Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün; “ Türk kapısı”, Kazım Karabekir Paşa’nın; “ Şark kapısı” dediği, 24 Oğuz boyundan Iğdır boyunun adını şan ve şerefle taşıyan, yegane tek serhat ilimiz Iğdır.
Iğdır Ermenistan, Nahçivan Özerk Cumhuriyeti ve İran İslam Cumhuriyeti ile komşu olan üç devlete sınır, Ağrı Dağının zirvesi dahil % 65 hissesine sahip, Nuh tufanı sonucu insanlığın ikinci kez hayat bulup çoğalıp, dünyaya yayıldığı, bu sepele tüm inşanlığın hemşerisi olduğu, Sürmeli Çukuru. Iğdır’ın her tarafından Ağrı Dağının görüldüğü, bizi Türk dünyasına bağlayan kapımız. Bölgenin tahıl ve meyve ambarı, bölgenin ve ülkemizin verimli topraklarına sahip Bölgenin Çukurova’sı. Cennetten çıktığı söylenen Aras nehri ve Ağrı Dağının bağrından çıkan, Ağrı Dağının göz yaşı, Karasunun suladığı, verimli topraklar.
Kurulduğu günden beri Oğuz boyu olan Iğdır adını alan, stratejik konumu sebebiyle sürekli geçiş bölgesi, hakimiyet savaşlarının yapılıp yaşandığı yer olmuştur. Tarihin eski Çağlar’ından beri yerleşim yeri olmuştur. İlk yerleşim M.Ö. 4000 yılardan beri devam etmektedir. Bölge İran coğrafyasında kurulu Türk devletleri ile Selçuklu Osmanlı hakimiyelerinde kalmıştır. İlk Iğdır şehri M.Ö. 4000 yıllarında Ağrı Dağının Kuzey yamacı Korhan Yaylası’nda kurulmuştur. Günümüzden 358 yıl önce yaşanan büyük Ağrı Dağı depremi 1.664 sonucu büyük can ve mal kaybını olmuştur. Hayatta kalanlar Buharlı köyüne gelip yerleşmişler. 1848 yılında ikinci Ağrı depremi ile Sultanabat köyüne gelip yerleşip, Iğdırmava mahallesini kurmuşlardır.
Deprem sonrası ovaya inen Iğdır insanını bataklık, sıtma, sivrisinek ve yer yer sazlık ve kamışlık alanlar karşılamış. Çalışkan Iğdır insanı, binbir zorluklar içinde yeni Iğdır şehrini kurup eski kurdukları Iğdır adını, bu yeni Iğdır şehrine vermişlerdir. Iğdır Azerbaycan hanlıkları döneminde İravan Türk Hanlığı hakimiyetin de 81 yıl kalmıştır. İravan Türk hanlığının Çarlık Rusya tarafından yıkılıp ortadan kaldırılınca 89 yıl Rus işgalinde kalmıştır. Aras nehri Ağrı Dağı arasında İran Osmanlı devletine sınır kapalı bir havza olan Iğdır, Ermeni işgali de dahil 92 yıl soydaşlarından tecrit bir yaşam sürmüştür. Resmî dil değiştirilmiş, ağır vergiler konmuş, askere ve memuriyete alınmamışlardır. Hiç bir yatırım yapmayan Ruslar, bölge insanını ötekileştirmek için “ Tatar” demişlerdir.
Kurulduğu 6000 bin yıllık şehri yaşadıkları 2 büyük depremle kayıp eden, büyük can ve mal kayıbında uğrayan, stratejik konumu gereği sürekli geçiş ve savaş alanı olan, Selçuklular’ın ilk Anadolu’ya Iğdır’dan geçiş yaptığı, Kayı boyu Osman oğullarının bir dönem Iğdır’da kaldığı, bu yüzden Osman Beye ( Ataman) adının takıldığı, İlhanlı hükümdarı Hülagu Han ile Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın yazlık Saray’ı Iğdır’da Ağrı Dağı sırtlarındaki Serdar Bulağı bölgesinde idi. “ Alataş” yazlık Saray’ı.
Iğdır 2 büyük deprem, sel gördü. 6000 yıllık eski Iğdır şehrini kayıp etti. Iğdır sürekli geçiş ve savaş bölgesi oldu. Bölge sürekli el değiştirdi.1828-1917 yılları arasında Rus işgalinde 89 yıl kaldı. 1917-1820 yılları arasında Taşnak Ermeni çetelerinin, Ermeni güçlerinin zülüm ve soykırımını yaşadı. Uygar dünyanın gözü önünde büyük vahşet, iç savaş gördü. Halk arasında büyük travma olarak görülen “ Kaç Ha Kaç” ile yerinden yurdundan ayrı 3 yıl mülteci hayatı yaşadı. Iğdır 1915 yıllarda 243 yerleşim yerinde 120 bin nüfus yaşıyordu. 1927 nüfus sayımında bölge nüfusu 35.000 bine inmiş 85.000 azalmıştı. Iğdır’da yaşayan Ermeni ve Yezidiler Ermenistan’a göç etmişti.
Iğdır 12 Kasım 1920 yılında anavatana katıldı. Iğdır ili Misak-ı milli sınırlarına dahil değildi. Iğdır insanı Iğdır Milli Cumhuriyetini 1918 yılında kurup şanlı direniş gösterdi. Oluşturulan halk milisleri ordusunun yanında ve emrinde Iğdır’ı işgalden kurtardı. 81 vilayetin içinde 92 yıl ile en uzun işgalde kalan ilimiz Iğdır. Iğdır insanı 92 yıllık esaret ve işgale rağmen benliğini, inancını ve Türklüğünü yitirmedi. Anavatana dahil edildikten sonra Doğubeyazıt, Ağrı ve Kars ilerine Nahiye ve ilçe merkezi olarak bağlandı. 1992 yılında Kars ilinden ayrılıp il merkezi oldu.
Iğdır topraklarının % 26 ova % 74 dağlıktır. Kuzeyde Aras nehri Güney’de geçit vermez Ağrı Dağı ve 3 devlete sınır, sınırları kapalı, büyük şehir ve pazarlara uzak kapalı bir havzada yer almaktadır. Iğdır’da hayvancılık genelde küçükbaş hayvancılık olup hayvancılık yapanlar yarı göçebe hayatı yaşamaktadır. Yaylaların sorunları, Ağrı isyanı, PKK, güvenli bölge oluşturulması, 1920 yılından sonra Ermenistan tarafına yayla geçişlerinin yasak olması, Iğdır’da hayvancılığı olumsuz etkileyen sebeplerdir.
Iğdır ovasında Pirinç, Pamuk, Şeker pancarı gibi sanayi ürünlerinin yetiştirilmesi, çok meyve, sebze ekiminin yapılması, dünyaca ünlü “Iğdır Şalak Kaysısı” olmasına rağmen yeterince istifade edememektedirler. Sıtma ve sivrisinek yüzünden Pirinç ekimi bırakılıp Pamuk yetiştirildi. Pamuk, Pamuk Kooperatiflerinin yanlış yönetimi , Erzurum’da şeker fabrikasının açılması, Şeker pancarını Iğdırın üretip fabrikaların Erzurum, Ağrı, Kars’a açılması, 1980
yılında açılan iplik fabrikasının ilk özelleştirme kapsamına alınması yüzünden Iğdır Pirinç, Pamuk ve Şeker Pancarı gibi 3 sanayi ürününden mahrum olmasına sebep oldu. Sınırların kapalı, büyük şehir ve yerleşimlere uzak, kapalı bir havzada olmamız, yetiştirdiğimiz meyve ve sebzede, pazar sorununa sebep oldu.
Iğdır Alican sınır kapısı 1993 yılından beri kapalı. Ermenistan’ın malum bilinen sebepleri yüzünden Alican kapısı kapalı, Nahçivan Dilucu kapısı 1992 yılında açıldı. Bu kapı açılırken bölge buna hazır değildi. Konulan kota ve vergilendirme sistemi yüzünden yeterli yaralanma sağlanamıyor. Ayrıca Azerbaycan devleti Dilucu kapısını anlaşılmaz sebepler yüzünden 3 ay yolcu geçişine kapattı. İran Borualan sınır kapısı güvenlik gerekçesi ile 1985 yılından beri kapalı. Altyapı ve güvenlik İran tarafından gerekçe gösteriyor. İran Ağrı, Van, Hakkari illerindeki kapıyı açıp Iğdır’ı açmıyor.
Iğdır ürettiği meyve, sebzelerde pazar sorunu yaşıyor. Iğdır’da hayvancılık daha çok küçükbaş hayvancılık yayla sorunu var. 3 devlete sınırız, 2 kapalı, birisinde de sorunlar yaşanıyor. Ağrı Dağının zirvesi dahil % 65 Iğdır’a ait Turizim ve dağcılığa açılmadı. Ponza taşı ve kaya tuzumuz var bundan da yeterli yararlanamıyoruz. Sınırlarımız kapalı, büyük yerleşim ve pazarlara uzak durumdayız, Ermenistan 16 km uzağımızda, dünyanın en ilkel güvenli olmayan nükleer tesisini kurmuş. Kanser vakaları çok görülüyor. Iğdır ve bölge büyük tehlike altında. Sağlıkta büyük sorun var. Hastalarımız Erzurum Van yollarında büyük eziyet çekiyor. Iğdır’da göç çok fazla, bir çok köy boşalmış. Iğdır ilinde hava kirliliği çok yüksek. Şehir betona ve ranta kurban edilmiş, şehir içi yollar bozuk, başı boş dolaşan sokak köpekleri var.
Iğdır 92 yıl Rus, 102 yıl da cumhuriyet döneminde sınırları kapalı bir hafza da çok sıkıntılar çekti. Iğdır ili stratejik bir konuma sahip, 3 devlete sınır, büyük potansiyeli olan, çalışkan, vatansever, yiğit ve mert insanların yaşadığı güzel vatan toprağı. Güneş Türkiye’de ilk kez Iğdır’da doğuyor. Iğdır insanı varlık içinde yokluk çekiyor. Iğdır insanı bunları hak etmiyor. Tarih boyunca çok büyük bedeller ödedi. Iğdır’ın tarım, hayvancılık, turizim, madden potansiyeli tam manasıyla harakete geçirilip, sağlık ve diğer alanlardaki eksiklerinin giderilmesi, Ermenistan kapısı, İran kapısının açılması, Nahçivan kapısındaki 3 aylık yolcu geçişi olayının Azerbaycan tarafından kaldırılması, Gürcistan ve Bulgaristan’da olduğu gibi her üç ülkeye kimlik ile geçişin sağlanması, Iğdır’ a uçuş sayısının artırılması, Iğdır bütün potansiyeli ile harakete geçirilip bölgenin ve ülkenin çekim alanına dönüştürülmesini istiyoruz.
Güzel Iğdır’ın güzel insanlarına selam, sevgi ve saygılarımı yolluyorum. Her şeyin en güzeli sizlerin olsun.