Sosyal yapı, içinde sosyal ilişkilerin, sosyal olayların meydana geldiği, ses yol grupların, kurumların yer aldığı, nüfus ile yerleşim tarzının şekillendirdiği, toplumun şekil ve çerçevesi ile ilgili dış görünüşe sahip olan bir sosyal varlıktır.
Sosyal yapının iki yönü vardır:
A - Kültürel (Manevi) Yapı: Toplumun sosyal ilişkiler ağı dediğimiz sosyal statüler, roller ve değer yargılarından oluşan yapısı
B- Fizik (Maddi) Yapı: Toplumun şekil ve çevresi olarak belirtilen dış görünüşünü oluşturan nüfusun yerleşim tarzı (köy - şehir) fiziksel yapısını oluşturur.
Toplumdan topluma sosyal yapı farklı özellikler gösterir. Türk milletinin sosyal yapısı Türk ve İslam modeline göre şekillenmiştir. Kadim ve köklü bir millet olan Türk insanının İslam’ı anlayışı ve yorumu da farklıdır. Türk insanı Emevi zulmünden Türkistan’a giden Ehlibeyt evlatlarından İslam’ı öz kaynağından öğrenmiştir. Anadolu’yu Türk ve İslam ülkesi yapan Türkistan’dan gelen Horasan Erenleridir.
Türk toplumu muhabbet ve ibadeti ile meşhurdu. Öğle bir zamana geldik ki, öğlesine kötü evrildik ki muhabbette, ibadette kalmadı. Dini değerlerimizin içini boşalttık, nefsimizin kölesi olduk, manadan çok şekle önem verdik, pandemi bahane oldu, aile ve akrabalık bağları, komşuluk hakları çok zayıfladı. Onun yerini çıkarın kadar değerlisin. Tıpkı yazın gölge veren ağacın kışın unutulması gibi.
Bir ülkede insanların nasıl yaşadığını öğrenmek istiyorsan nasıl öldüklerine bakacaksın. İş, trafik kazaları, deprem, sel, terör gibi sebeplerden insanlar ölüyorsa insan hayatına önem verilmiyor demektir. Toplumda gelir dağılımı adaletsizliği, sosyal devletin zayıflaması, orta sınıfın yok olması, eğitimde bilimden uzaklaşma, kalite düşüklüğü, ilmîn, bilimin yerini itaat ve biatin alması, liyakat ve ehliyetin yerini torpil ve mülakatın alması, temel barınma ve gıda sıkıntısı, ülkede kaçak ve mülteci sayısının fazlalığı, aşrı israf, gelir dağılımının bozulması, adalette yaşanan sıkıntılar, yüksek enflasyon, nüfus artışının durması, nüfusun hazla yaşlanması, beyin ve sermaye göçü, niteliksiz göç, kırsal nüfus, tarımda gerileme gibi sebepler yalnız sosyal yapıyı olumsuz etkilemez, ülkede demografik yapıyı da değiştirir.
Kötülerin kaybetmediği bir toplum çocuklarına ahlakı öğretemezsin. İnancımız var diye ahlaka ihtiyacımız yok sanıyoruz. İslam; Kur’an esas alınarak ahlak, vicdan, adalet ve ilim üzerinden tesis olunur. Keramet ve mucize üzerinden servis olunmaz. Hukukun üstün olmadığı, ahlakın egemen olmadığı bir toplumda siyaset kurtarıcı olamaz. Kuvvetler ayrılığının işlemesi lazım. İlim şüpheden doğar, bir şeye körü körüne inanmamak, soran, sorgulayan, ilmi rehber edinen, işi liyakat ve ehliyet sahibi kimselere veren toplum yapısını oluşturmak zorundayız.
Çocuklarımıza temiz ahlakı, erdemi, helal yoldan kazanmayı, hırsızlığın yanlış olduğun, yalan dolandan uzak durmayı, farklılığın zenginlik olduğunu, yalaka, yandaş değil vicdanlı olmayı öğretmeliyiz. Özümüze fabrika ayarlarımıza dönmek zorundayız. Bize atalarımızdan miras kadim Türk ve İslam’ın temeli olan gerçek muhabbet ve ibadeti hakkı ile yapmalıyız. Bizi biz yapan bizi ayakta tutan sosyal yapımız hızla bozuluyor. Bir Güney Amerika ülkesine dönüyoruz. Mutlu, huzur ve refah içinde yaşamanın tek yolu geçmiş değerlerimize ve sosyal yapımıza sahip çıkmakla olur. Yüce Allah ülkemizin yar ve yardımcısı olsun.