iğdır ilinin göğsünde gurur ile taşıdığı bir mücevher ve gerdanlık gibidir.
Ağrı Dağı zirvesi dahil %65 hissesi Iğdır iline ait olmasına rağmen, sanki Ağrı iline aitmiş gibi hiç Iğdır’a mal edilmiyor. Evet Ağrı Dağının % 35 Ağrı Doğubayazıt ilçesine dahildir. Iğdır bu kadar dünyaya mal olmuş, dünyaca bilinen bir dağa sahip olmasına rağmen yeterince istifade edemiyor. En kısa zamanda Iğdır-Ağrı Dağının tanıtımını iyi yapıp Ağrı dağını Turizm açmak zorundayız. Üç devlete sınır, Iğdır ilimiz gerek yabancı ve gerekse yerli, turiste Ağrı dağını açıp, pastadan hakkı olanı alabilir. Bunun için önce iyi bir tanıtım ve alt yapı çalışmaları yapılabilir. Bölge dağcılık, spor, avcılık, doğa ve dini turizme açılabilir. Ağrı’nın eteğinde otel, yol, altyapı, teleferik gibi konaklama, barınma, eğlence yerleri açılıp profesyonel Turizm yapılabilir.
Iğdır topraklarının % 24 olan ova kısmını yerleşime açması ve bir çok sebepten dolayı yeterince istifade edemiyor. Geri kalan yüzölçümünün % 76 gibi büyük kısmı dağlık alanı kapsıyor. Bu alanda yaylalarımızın bazı sorunları, terör yüzünden yaylalara yasak gelmesi, yeterli alt yapı çalışmalarının olmaması, tanıtım eksikliği yüzünden hakkı ile değerlendiremiyoruz. Üç devletle sınır, nüfusunun büyük bir kısmı Avrupa’da olan, büyük tarım, hayvancılık, ticaret ve turizm potansiyeli sahip Iğdır, ekonomik sıralamada 81 il arasında 72 sıradadır. Iğdır bu sıralamaya layık olmadığı gibi ilk 10’na girebilecek düzeydedir. Güzel Iğdır’ımız her şeyin en güzeline layıktır.