Iğdır 1746-1828 yılları arasında 81 yıl İravan Türk Hanlığına bağlı idi. Çarlık Rusya’nı bölgeye gelmesi ile kanlı savaşlar yaşandı. Uzun süren savaşlar sonunda 1828 yılında Ruslarla Kaçar devleti arasında Türkmençayı antlaşması yaşandı. Bu antlaşma ile Azerbaycan Aras nehri sınır olarak kabul edilip Kuzeyi Rusya’da Güney’i Kaçar devleti ( İran) ‘da kaldı. İravan ve Nahçivan Hanlıkları Çarlık Rusya hakimiyetine geçmiş oldu.
Ruslar bölgede 89 yıl kaldılar. Iğdır Doğudan Kaçar devleti ile Batı’dan Osmanlı devleti ile sınır, Güney’de geçit vermez Ağrı Dağı, Kuzeyde Iğdır ovasını Batı’dan Doğuya doğru ikiye ayıran Aras nehri ile çevrili, soydaşları ile bağlantısı kesilmiş kapalı bir havza durumundaydı. Ruslar 89 yıl işgalleri sırasında boş durmamışlar, ileride kurmayı düşündükleri kendilerine bağlı garnizon Ermenistan’ın temellerini atıp, bununla ilgili çalışmalar yapmışlardır. Ruslar ekonomik alanda hiç bir yatırım yapmamışlar, resmî dili Rusça yapıp, Tatar dedikleri Azerbaycan Türklerini memuriyete ve askere kasıtlı almamışlar. Adalette eşitlik ilkesinden uzak Azerbaycan Türklerini “ Gider gelmez” denilen Sibirya’ya sürmüşlerdir. Eğitimi kasıtlı geri bırakarak bölge insanlarını cahil bırakıp, askere almayarak savaşçı özelliklerini törpüleyip, savaş usül ve yöntemlerinden kasıtlı olarak uzak tutmuşlardır.
Ruslar 1895 yılında Aras nehri üzerinde Alican köprüsünü yapıp Iğdır’ı şose bir yolla İravan’a bağlamışlardır. Osmanlı’nın içinde bulunduğu zor durumdan istifade eden Ermeniler, emperyalist batılı güçlerin desteğiyle mensubu oldukları Osmanlı devletine ihanet etmişlerdir. Anadolu’yu cehenneme çeviren Taşnak, Hınçak gibi onlarca Ermeni çeteleri 573.000 vatan evladını şehit edip, her tarafı yakıp yıkmışlar. Devletin bekası tehlikeye düşünce, 27 Mayıs 1915 yılında Tehçir yasası uygulanmıştır.
Çarlık Rusya 1917 ihtilali ile yıkılmış, Ruslar ellerindeki silahları Taşnak Ermeni çetelerine vererek Iğdır’dan 89 yıl işgalden sonra asker ve memurlarını çekmişlerdi. Iğdır’ın mensubu olduğu İravan Hanlığı yıkılmış, Iğdır Misak-ı milli sınırlarına dahil edilmemiş, Osmanlı güçlerine yenilen Taşnak insan kasapları Iğdır üzerinden Alican köprüsünden Ermenistan’a geçmeye başlamışlar, 1918 yılında sözde uydu garnizon Ermenistan devleti İravan toprakları üzerinde şartlı 9000 km2 üzerinde kurulmuştur. Osmanlı güçleri önünden kaçan Taşnak insan kasapları, Rus ve Fransız ordusundan ayrılan Ermeni intikam tugayları, lejyonerleri denilen “ Katağan Ermenileri” Iğdır’da iç savaş çıkararak etnik temizlik ve soykırım yapmışlar. Ermeni güçleri de bunlara destek olmuş, Iğdır 1917-1820 yılları arasında sözde uygar dünyanın gözleri önünde etnik temizlik ve soykırıma maruz kalmıştır. Osmanlı, Azerbaycan, Kaçar devletleri içinde bulundukları zor şarlar sebebi ile Iğdır’a yeterli destekte bulunamamışlardır.
Çaresiz kalan Iğdır insanı halk milisleri kurup çatışmaya başlamış, bölge insanı 1918-1920 yılları arasında gaçgın duruma düşmüş, halk arasında büyük acı ve travmalara sebep olan “ Kaç Ha Kaç” acıları yaşanmıştır. Ermeniler bölgede etnik temizlik ve sıykırıma başlayınca Gedikli, Koçkıran (Dize), Hakmemet, Oba köylerinde toplu soykırım yapılmış. Bu köylerden birisi olan Karakoyunlu ilçesi Kaçardoğanşalı köyünden bir ailenin gerçek yaşanmış hikayesini yazacağım.
Kaçardoğanşalı köyü üç büyük Ermeni Tanurunun bulunduğu bölgedeki en büyük Ermeni yerleşimi Taşburun ile Güney Doğudan sınır komşusu. Yine Alican köprüsüne giden yol Kaçardoğanşalı köyünün batı tarafındaki topraklarından geçiyordu. Ayrıca Kuzey Batı’dan da Mürşitali köyündeki Ermeni köyü ile komşu idi. Yine Kuzey Doğudaki Koçkıran ( Dize) köyü 3 defa Ermeni baskınına uğramış bu gazi köyümüzde sivil masum vatandaşlar Ermeni soykırımına uğramıştır.
Ermeni kuvvetleri ve Taşnak çeteleri her yeri yakıp yıkıyordu. Kaçardoğanşalı köyü 1919 Ağustosun da Güney Azerbaycan’a göç etmeye karar verdiler. Yanına alabilecekleri ufak tefek eşyaları alarak zorlu yollara düştüler. Bu ailelerden 30 yaşında Kelbeyı Hüseyin GÜREL, 28 yaşında hanımı hamile iki küçük kız çocuğu annesi Sümbül hanım, Kelbeyı Hüseyin’in babası Hacı Muharrem Gürel bu göçlerin arasında yer aldı. Zor şartlar arasında binlerce insanımız açlık, yokluk, salgın hastalık, eşkiya ve Ermeni çeteleri baskını sonucu binlerce vatandaşımız bu dönüşü zor yollarda şehit düştü.
Bu çetin yolculuk da yaşlı Hacı Muharrem Gürel yaşadığı işgence sonucu şehit olur. Sümbül hanım bir erkek çocuğu doğrup bakımsızlıktan Kerimbeyli köyünde ölür. İki kız çocuğu ile Güney Azerbaycan’a giden Kelbayı Hüseyin İran’da ölür. Dedelerini, anne ve babalarını çıktıkları zorlu “ Kaç Ha Kaç “ yolunda şehit veren 2 küçük kız 1 kundak erkek kardeşleri hem yetim hem öksüz kalırlar. Iğdır’ın işgalden kurtulmasıyla bu 3 sahipsiz çocuğu yakınları ve köylüleri Iğdır’a zor şartlarda getirir. Bu üç yetim, öksüz çocuklar yaşamları boyunca “ Kaç Ha Kaç” da yaşadıkları acı ve travmaları unutmadılar. Üzerinde gidebilecekleri anne ve babalarının bir mezarı ve bir mezar taşları olmadı yaban ellerde kaldı.
Iğdır insanı buna benzer bundan daha kötü o kadar büyük acılar yaşadılar ki; anne, babasını, evlatlarını ve çok sevdikleri yakınlarını bu uğurda kayıp verdiler. Cennetten çıktığı söylenen bereket kaynağı Aras nehri acı, gözyaşı, kan ve ayrılık yolu gözleyen, uğrunda ağıtlar yakılan acıların nehri oldu.
Aras’ı ayırdılar kum ile doldurdular
Ben senden ayrılmazdım zor ile ayırdılar.
Iğdır insanı 89 yıl Rus işgali 3 yıl Ermeni zülümünü katmerli yaşadı. 93 yıl işgal, baskı, zülüm ve soykırım yaşadı. İki büyük deprem onlarca sel baskınına uğradı. 6000 yıllık şehrini binlerce evladını depreme kurban verdi. Kapalı bir havzada soydaşları ile bağlantıları kesik, büyük Pazar ve şehirlerden uzak tecrit hayatı sürdü. Deprem ile yerle bir olan Ermenilerin yakıp yıkıp talan ettiği Iğdır şehrinde tutunup burayı vatan yaptı. 92 yıllık baskı, zülüm, soykırım ve tecritte rağmen milli, manevi değerlerini, inancını ve Türklüğünü kayıp etmedi.
Acılarını içine gömüp yaşadığı yerleri emeği ve alın teri ile canı, kanı ile vatan yaptı. İlk silahlı halk direnişi, ilk milli Cumhuriyeti, Iğdır insanı kurdu. Osmanlı -Rus savaşında kardeşlerine yardım etti. Sarıkamış esirlerinimizi Aralık’ta bırakmayarak kurtarıp Anadolu’ya gönderdi. Iğdır’ın kurtarılmasında ordusunun yanında ve emrinde halk milisleri olarak düşmanla çarpıştı. Iğdır’ın kurtuluşundan sonra da eli silah tutan her yiğiyit Iğdırlı, batı cephesinde vatan savunmasına koştu. Bu vatan toprağı için canını ve kanının veren tüm yiğitlerimizin mekanı cennet, ruhu şad olsun. Yiğit Iğdırlı kardeşlerime de selam olsun.