Iğdır’a ait üç fotoğraf. Bizim geçmişimize ait, yılların barzın gibi süzgecinden geçip gelen, bizi biz yapan değerler.
Birincisi 1934 yılına ait Karaağaçların olduğu Iğdır’ın merkezindeki yer. Şu anki Iğdır’a ilk yerleşim 1664 Ağrı depreminden bu yana 358 yıl geçmiş. Bu Karaağaçların bir dili olsa 358 yıllık yaşanmış ne hikayeler anlatırdı. Her Iğdırlının bu Karaağaçlarla ilgili mutlaka yaşanmış bir hikayesi var. Şimdi yeşil Iğdır’ı beton Iğdır yapmışız.Bu fotoğraf 88 yıl önce çekilmiş. Şimdi yenisini çekip yan yana koysak kimse ikisininde aynı yer olduğunu söyleyemez. 88 yılda Iğdır ne hale gelmiş.
Köse oyunu, yörelere göre değişiklik gösteren tarihlerde eski yılın uğurlanması, yeni yılın karşılanması amacı ve bolluk ve bereket beklentisi ile düzenlenen bir köy seyirlik oyunudur. Iğdır’da yüz yıllardır Nevruz bayramı kutlanıyor. Çileler çıkmış, havaya, suya ve toprağa cemre düşmüş. Bahar artık kendini göstermeye başlıyor. Iğdırlıların geleneksel Nevruz bayramının ilk geleneği olan kose-köse oyunu köylerde oynanmaya başlıyor. Değişik hayvan figürlerinin sergilendiği “ Kose-Köse” oyununda genellikle bir gelin bir damat olur. Kadın kılığına girmiş bir gelin adayı erkeğe farklı sıkıntılar yaşatır. Değişik kılıklarda tadına doyulmaz oyunları ile insanı çok mutlu eden oyunlar oynanır. Bu oyunlar karşılığında un ve para topluyorlar. Şimdi sanal yaşamda bunlar yok oldu. Yeni nesilin çoğunun bunu bilmemesi ne kötü.
Eskiden düğünler 2 gün sürerdi. Düğünlerin yok olmaya yüz tutmuş adetlerimizden biriside “Bey Başı” geleneği idi. Halk arasında “Damadı başı, Bey gecesi” diye de adlandırılır. Bu gecede damadın evinde Sağdıç, Solducu, damadın arkadaşları ve gençler kına gecesinde çeşitli oyunlar oynanır. Damadı o gece gelen misafirlere şekerleme dağıtılır. Aradan uzun Eşşek, Para Bulma, Kayışa Girme, Hep beraber oyun, gelin kaynana, Çavuş asker oyunu ve özel oyunlar oynanır ve ağır şakalar yapılırdı.
Iğdır ilimizin köylerinin çoğu yaşanan iç ve dış göçlerle boşalmış. Sahipsiz kalan evler yıkılıp dökülerek virane olmuş. Artık önünde lambirt ağacı, altında tahtısı, yanında artezi, bahçesinde meyve ağaçları, hayatında cıvıl cıvıl dolaşan çocuklar, kedi, köpek, tavuk, cücesi yok. Eyvanda Ocağı ve tendiri tütmüyor. Güler yüzlü, espirili, sıcak kanlı, Mert ve misafirperver insanlarda kalmamış artık. Kendi tükettiğini üretmeyen kendine geçmişine yabancı, Köyde şehir hayatı yaşanıyor. Iğdır’da bahçeden bahçeye evlere geçilen, tek ve çift katlı evleri, önünden su arklarının aktığı, bahçelerinde meyve ve kavak ağaçlarının olduğu, her kesin bir birisini tanıdığı selam verdiği IĞDIR yok artık. Kendine ve geçmişine yabancı bir beton dağları var. Geçmişine yabancı olmayan bir Iğdır’da buluşmak dileğiyle...Tüm Can Iğdırlı kardeşlerime; selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.