Türk milletinin tarih yolculuğundaki varoluş mücadelesi cumhuriyetin ilanı ile taçlanmıştır. Bağımsızlık düşüncesi ile inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti, istiklal mücadelemizi zafere ulaştıran birlik ve beraberlik ruhunun büyük eseridir.
1299 yılında kurulan Osmanlı İmparatorluğu kuruluş, yükselme, duraklama, gerileme, çöküş (Dağılma) dönemleri geçirmiştir. Avrupa coğrafi keşifler, Rönesans, reform, sanayi inkılabı dönemlerini yaşayarak güçlenmiş, Osmanlı İmparatorluğu bu yenilik ve gelişmeleri takip etmediği için sürekli toprak kayıp ederek zayıflamıştır. Osmanlı İmparatorluğu 1683 ikinci Viyana kuşatmasıyla gerileme devrine girmiş, Böylece Türklerin Sakarya Muharebesi'ne kadar sürecek bir geri çekilme süreci başlamış oldu. Kuşatma sonrası kurulan Kutsal İttifak, Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları'na neden oldu. Osmanlı İmparatorluğu 1699 Karlofça antlaşmasıyla ilk toprak kaybı yaşamış, batı karşısında sürekli savunmada kalmıştır.
Batıda sanayi inkılabı ile üretim artmış, artan üretime paralel hammadde ve pazara ihtiyaç duyulmuştur. Bunun sonucu olarak batılı büyük devletler sömürge yarışına girişmişlerdir. Üç kıtada hâkim olan geniş topraklara ve büyük yer altı ve yerüstü kaynaklarına sahip olan Osmanlı devleti bu hali ile batılı emperyalist büyük güçlerin dikkatini üzerine çekmiştir. Osmanlı kapitülasyonlar ile sürekli zayıflamış, maliyesine Duyunu Umumiye ile el konmuştur.
İtalyanlar 1911 Kuzey Afrika’daki Trablusgarp’a saldırmış, bunun arkasından 1 ve 2 Balkan savaşları 1812-1913 yıllarında çıkmıştır. Yaşanan acı ve kayıpların arkasından Osmanlı devleti bir oldu bitti ile I. Dünya savaşına Almanların yanında katılmıştır. Birinci Dünya savaşında Osmanlı 9 cephede 2.850.000 Mehmetçiği cepheye sürmüş, 4 yıl süren savaş sonucunda Osmanlı devleti 1918 Mondros ateşkes antlaşması, 1920 yılında da Sevr antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır.
Üç kıtaya hakim olan Osmanlı 1911 Trablusgarp savaşı ile başlayan, 1 ve 2 Balkan savaşları, arkasından I.Dünya savaşı ile neticelenen 7 yıl içinde üç kıtadan bir yarım adaya sığınmış, başkent İstanbul başta olmak üzere bütün Anadolu coğrafyası dört bir yandan işgallere uğramış, içimizde yaşayan başta Ermeni ve Rumlar olmak üzere azınlıkların taşkınlık, ihanet ve isyanları ortaya çıkmıştır. Cepheye gönderilen 2.850.000 askerden elimizde 15 ve 20 kolordular kalmıştır. Mondros ateşkes antlaşmasıyla Ordu terhis edilip silahlar teslim edilmiş, Sevr antlaşması ile Türklere Karadeniz’e çıkışı olan küçük bir kara parçası bırakılmıştır. Mondros ateşkes antlaşmalarının 7 ve 24 maddeleri ile Türkleri Anadolu’dan atıp geldikleri yer olan Asya Bozkırlarına sürme planları uygulanmaya konulmuştur.
İşte yedi düvelin Anadolu’ya çullanıp Türkün ölüm fermanı Sevr antlaşması ile tescillenmiştir. Ermeniler Doğu Anadolu’da Ruslardan boşalan yerleri doldurarak 573 bin masum Türkün kanına girmiştir. Millet fakir, yoksul, çaresiz perişan bir durumdaydı. Düne kadar bizim yönetimimizde olan Yunanistan silahlandırılarak Türk milletini yok etmek için Anadolu’ya gönderilmiştir. İşte bu yokluk, çaresizlik içinde Türk milletinin yiğit evladı Mustafa Kemal Atatürk bir güneş gibi doğmuştur.
19 Mayıs 1919 yılında Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve ona inan bu asil Türk milleti Büyük Önderin etrafında kenetlenerek Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nun İtilaf Devletleri'nce işgali sonucunda Mîsâk-ı Millî sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak için 1919-1922 yılları arasında gerçekleştirilen çok cepheli siyasi ve askeri mücadeleye girişmiştir. Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile kurtuluş Anadolu’da yürütmüştür.
Yapılan büyük ve kanlı savaşlar sonucu düşman yurttan atılmış, Anadolu işgalden kurtarılmıştır. Yenilmez denilen büyük emperyalist güçler yenilmiş, Türk milleti şanlı bir kurtuluş mücadelesi vermiştir. Büyük Önder ezilen ve sömürülen milletlerin umudu ve rehberi olmuştur. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edilerek milletin hakimiyeti esas sahipleri olan millete verilmiştir. Millet kulluktan özgür, bağımsız, hür bireyler olmuştur.
Büyük Önder çağın gerisinde kalan bütün kurumları yaptığı büyük inkılaplarla yenileyerek Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni yeniden inşa etmiştir. Atatürk olmasaydı Türkler Anadolu’dan ya atılır ya da Asya Bozkırlarına sürülür ya da yok edilir ya da Orta Anadolu’da küçük kara parçasına sıkışmış ikinci Afganistan olurdu. Bizden ayrılan Orta Doğu’daki ülkelerin hali malum, onların bir Mustafa Kemal Atatürk’ü olmadığı için perişan bir durumdalar.
Millî mücadeleyi ona güvenip inanan Türk halkı kazanmıştır. Bugün özgürsek, bağımsız çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne sahipsek, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve ona inanan kahraman Türk milletine borçluyuz. Ruhları şad mekanları cennet olsun.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere kahraman silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve şükranla anıyoruz.
100. yıl yolunda Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.