Iğdır mevcut coğrafi yapısı, sahip olduğu büyük potansiyel, stratejik konumu, üç devlete sınır önemli bir kavşakta yer alması Iğdır için büyük avantaj, ancak bu imkanlardan yeterince yaralanamaması ise Iğdır için şanssızlık olmuştur.
Iğdır son 3,5 asırda 3 büyük deprem görüp en az 5000 yıllık yaşadığı şehri kayıp etmiş, büyük maddi, manevi ve can kaybından sonra 1664 yılında günümüzden 358 yıl önce bugünkü yerine gelip yeni Iğdır şehrini kurmuştur. Bu geliş kolay olmamış, şimdiki yerinde yer yer bataklık, sazlık, sıtma ve sivrisinekle uğraşmış. Sulama arkları açarak güzel, bahçeli, yeşil bir Iğdır şehrini imar edip vatan yapmışlar.
Bulunduğu coğrafya gereği bölge geçiş ve hakimiyet savaşlarının yaşandığı bir yer olmuştur. 358 yılda 7 devletin hakimiyetin de yer alıp, mensubu olduğu Revan Hanlığı Ruslarca ortadan kaldırılmış, 92 yıl işgal, baskı, zülüm, soykırım, göç, iç savaşın en katmerlisini görmüştür. İçinde yaşayan 4 halk 2 inmiştir. Yaşadığı o korkunç 1918-1920 yılları arasında büyük can ve mal kaybına uğramıştır. 92 yıl askere, memuriyete alınmayarak, eğitimden mahrum bırakılıp kasıtlı cahil bırakılmıştır. 1917-1920 yıllarda Ermeniler bölgeyi cehenneme çevirip taş taşın baş başın üste bırakmamışlar. Bölge insanı “Kaça Ha Kaç” ile yerinden yurdundan uzak gaçgın olmuştur.
Iğdır 14 Kasım 1920 yılında Türkiye topraklarına dahil edilip işgalden kurtarılmıştır. 3-4 binlik kerpiç ev ve toprak damların olduğu küçük Anadolu kasabası olan Iğdır, sırasıyla Nahiye, ilçe merkezi olup 3 ayrı ile bağlanmış, 1992 yılında Kars ilinden ayrılıp il merkezi olmuştur. Iğdır son 358 yıl içinde savaş, yokluk, affet, ayrılık, siyasi istikrarsızlık, isyan, terör olmak üzere tüm acıları fazlasıyla yaşamıştır. Iğdır kapalı bir havzada 92 yıl Rus, 72 yıl Türkiye Cumhuriyeti döneminde sınırları kapalı, büyük Pazar ve şehirlere uzak 164 yıl adeta tecrit hayatı sürmüştür. Coğrafyası adeta kaderi olmuştur.
Iğdır bugün 3 devletle sınır, büyük imkan ve potansiyele sahip, güneşin ilk doğduğu bir Serhat şehrimizdir. Peki biz bu imkanlardan yaralanabiliyor muyuz? Bu soruya evet demek mümkün değil.! Iğdır ilinin geçimi büyük oranda tarım ve hayvancılık. Hayvancılıkta da büyük oranda küçükbaş hayvancılık yapılmaktadır. Iğdır ilinin topraklarının % 24 ova, % 76’sı dağlıktır. Tarımda üretim yapabileceğimiz verimli tarım topraklarını yerleşim yeri yapmışız. Kalanlar da bölünme, Devlet Üretme Çiftliği, yanlış, tarım, yanlış sulama, pazarlama v.s sorunlar yüzünden yeterli istifade edemiyoruz. Hayvancılıkta yaylalarda yaşanan onlarca sorun, terör yüzünden getirilen yayla yasakları, geleneksel tarım ve hayvancılık yapılması yüzünden hakkı ile yararlanamıyoruz.
Iğdır’ımızın dünü bu peki bugün ne yapabiliriz ona bakmak lazım. Iğdır’ın ilini, gerek deprem tehlikesi, gerekse verimli toprakların yerleşim alanı yapılmasından, vaz geçmemiz lazım. Yeşil Iğdır ilini ranta ve betona kurban etmemeliyiz. Verimli tarım alanlarını yerleşime açmaktan uzak durmalıyız. Tarım ve hayvancılıkta modern ve bilimsel teknikler kullanmalıyız. Ağrı Dağının zirvesi dahil % 65 hissesi Iğdır iline ait. Ağrı dağını turizme açmak zorundayız. Ağrı dağı bir nimet ama biz dağa dağ bize bakıyor. Ponza taşı ve Tuz yataklarımızı iyi değerlendirmeliyiz. Edirne, Artvin, Van illerine bakın birde Iğdır’a bakın sözde 3 devletle sınırız. Kendi kardeşimiz Azerbaycan bile kapıyı kapamış. Hadi Ermenistan’ı anladık Azerbaycan, İran size ne oluyor? 55 milyon soydaşımız yaşıyor bir avuç Iğdır’a bu tepkiniz niye? Sizde bir Gürcistan olun.
Iğdır’da ve Iğdır dışında yaşayan güzel kardeşlerim. “Iğdır Sevdası” sözle olmaz emekle, çalışmayla, zahmetle, meşgaleyle, gönül ve yürek birliği ile olur. Iğdır’da şucu, bucu, o taylı, bu taylı, arançı, dağçı böyle yerel içi boş bilimsellikten uzak, hiç kimseye faydası olmayan kısır çekişmelerden uzak durmalıyız. Ben yerine biz olup, tek el, tek yumruk, tek yürek olmak zorundayız. Iğdır bu ayrılıkların acısını çok çekti halende çekiyor. Iğdır büyük kültürel ve ekonomik atılımını kendi hazırlamalıdır. Bunun yolu insanlarımızın tek değer ve tek kimlikte kaynaşıp, ele ele verip, gönül birliği, kader birliği kurup, tek anaca yönelip, olması gereken yaşanılır bir Iğdır’ı hep beraber inşa etmelidir.
Gelin o zaman hep beraber ortak değerlerimizi birleştirip bir kültür birliği yaratalım. Iğdır yüz yılda bir Nahiyeden bir vilayet oldu. Nüfusu 30-40 kat artı. Modern bir şehir kültürle olur. Kültür olmazsa orası büyür ama büyük köy olur. Iğdır’ı modern bir kültür şehri yapmak zorundayız. Bunun yolu spor, sinema, tiyatro, çok kitap okumakla olur. Çevremizi, şehrimizi ranta ve betona kurban etmeden, geçmişine, kültürüne ve yaşadığı coğrafya ya uygun bir yapılaşma yapmalıyız. Tarihi evleri, çeşme, cami, mezarlık, okul ve yapıları korumalıyız. Ata Ocaklarına sahip çıkıp, şehrimize mutlaka müze kurup, tarihi yapıları kollayıp, kollamalıyız. Edebiyat, şiir sohbetleri yapıp, yerel sanatçıları desteklemeliyiz. Kütüphanelerimizi zenginleştirip, kahvehanelerimize, kitap ve günlük gazeteler koyup okumayı yaygınlaştırmalıyız.
Geçmişini bilmeyen geleceğini kuramaz. Tarihimizi, kültürel değerlerimizi, milli ve dini bayramlarımızı, yemek kültürümüzü, çevremizdeki tarihi ve coğrafi güzellikleri, ilimize hizmeti olan tarihi şahsiyetleri, örf ve ananelerimizi gençlere ve gelecek kuşaklara iyi öğretmeliyiz. Kayası festivali, Iğdır lisesi mezunlar günü, şiir, edebiyat, tiyatro günleri düzenleyip, sanata, sanatçıya, spora, tiyatro, sinema ve çevre gezilerine önem vermeliyiz. Iğdır’ın dışında yurt içi ve dışında yaşayan en az 170 bin Iğdırlı kardeşim mensubu olduğun ata yurdunla bağlarını koparma. Sıla’yı rahim yap. Evlatlarına, torunlarına Iğdır’ı anlat, onların götürüp gezdir, bağlarını koparma. Güzel bir Iğdır hepimizin gayret ve çalışması ile olacaktır. Güzel ve yaşanılabilir bir Iğdır dileğiyle...