Bilim ve teknolojinin gelişmesiyle dünyada buna paralel olarak refahta gelişti. Birçok hastalığın tedavisi yapıldı, insan ömrü uzadı. Teknolojinin gelişmesiyle insan gücüne dayalı işleri makineler ve robotlar yapmaya başladı. Görsel ve işitsel cihazlar gelişti, bilgiye ulaşmak daha kolay oldu. Dünyanın en küçük köyündeki bir olayı herkes öğrenmeye başladı. Demokrasi ve sosyal devlet anlayışı yaygınlaştı.
Kentsel yaşam ve üretim koşullarına bağlı olarak geniş aile yapısından çekirdek aile yapısına dönüşüm oldu. Ataerkil aile yalısı değişime uğradı. İnsanlar zamanının çoğunu Televizyon, internet, bilgisayar ve cep telefonları ile geçirmeye başladı. Çocuk sayısı azaldı, evlilik yaşı yükseldi. Birçok insan yalnız yaşayıp evlenmiyor. Gerçek dostlukların yerini sanal arkadaşlıklar almaya başladı. Aile bağları zayıflamaya başladı. Anne, baba, kardeş, akraba, komşuluk bağları değişime uğradı. Güçlü olan haklı oldu. İnsanlık ölçüsü para, pul, makam, şöhret, marka olmaya başladı. İnsanlar anti sosyal oldu. Çocukluktan başlayarak doğa ile iç içe olmak artık eskisi gibi yok. İnsanlar doğayı, bitkileri, hayvanları belgesellerden öğreniyorlar artık. Köyler boşaldı, organik üretim düştü. Hastalıklar artmaya başladı. İnsanlar içine kapanıp bencilleşti.
Postacı yolu gözlemek, mektup, kart kültürü yok oldu. Şimdi posta kutularına haciz ve mahkeme yazıları bırakılıyor. Bakkalların yerini süpermarketler aldı. Mahallenin dert ortağı, bakkal amcalar, veresiye defterleri, birçok meslek yok oldu. Eskinin o inanmış saf temiz insanlarının yerini çoğunlukla dini kendi çıkarları için kullanan şekilci insanlar almaya başladı. Eğitimin kalitesi düştü, kabadayılar bile değişime uğradı. Değerler ölçüsü değişti, gerçek sevginin yerini başka şeyler aldı. Eskiden insanlar gerçek hayatın içinde hayatı yaşayarak öğreniyorlardı. Kire, dağ, oba, su, kağ, çeney, bendem, tapıl, horum, piçin, pancar çıkarma, kesme, kantar, koza çekme, pıtrak arttama, basma kesme, piçin biçme, patos, değirmen, ark işleme, üç gün üç gece düğün, nişan, koç katma, çeşmeden su getirme, bostan gözleme, çocukların küçük yaştan hayvan otlatması, doğa ile içe olmaları insanları daha sosyal yapıyordu. Hayatının içinde hayat seni sosyalleştirip geliştiriyordu. Hayatın kendisi hayat üniversitesiydi. Akrabalık, dostluk, komşuluk ilişkileri mükemmeldi. Çat kapı komşuna ve akrabana gidebiliyordun. Birbirinden eksik olanları alıyorlardı, aileler kalabalıktı.
Hemşerilik bağları güçlüydü. Azla yetinmesini biliyorduk. Şimdiki gibi marka, moda yoktu. Zengin fakir uçurumu bu kadar bariz değildi. Kadına büyük değer verilirdi. Sevgi ve saygı bağları daha güçlüydü. Büyüklere büyük hürmet ve saygı gösterilir, büyük sözüne itibar edilirdi. İnsanlık bu kadar yozlaşmamıştı. Teçhiz, tecavüz yok gibiydi. Komşu kızına, akrabaya, kardeş gibi bakılırdı. İnsanlar daha samimi, yürekli, paylaşımcıydı. İnsanlar daha mertti. Misafire çok büyük değer verilir, Tanrı misafiri kabul edilir, evin en güzel odası misafir odası (Konağ Ortağı) olarak ayrılırdı. Herkes bir birini tanır hayırda, şerde beraber olurdu. Selamsız sabahsız geçilmezdi. Şaka, espri sıradan olaydı.
Güzeldik biz eskiden, çok eskiden.
Yürekler iç içeyken...
Bir lokma ekmeği bölüşürken...
Acıyı, mutluluğu paylaşırken...
Komşularımızın yanından selamsız sabahsız geçmezken...
Yardımlaşmanın ne demek olduğunun bilincindeyken...
Menfaatsiz, çıkarsız sevgiyi yürekten verirken...
Sevmek, sevilmek ayaklar altına alınmamışken...
Güzeldik biz eskiden, ama çok eskiden...!
Ben eskiyi daha çok özlüyorum. Yoksul ama mutluyduk. Toprak evlerimiz sarayımızdı. Umutlarımız vardı, sevgi vardı, saygı vardı, insanlık vardı. Şimdi her şey sanal ve sahte. Yiyip içtiğimiz her şey yapay ne tadı var ne de tuzu. Herkes maskeli, dostluklar çıkar üzerine kurulmuş. Ne yazdık ki bilim, teknoloji ve refahın gelişimine paralel insanlık aynı ölçüde gelişmedi. Her şey gönlünüzce olsun. Hoşça kalın, dostça kalın.