Iğdır coğrafi ve stratejik konumu, uygun iklim ve toprak yapısı sebebiyle hep bir geçiş bölgesi ve hakimiyet savaşlarının yapıldığı bir yer olmuştur. Iğdır yüzölçümünün % 74 dağlık, % 26’sı ovalık alandan oluşmaktadır. Iğdır bir yandan çetin dağ şartları, deprem ve heyelanlar ile uğraşırken, ova olan Aras vadisinde sık sık sel baskınları, bataklık, sıcaklık, sıtma ve sivrisinek gibi çetin doğaya ve hastalıklara karşı da mücadele vermiştir.
Iğdır M.Ö. Ağrı Dağının Kuzey Yamacı Korhan Yaylasında kurulmuştur. 1664 yılında bir hafta süren Ağrı depremi ve yaşanan heyelan sonucu çok büyük can ve mal kaybı yaşamış, 5.664 yıllık eski Iğdır şehrini kayıp etmiştir. Hayata kalmayı başaranlar ovaya inerek Iğdırmava, Baharlı, Sultanabat, Erhacı’ya gelerek şimdiki Iğdır şehrini yeniden kurmuşlardır. Şimdiki Iğdır şehrinin kurulduğu yer o zaman yer yer bataklık, kamışlık, sazlık, sivrisinek ve sıtma hastalığının yaygın olduğu bir yerdi. Azimli ve çalışkan Iğdır insanı gecesini gündüzüne katarak arklar, drenajlar açmış, bataklıkları kurtmuş, sazlık ve kamışlıkları yok etmiş, sıtma ve sivrisineklere karşı olağanüstü mücadele vererek, bağ ve bahçelik içinde yeni yeşil Iğdır şehrini kurmuşlardır.
Iğdır ilinin de dahil olduğu topraklarda 1747-1828 yılları arasında İrevan Hanlığı kurulmuştur. Bu hanlık, Gürcü ve Rus saldırılarına karşı 81 yıl direnmiş, Ruslarla tapılan çetin ve kanlı savaşlar sonucu 1828 yılında yıkılarak Rus işgaline uğramıştır. Iğdır insanı İrevan Hanlığı döneminde Ağrı Dağı ile Aras nehri arasında, Osmanlı ve Kaçar devletlerine sınır, dar bir havzada 81 yıl kalmıştır. Ruslarla yapılan savaşlarda da çok kayıp vermişlerdir. 1828 Türkmençayı antlaşmasıyla Batı Azerbaycan İrevan Hanlığı topraklarından Aras nehrinin Güneyinde Rus işgali altında kalan tek Türk yurdu Iğdır ilidir.
Iğdır insanı 1664 büyük Ağrı depreminden 176 yıl, Rus işgalinden ise 12 yıl sonra 1840 ikinci büyük Ağrı depremi ile de çok mal ve can kaybına uğramıştır. Çarlık Rusya Iğdır’a geçici bir gözle baktığı için 89 yıl eğitim ve ekonomik alanda hiç bir yatırım yapmamışlardır. Türk ve Müslüman ahaliyi askere ve memuriyete almamışlardır. Bölgede ileride kendilerine bağlı kurmayı düşündükleri Hristiyan Garnizon Ermeni devletinin temelini atıp çalışmalara başlamışlar. Bölgedeki demografik yapıyı değiştirmek için Osmanlı ve İran’dan bölgeye Ermeni yerleşimciler getirip yerleştirmeye başlamışlar, Türk ve Müslümanlara baskıyı artırmışlardır.
Ruslar 1917 Bolşevik ihtilali ile bölgeden çekildiler. Iğdır Misakı milliye dahil edilmedi. Mondros ateşkes antlaşması ile Osmanlı güçleri bölgeden çekildi. 1918 yılında Ermenistan Cumhuriyeti kuruldu. Yaşanan siyasi belirsizlik, otorite boşluğundan dolayı 1917-1920 yıllarında Iğdır’da Ermeni Taşnak çeteleri büyük mezalime başladılar. Iğdır insanı yaşanan bu mezalim sonucu topraklarından göç etmeye başladı. Halk arasında büyük travmalara sebep olan bu olaya yöre insanı “Kaç Ha Kaç” diyor. Kaç Ha Kaç sonucu bölgedeki Türk ve Müslüman ahali Osmanlı ve Güney Azerbaycan’a göç etti. Iğdır insanı yaşanan bu olaylar sonucu çok büyük kayıplar verdi.
Iğdır 14 Kasım 1920 yılında Ermeni işgalinden kurtarıldı. Güvenlik sağlanınca göç edenlerden hayatta olanlar dönmeye başladı. Gidenlerin çoğu bir daha vatan toprağına dönemediler. Dönenler yıkılıp yakılmış, virane bir Iğdır ile karşılaştılar. Sınırlar çizilmiş, aileler parçalanmış, Iğdır 3 devlete sınır sınırları kapalı, büyük pazar ve şehirlere uzak, dar bir havzada yine yalnız kalmıştı.
Iğdır insanı eli silah tutanlar batıda cepheye koştular. Kalanlar acılarını yüreklerine gömüp gece gündüz yokluk ve yoksullukla mücadele edip, bin bir zorluklar altında viraneye dönmüş Iğdır’ı tekrar ayağa kaldırıp vatan yaptılar. Bu acıların yarası bitmeden zirvesi dahil % 65’i Iğdır iline ait Ağrı Dağında 1926-1930 yıllarında Ağrı isyanı çıktı. Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin yaygın olduğu Iğdır insanı, Aras’ın o tayındaki Alagöz Dağlarından sonra güvenlik nedeni ile Ağrı Dağına yaylaya çıkamaz oldu. Ovada sulama ve içme suyu sıkıntısını yaşadılar. Nüfusun artmasıyla Iğdır insanı 1960 yılından sonra Batıdaki büyük şehirlere Avrupa ülkelerine göç vermeye başladı. Iğdır insanına tekrar göç yolu gözüktü.
Iğdır 1921-1934 yılında Doğubeyazıt vilayetine, 1934-1992 yılında Kars iline bağlandı. 1992 yılında Iğdır Kars ilinden ayrılıp il merkezi oldu. Aynı yıl Nahçivan Dil Ucu Sınır kapısı açıldı. Bugün Iğdır ili sadece merkez nüfusu kadar 100 bin kişilik nüfusunu İstanbul’la göç vermiştir. Iğdır 81 yıl İrevan Hanlığı, 92 yıl Rus ve Ermeni dönemi, 70 yıl Türkiye Cumhuriyeti zamanında toplam 243 yıl dar bir havzada büyük şehir ve pazarlara uzak kalmıştır. Yaşadığı acılı yıllarda çok büyük kayıplar vermiştir. 4 halktan Ermeni ve Ezidiler Ermenistan’a geçmişlerdir. Bugün Azerbaycan Türkleri ve Kürtler yaşıyor. Büyük Emeryalist güçlerdir buna sebep. Yüz yılların kardeşlik ve barışını başta Rusya olmak üzere Emperyalist güçler bozmuştur.
Acılar hatıralarımızdır deyip, yaşanan acılardan ders çıkarıp, birlik ve beraberliğimize sıkı sıkıya sahip çıkacağız. Kimseyi ötekileştirmemeden, Iğdırlı olmanın aidiyeti içinde, serhat ve güzel şehrimize sahip çıkacağız. Iğdır, Ağrı Dağının gölgesinde onu göğsünde bir gerdanlık gibi duran, Dar-ul Rifat olan acıların, zorlukların, ayrılık ve gurbetin en katmerlisini yaşayan, anıların hatıraları ile dolu, güzel Iğdır’ımın güzel insanları dil, din, etnik köken, Türk, Kürt, ayırmadan yürekler iz, gönüllerden söz, arkasında köz bırakan, güneşin ilk doğduğu, serhat şehri güzel Iğdır’ımın, güzel insanlarına, kucaklar dolusu selam, sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum. Hoşça kalın, dostça kalın.