İslamiyet öncesi Türk töresi şimdiki uygulamadan farklı idi. Eski Türk cenaze merasimi bir çok yerde farklı farklı özellik gösteriyordu. Ölen kişi eşyaları, atı ile gömülürdü. At sayısı kişinin sosyal statüsüne göre farklılık gösterirdi. At sayısı artırılırdı. Türklerde ölülü gömmenin belli bir zamanı vardı. İlkbaharda ölenler sonbaharda ölenler kışın gömülürdü.
Ölen kişi bazen bir ağaca konup bekletilirdi. Ölen kişinin etleri çürüyüp kuşlar yedikten sonra kemikleri toplanıp gömülürdü. Bu adeti Kızılderililer yapıyor. Göktürkler’de ölü yakılırdı eşyaları ve atı ile. Ateş arınmadır ölen kişinin ruhunun yaşayanları rahatsız etmemesi için yapılırdı. Yakutlar da ölen kişinin eşi de diri diri gömülürdü. Batı Hun İmparatoru Atilla atları, hizmetkarları ve kullandığı eşyalar ile gömüldü. Mezar yeri bulunmasın diye nehir yatağı değiştirilip, cenazeye katılan herkes öldürüldü. Mezar yerini söylemesin diye.
Ölen kişi için yas tutulur çadıra konulan cenaze için 7 defa dönülürdü. Yakınları ve sevenleri yüzlerini ve kulak memelerini kesip ölüye acılarını sunarlardı. Elbiseler ters giyilirdi. Ölen kişiye At, koyun, keçi kurban edilirdi. Önceleri ölüye yapılan bu ikram zamanla cenazeye katılanlara verilmeye başlandı. Kurgan denilen mezarlıklarda yoğ töreni yapılır, ölen kişi hayatında öldürdüğü düşmanı kadar mezarına Balaban heykel dikilirdi. Böylece düşmanlarının öteki dünyada ona hizmet edeceğine inanılırdı. Mezara at, eşya konulması, bazen köleleri ve cariyeleri ile gömülmesinin sebebi ölen kişiye öteki dünyada hizmet etmesi içindi. Ölen kişinin göye yükselip Tanrı’ya ulaşması uçmak olarak görülürdü. Bugün Anadolu’nun bir çok yerinde bu adat uçmak kullanılıyor.
Gelelim günümüze ölen kişiye 3-7-40-52 gibi yemek Eysan veriliyor. Maddi durumu iyi olsun olmasın bu adet uygulanıyor. Bu olay başlı başına bir sektör olmuş. Adamın genç evladı oğlu kızı ölmüş, veya çok sevdiği annesi, babası, bir yakınından perişan durumda, o halde yeme içme derdine düşmüş. Kazanlar kurulup, etli yemekler, aş, hurma, tatlı, çay, peçete v.s. Adam acısını bile yaşayamayıp garsonluk yapıp hizmet ediyor. Sonra da azdı, çoktu, şuydu, buydu sohbeti yapılıyor. Cenazede para ile Kuran okutma, hocaya para verme, az verdin çok verdin muhabbeti, cenazesi olan çok sıkıntı çekiyor. Hele birde yoksulsa yandı keten helva.
Diyanet işleri açıkladı böyle bir mecburiyet yok. Hatta mekruh sayılıyor. Peygamberimiz zamanında da yok. Bu 1-2-3-7-40-52 gibi günlerde yok. Yemek güzel günler için ziyafet olarak verilir. Ölüye yemek ile ziyafet verilmez. Eskiden ulaşım, yol sıkıntısı vardı. Uzak yerden gelenlere yemek verilirdi. Onların yemek yiyecek bir yeri yoktu. Artık yolda var, ulaşım da yemeğe gerek yok. Doğrusu konuk, komşunun, eş ve dost, akrabanın yemek yapıp cenaze evine getirmesi. Biliyorum bu işten çıkarı olanlar bize kızıp eleştirecekler ama, doğruyu söylemek zorundayız.
Ölen kişinin reşit olmayan belki çocukları var. Belki çok yoksul, kimi, kimsesi yok. Yoksul, kimsesiz, dul, yetim olan geride kalanların, rızkını yemek bence uygun değil. Örneğin benim köyüm Kacerdoğanşalı evimiz mezarlığa yakın. Bir tarihçi olarak araştırdım. 56 yaşındayım şimdiye kadar köyümüzde rahmete gidenleri saydım 600 kişi çıktı. Bu sayı benim 50 yılda hatırladıklarım. Bir ölen kişi için 20 bin harcansa 600x20.000 : 12.000.000 eder. Bu en az asgari harcama. Ben ortalama olarak aldım. Birde “ Gebir Üstünde” dağıtılanlar Kuran okutmak için tomar tomar Lira, Dolar, Euro saçanlar. Bu işi çığırından çıkarıp yarışa döndüreler. Değerli dostlar bu iş böyle olmaz. Buradan ölen kişiye hiçbir hayrı dokunmaz.
Gelin zararın neresinden dönsek kardır. Bu işe en uygun, en mantıklı kararı, hep beraber verelim. Sadece kendi köyüm için söyledim 12 milyon para ile köyümüzde ne yapılmaz ki. Köyün camisi, okulu, aş evi, köy odası, sağlık evinin ihtiyaçları karşılanır. 1-2 insan istihdam edilip aylık verilip çalıştırılır. İki kişi iki aile demektir. İki aile 4 kişiden 8 insan ekmek yiyip geçimini sağlar. Iğdır’ın 160 köyü var bu 160 aile eder. Köylerde dul, yetim, öksüz, yaşlı, kimsesiz, hasta, parası olup olmayanlar var. Bir dernek vasıtası ile bunlara yardım edilebilir. Köyün ortak zaruri ihtiyaçlarına harcanabilir. Evlenecek yaşta olup maddi yönden evlenemeyenler var, bunlara destek olunabilir.
Bakmasını iyi bilirsen görürsün. Benim tanıdığım çok zor durumda olan dul, yetim, parası olup evlenemeyen, yoksul onlarcası var. Komşusu aç iken tok yatan bizden değil demiş dinimiz. Müslüman ihtiyaç fazlasını muhtaçlara vermek zorunda. Bu işin kolayını bulmuşlar 40/1 bir verip kurtuluyorlar. Hoş onuda veren az. İslam dini ölüler için değil diriler için gelmiş. Ölüye artık yapacak bir şey yok bir dua bir Fatiha. Ne demiş Hacı Bektaş Veli; “ Benim Kabe’m insandır.” Çevremize karşı duyarlı olmalıyız, seveceğiz, sevileceğiz, paylaşıp, empati yapacağız o zaman insan oluruz.
Kişi öldükten sonra amel defteri kapanır. Ancak bazı ameller vardır ki, sevabı öldükten sonra da devam eder. Ancak üç şey müstesna; sadaka-i cariye, faydalanılan ilim ve kendisine dua eden mümin evlad ( Hayırlı evlad)
Ölen kişiye eysan vermek yerine bunun için her köyde bir yardım derneği kurup bu paralar yukarıda söylediğim gibi daha hayırlı işlere harcanabilir. Yapılan yardımlarda, usulüne uygun, gizlilik içinde, gösteriş yapmadan, muhtaç durumda olan yerlere, veya köyün ortak kullandıkları yerlerin, ihtiyaçlarına harcanabilir. Tüm ahiret gidenlerimizin ruhu şad, mekanı cennet olsun. Tüm güzel dostlara da selam olsun.