1970-1980 yıllar çocukluğumun geçtiği yıllardır. O yıllara döndüğümde günümüzle aradaki farkı çok net görüyorsun. Hayatta değişim kaçınılmaz asla değişimi engelleyemezsin. Ama her değişim de olumlu ve güzel değil. Bundan 40 yıl önce ile günümüz arasında ne fark vardır şimdi ona bakalım.
Evet insanlar daha yoksuldu ama samimi ve içtendi. İyi komşuluk ilişkileri vardı. Kimse kimseye sormadan çat kapı komşusuna gider, sohbet eder, dertleşir, borç ekmek,tuz, yumurta eksik olan ne varsa onu alırdı. Aynı tandır aynı eyvanda beraber ekmek yaparlardı. İnsanlar bu kadar kibirli değildi. Her şey mevsiminde doğal ve organikti. Yoncayı, çağalayı, penceri, meyveyi ve sebzeyi mevsiminde yerdik. Çerezi, pastayı, kanfeti, portakal, mandalina ve elmayı Nevruz ayında yerdik. Pamuk tarlalarına dometes biz badımcan deriz ki çoğu alça badımcan çüncüt (Susam) ekilirdi.Bostan ekilir çardak kurulup bostan bozuncaya kadar bostanda yatıp kalkılıyordu. Tarlada bir birine yadıma gidilirdi. Evlerde nağıl (Masal) eşliğinde koza çekilirdi.
5-10 dakikada pişen 40 günlük hormonlu tavuk değil, köy tavuğu pişirilirdi.Tarifi nasıldı bilmiyorum ama o tadı bir başka yerde asla bulamazsın. Taş ve tokmakla dövülen et ve taş köftenin sırrı neydi bilmiyorum ama damaklara bayram ettirirdi. Evlerde düzen bir başkaydı. 2 otağ bir dalan veya 1 otağ bir dalan önünde balkon olurdu. Konağ (misafir) odası misafire verilen önemi gösteriyordu. En iyi oda en iyi kullanılan mutfak eşyaları konağ odası için ayrılırdı. Konağ odası süslenir tertemiz tutulurdu. Odaya konulan tahtı tahtının üstüne keçe,duvara bitişik yastıklar konurdu. Keçe basması ayrı bir zevkti. Keçelerin üzerinde çok güzel Türk motifleri işlenir, tarih ve isim yazılırdı. Sonra kilim, plaz vardı. Halı hak getire. Evlerde bir boy aynası üstü işlemeli bir şey konulurdu. Masalarda büyük boy radyo, teyp ve pikap olurdu genellikle.
İnsanlar bayramlarda bir birine kart postallar yazıp atardı. Hele postacının gelip mektup dağıtması. O mektuplar büyük hasretle roman tadında okunurdu. Renk renk zarflar, renk renk kağıtlar. Sevgiliden, sevilen evlat ve eş dosttan gelen mektuplar çok güzeldi. Siyah beyaz fotoğraf albümleri, dost ve arkadaşların yazdıkları çok özel yazılar. Para havale kağıtları, acil telgraf yazıları, köy bakkalında beklenen telefonlar bir başkaydı. Köy minibüsleri, içine binip bekleme ve dolaşmalar, minibüs sohbetleri, köy kahveleri, kahve ve dükkan (Bakkal) sohbetleri bir hayat Üniversitesiydi.
Ta.! çocukluktan itibaren doğa ile,hayvanlarla iç içeydik. Hayatın ve yaşamın ortasındaydık. Saatimiz gölge, şemsiyemiz söğüt gölgesiydi. Ufka bakarak hava durumunu açıklardık. Bineyimiz at, eşek ve mandaydı. Akan barajlarda yıkanır akan suları içerdik. Akraba bağları çok kuvvetliydi. Sinemanın tadı bir başkaydı. Köy meydanlarında, komlar (Ağıl) da yapılan 3 gün 3 gece süren toyların (Düğünlerin) zevki beş yıldızlı otellerde bile olmazdı. Dayı, amca, dede, nine, teyze, bibi karşılıklı sevgi saygı vardı. Sılayı rahimin en kralını yapardık. Öğretmene, İmama,Ağsakkalla, Ağ Piçeye büyük değer verilirdi. Okuyana çok farklı bir gözle bakılır büyük bir değer görürdü.
Tabiatla, doğayla iç içeydik. Son Mohikan kadar doğa bilimciydik. Bir birimizin derdini kederini paylaşırdık. Çoçuk oyunlarını mahalle çocukları ile beraber oynardık. Bayramlarda şeker toplar komşu çocukları ile tandıra salanırdık. Yediden yetmişe bütün insanlar tarlada bağda bahçede çalışırdı. Çocuklar hayvan otlatmaya sabah gider akşam dönerdi.Kimse çocuğumun başına bir şey gelecek diye endişe etmezdi. Kendi hoşabımızı, eriştemizi, bulgurumuzu, reçel ve turşumuzu kendimiz yapardık. Mide küçültme burun kulak ameliyatı yoktu. Herkes Allahın verdiği ile barışıktı. Banka kartı, kredi kartları, kredi çekmek, İnternetten alışveriş yapmak yoktu. Büyük alişveriş merkezler köy bakkalı veya çerçi amcaydı. Süslü çantalar, ana okulları, at yarışına sokulan sınav ve dershaneler bulunmazdı. Besleme çantaları,okul anneleri, veli toplantıları böyle değildi.
Dostluklar, arkadaşlıklar samimi ve içtendi. Şimdiki gibi sanal değildi. Yarış atı gibi sınavdan sınava sokulan, gerçek hayatı, dostluğu, arkadaşlığı, doğayı internetten öğrenen, paylaşmayı bilmeyen, doyumsuz, egosu yüksek, kibir abidesi çocuklar asla bulunmazdı. Okullarda güvenlik görevlisi, bekçi bulunmaz Öğretmenden çok çekinilir değer verilirdi.Okullar şimdiki gibi basılmaz öğretmene saygısızlık edilmezdi. Şimdiki nesil hayvanları Plastik Çin oyuncaklarından öğrenirdi. Bir çocuğa bakmak onu sevip okşamak Allah korusun insanın hayatını karartır duruma geldik. Evliliklerde saygı ve sevgi kalmadı. Eşlerde şiddet, boşanmalar arttı. Eşlerde uzaklaştırma ve koruma arttı. Milli,manevi ve dini değerler bir çok kimse için çıkar olarak kullanıldı. O eskinin dava gençleri artık yok.Ne kadar para o kadar köfteye döndü.
İnsanlar bir günde hain ertesi gün kahraman ilan edilir oldu. Okumayı, yazmayı sevmeyen, araştırmayan, sormayan, sorgulamayan bir nesil geliyor. Önemli değerlerimizi çabuk tükettik. Biz Türk milleti güneşin doğduğu duğudan güneşin battığı batıya adalet dağıtmak için misyonu olan büyük töre sahibi, dünyanın adalet savaşçısı Türk milletinin asil evlatlarıydık. Biz kayıp ettiğimizi arayan, çalışarak kazanan,savaşarak ölen büyük dünya savaşçısı, bozkırın yağız delikanlısıydık. Horasan'dan beri yola çıktığımızda, Bilim şiarımız, Ehlibeyit yolumuz, Hızır yoldaşımız, Hz.Ali Pirimiz oldu. Seferi biz zaferi Allahtan bekledik. Namarde boyun eğmedik, düşman önünde diz çökmedik. Türk töresine bağlı, büyüklerine saygılı küçüklerini seven Türk milletinin asil evlatları olduk. Zalimin karşısında, mazlumun yanında yer aldık. Sahi biz ne ara böyle olduk?
Tarih geçmemiş tarih yaşamın içinde. Tarih asla elveda demez ileride bir yerde görüşürüz der. Tarihini ve geçmişini unutup ona yabancı olanlara bir gün tarih büyük fatura ödetir. Geçmiş tarih geleceğin aşısıdır. Seni her türlü sapkınlıktan kurtarır. Ondan uzaklaşan milletlerin durumu felaket olur. Geleceğin güzelliklerini yaşamak geçmişin güzellikleri ile harmanlamakla olur. Geçmişine ve tarihine bağlı güzel bir nesil dileğiyle...Hepinize selam, sevgi ve saygılarımı sunarım.