Iğdır ili coğrafi konumu, stratejik yapısı itibarıyla hep göç yaşamıştır. Iğdır bu özelliğinden dolayı sürekli hakimiyet savaşlarının yaşandığı bir yer olmuştur. Son 1000 yıl içinde 12 devletin hakimiyeti altına girmiş, 1502-1736 yılları arasında 234 yıl içinde Iğdır Osmanlı devleti ile Safevi devleti arasında 6 defa el değiştirmiştir.
Iğdır, son 195 yıl içine sancak merkezi, nahiye, ilçe, il merkezi olmuş, 5 vilayete bağlanmıştır. Iğdır, kadim Batı Azerbaycan İrevan Hanlığı topraklarından Türk dünyasının elinde kalan yadigâr tek vatan toprağıdır. Iğdır bütün bu siyasi değişimlere rağmen birçok kültür ve medeniyete ev sahipliği yapan, farklı kültür ve milletlerin barış içinde yaşadığı cennet vatandır.
Iğdır 1664, 1840 yıllarında yaşadığı iki büyük deprem ve heyelan sonucu yaklaşık 6000 yıllık eski Iğdır şehri olan Ağrı Dağının Kuzeyindeki Eski Iğdır kalesi ve Korhan Yaylasından bugünkü yerine, 359 yıl önce gelip, yeni Iğdır şehrini kurmuştur. Bu iki büyük doğal afette Iğdır insanı çok büyük can ve mal kayıbına uğramıştır.
Iğdır Çarlık Rusya’nın Kafkasya’ya inip Azerbaycan Hanlıklarını işgal etmesiyle, Ruslarla uzun yıllar kanlı çatışmalara girişmiş, Azerbaycan Hanlıkları içinde Ruslara en uzun direnen, en çok kayıp veren, en stratejik hanlıktır. 1828 Türkmençayı antlaşmasıyla Iğdır Aras nehrinin Kuzeyinde Rusların elinde kalan tek Türk yurdudur. Iğdır 1828-1917 yılları arasında 89 yıl Çarlık Rus işgalinde kalmıştır. Iğdır Aras nehri ile Ağrı Dağı arasında Osmanlı devleti ile Kaçar devletlerine sınır, dar bir havzada 89 yıl soydaşları ile bağları kopuk, askere ve memuriyete alınmayan tecrit bir yaşam sürmüştür.
Çarlık Rusya’nın 1917 Bolşevik ihtilali ile yıkılmasıyla Ruslar bölgeden çekilmişler. Iğdır Misaki milliye dahil edilmememiş, siyasi belirsizlik içinde 1917-1920 yılları arasında Ermeni kuvvetleri ve Çetelerinin soykırım ve vahşetini yaşamıştır. Halk arasında yıllar geçsede unutulmayan, büyük, göç, iç savaş ve zulümlerin yaşandığı, halkın havzasında büyük travmalara sebep olan “ Kaç Ha Kaç” denilen büyük soykırım yaşanmıştır. Çarlık Rusya zamanında Iğdır’da 242 yerleşim yeri vardı. Halkın büyük kısmı % 80’ne yakın Türk ve Müslüman geri kalanlar Ermeni ve Ezidi idi. Bir de Rus memur, asker ve aileleri yaşıyordu.
Yaşanan iç savaş ve soykırım sonucu Iğdır insanı çok büyük kayıplar verdi. Ermeni ve Ezidiler Ermenistan’a göç etti. Iğdır’da yaşanan bu olaylar sonucu Türk ve Müslümanların kayıbı büyük oldu. Hayatta kalanlar Güney Azerbaycan, Osmanlı devleti, Ağrı Dağı ve onun bitimi olan Kirelere sığındı. Iğdır ili 81 ilimiz içinde 92 yıl işgal altında en uzun kalan ilimizdir. Dil Ucu ve Ağrı Dağı bölgelerindeki birçok yerleşim yeri güvenlik sebebiyle boşaltıldı. Iğdır’ın 14 Kasım 1920 yılında işgalden kurtarılmasıyla Nahiye merkezi olarak Doğubeyazıt İline bağlandı. 1928-1934 yılları arasında Iğdır Ağrı, 1934-1992 yılları arasında da ilçe merkezi olarak Kars iline, 1992 yılında ise Iğdır Kars ilinden ayrılarak İl merkezi oldu.
Iğdır’a bağlı olan Aralık ( Başköy) ilçesi 1960 yılında, Karakoyunlu Beldesi de 1992 yılında ilçe merkezi oldular. Iğdır, Merkez ilçe ile beraber 4 ilçe 3 belde 163 köye sahip 203.000 nüfuslu bir ilimiz. Iğdır’ın 1992 yılında İl merkezi olması, 1992 yılında Nahçivan Dil Ucu sınır kapısının açılmasıyla, Iğdır’da siyasi, sosyal, kültürel ve nüfus yapısında büyük değişimler yaşandı.
Iğdır 1960 yılında büyük şehirlere ve yurt dışına çok büyük göç vermeye başladı. Nüfusu oranında yurt dışına en çok göç veren ilimizdir. Iğdır insanının batıdaki başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlere ve Avrupa ülkelerine göç vermesi, 1992 yılında İl merkezi olması, Nahçivan sınır kapısının açılmasıyla Iğdır büyük sosyolojik, kültürel değişimlere uğradı. Iğdır merkeze göç başladı. Yeşil Iğdır ili ranta ve betona kurban edildi. Yüzyılların barzın ve süzgecinden geçip, günümüze kadar ulaşan o güzel değerlerimiz değişti. Sosyal ilişkiler, akrabalık, komşuluk ilişkileri büyük değişim geçirdi. Iğdır ovası girişinden çıkışına her taraf şehrin kültürel, tarihi, coğrafi yapısına uygun olmayan İmar yapılaşma yapıldı. Yüzyılların kültürel değerleri büyük değişim geçirdi. Elimizde bir Bozbaş, bir Şeyh Şamil oyunu, bir de ölü bayramı Nevruz kaldı.
Iğdır insanı deprem, sel, iç savaş, işgal, baskı, zulüm ve soykırım yaşadı. Bütün bunlara rağmen benliğini, dilini, dinini, Türklüğünü, manevi değerlerini yitirmedi. Yaşanan iç ve dış göç, Iğdır’ın il olması, sınır kapısının açılması, Iğdır’da büyük değişimler oldu. Değişim kaçınılmaz olmakla birlikte ben o eski Iğdır’ı çok özlüyorum. Komşuluk, akrabalık bağları ve ilişkilerinin güzel olduğu, herkesin birbirini tanıyıp selamlaştığı, yeşillikler içindeki o cennet Iğdır’ı özlüyorum. O eski Iğdır bir başkaydı. Iğdırlı olmakta güzel Iğdırlı olmak da özel. Tüm Iğdırlı kardeşlerime selam, sevgi ve muhabbetlerimi yolluyorum.