Iğdır ili 14 Kasım 1920 yılında düşman işgalinden kurtarıldı. Iğdır 1920-1934 yılları arasında Doğubeyazıt ilçesine, 1934-1994 yılları arasında Kars iline bağlandı. 1960 yılında Başköy nahiyesi Aralık adını alıp ilçe merkezi oldu. Tuzluca ilçesinin Kulp olan adı 18 Kasım 1828 yılında Tuz madeni çıkarılmasından dolayı Tuzluca olarak değiştirildi.
Iğdır 1932 yılında Aras nehri ile Ağrı Dağı arasında, Sovyetler Birliği ile İran devletlerine sınır, dar bir havzada, büyük şehir ve pazarlara uzak Tuzluca, Iğdır ilçeleri, Oğruca, Gaziler (Pernavut), Taşburun, Cennnetebat, Aralık (Başköy) bucak ve nahiyelerinizden ibaretti. Daha sonra Oğruca ile Cennetebat nahiyeleri kaldırıldı.
Iğdır Alican ( Margara) sınır kapısı 1920-1939 yılları arasında Sovyetler Birliği-Türkiye arasında karşılıklı ticarete açıldı. Kapının açılması ile Iğdır’da ticari hayat canlandı. Iğdır’dan Sovyetler Birliğine canlı hayvan, pamuk, tarım ürünleri, Sovyetler Birliğinden makine, şeker ve bir takım sanayi ürünleri şeklinde karşılıklı ihracat ve ithalat yapıldı. Iğdır’a dışarıdan iş adamı ve tüccar gelmeye başladı. II.Dünya savaşının çıkması Rusların Türkiye’den toprak talebi yüzünden Alican sınır kapısı karşılıklı ticarete kapandı. Sovyet tehdidi yüzünden Iğdır’dan birçok zengin ve sermaye sahibi Iğdır’dan batıya göç etti.
Iğdır Doğu’dan İran ile sınır idi. Nahçivan Özerk Cumhuriyeti ile aramızda İran toprağı vardı. Küçük Ağrı Dağı’da İran devletine aitti. İran sınırı güvenli değildi. Kaçak geçişler, eşkiya ve hırsızlık olayları çok oluyordu. İran tarafından gelip köylülerin koyun sürüleri çalınıyordu. Sınır güvenliği yeterli sağlanamıyordu. 1926-1930 yılları arasında Ağrı isyanı çıktı. İsyancılar İran’a geçiyorlar oradan destek alıyorlardı. İsyan 1930 yılında bastırıldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük öngörüsü ve direktifi ile İran ile sınır müzakereleri yapıldı. Yapılan müzakereler sonunda 1932 yılında İran devletine Van Kotur’dan yer verilip Nahçivan sınırından 13 km toprak ile Küçük Ağrı Dağı alındı. Böylece sınır güvenliği sağlandı, Türkiye Nahçivan üzerinden Türk dünyasına sınır oldu. Iğdır Nahçivan ile 1932 yılından sonra 3 devlete sınır bir serhat şehri “Türk” kapısına sahip oldu.
Iğdır’da başta içme suyu ihtiyacı olmak üzere sulama sıkıntısı vardı. Ruslarla yapılan antlaşmaya göre Serdarabat barajı bitirilemedi. Iğdır’da sivrisinek ve sıtma hastalığı yaygındı. 1925 yılında ilkokul, 1932 yılında ortaokul 1964 yılında lise ve hastahane açıldı. Durumu iyi olan ailelerin çocukları lise eğitimi için Kars, Erzurum, Trabzon’a gidiyordu. 1948 yılında Iğdır’da sinema açıldı, mahalli gazeteler çıkmaya başladı. Iğdır’da pirinç, pamuk, şekerpancarı, buğday, arpa, çeşitli meyve ve sebze üretim yapılıyordu. Iğdır’a önce jeneratörlerle elektrik verildi. Iğdır’da Çırçır, pamuk ve çeltik fabrikaları ve atölyeleri vardı.
Iğdır’da küçükbaş hayvancılık yaygındı. Sınırların çizilmesiyle Iğdır insanı İrevan tarafındaki yaylara gidemez oldu. Ağrı isyanı ile de Ağrı Dağına güvenlik nedeni ile yasak geldi. Bölgede bulunan yerleşim yerleri göç ettirildi. Ağrı isyanı, sınırların çizilmesi, İran tarafından gelip hayvancılık hırsızlığının yapılması Iğdır’da hayvancılığı etkiledi.
Iğdır’da Aras nehri karların erimesi ve bazen sağanak yağışlar yüzünden sık sık taşıyordu. Çıkan bu taşkınlar yüzünden Iğdır’da yerleşim yerleri ve tarım alanları büyük zarar görüyordu. 1953 yılında Dil Ucu bölgesinde Devlet Üretme Çiftliği kuruldu. Müdürlüğüne de Ziya Ayrım getirildi.
Iğdır’da DSİ’nin 1953 yılında açılmasıyla Iğdır’da sulama sorunu büyük bir oranda çözüldü. Iğdır’dır da üretim arttı hayat canlandı. 1966 yılında Çalpala Köyü yakınlarında bulunan "Kiti Hidroelektrik Santrali", 1961 yılında kurulup 1966 yılında faaliyete geçince Iğdır ve köylerine Elektrik verildi.
Iğdır’da 4 Eylül 1962 bir deprem yaşamıştır. 5,3 şiddetinde olan deprem sonucu 1 can kaybı yaşanmış 5 bin ev hasar görmüş, 25 bin kişi evsiz kalmıştır. Evlerin kerpiç, toprak dam olması hasar sayısını artırmış, bunun yanında depremin 5,3 şiddetinde olması, evlerin tek katlı olması can kayını önlemiştir. Halk deprem sonrası günlerce yollarda, küllük üzerinde uyumuştur. Eskiden küllük üzerinde daha az can kaybı verileceği inancı vardı.
Iğdır’ın Melekli ve Karakoyunlu köyleri 1972 yılında belde oldu. Iğdır 1992 yılında Kars ilinden ayrılıp il merkezi, Karakoyunlu beldesi de ilçe merkezi oldu. Nahçivan Dil Ucu sınır kapısı 1992 yılında açıldı. Halfeli 1992, Taşburun nahiyesi Cennetebat köyü ile birleşerek 1993, Hoşhaber köyü de 1998 yılında belde oldular. Taşburun'un belediye statüsü, nüfusunun 2000 kişinin altına düşmesi üzerine 2013 yılında sona erdi.
Iğdır 1927 nüfus sayımında merkez nüfusu 3716 kişi olup Tuzluca ile beraber toplam nüfus 36.002 kişi idi. İlçede okuma yazma oranı % 1,48 olup, Iğdır 300-400 kerpiç ev toprak dam, Elektirik, su, okul, hastahanesi olmayan, Doğubeyazıt ve Kars’a stabilize bozuk yolla bağlanan, kış mevsimi ve Aras nehri taşıdığının da karayolu bağlantısı kopuk küçük bir Anadolu kasabasıydı.
Evet Iğdır çok yokluk, yoksulluk, işgal, zülüm, soykırım, göç ve nice zorluk ve ayrılık gören bir vatan toprağıydı. Ama İrevan, Nahçivan, Güney Azerbaycan, çevre il ve ilçelerden Iğdır’a gelip yerleşen zeki, akıllı, çalışkan, vatansever, girişimci çok iyi ve sağlam bir insan potansiyeline sahiptir. Iğdır en uzun süre işgal altında kalan ilimizdir. Iğdır Batı Azerbaycan İrevan Türk Hanlığından yadigâr Türk dünyasının elinde kalan tek Türk yurdudur. Iğdır Türk dünyasına açılan güneşin ilk doğduğu bir Serhat şehrimizdir. Iğdır 1664 depremi, Rus işgali ve Ermeni zülmünden ikinci kez küllerinden doğmuştur. Iğdır yüz yılda çok mesafe almış, bölgenin, ülkemizin ve geleceğin bir Türk ve dünya şehri olması yönünde hızla mesafe almış, hedefine doğru ilerlemektedir.