Rufat GÜREL

Rufat GÜREL

azer_1964@hotmail.com

Yozlaşma

20 Kasım 2023 - 16:39

Yozlaşma sözcüğünün sözlük anlamı olarak: Özündeki iyi nitelikleri birtakım dış etkenlerle zamanla iyi özellikleri yitirmek, soysuzlaşmak, özünden uzaklaşmak, bozulmak, dejenere olmak, tereddi etmek olarak tanımlanmaktadır.

     Yozlaşma, genellikle kamusal kurumların zayıfladığı ve uygulanan ekonomik politikaların piyasa ekonomisini çarpıttığı durumlarda gözlenir ve ülkenin iktisadi ve sosyal gelişmesini olumsuz olarak etkileyen bir kısır döngünün ortaya çıkmasına neden olur. Yozlaşma genellikle Politik, Kültürel, Mesleki ve Ahlakı yozlaşma şeklinde kendini gösterir.

     Gençlerin batı kültürüne özenmesi, yardımlaşmanın yerini çıkarcılığın ve duyarsızlığın alması, anadilin yabancı kelimelerle yozlaşması, dini bayramların özünden uzaklaşıp tatile dönüşmesi, işyeri isimlerinin yabancı kelimelerden seçilmesi. Bir milletin kültürel değerlerini kaybetmesi, aslından uzaklaşmasıdır. Toplumsal dejenerasyon, birçok farklı faktörün etkileşimi sonucu ortaya çıkabilir. Bunlar arasında ekonomik zorluklar, sosyal çatışmalar, siyasi istikrarsızlık, kültürel değişimler, teknolojik ilerlemeler, değer erozyonu ve demografik değişiklikler gibi etkenler yer alabilir.

      Toplumsal yozlaşma sonucu yüzyılların değerleri aşındı. Anne, babaya, büyüğe, kadına olan değer ve saygı, küçüklere olan sevgi eski anlam ve özelliğini yitirdi. Aile bağları, komşuluk ilişkileri zayıfladı, her şey nerdeyse çıkar üzerine kuruldu. Dinimiz aile bağlarının güçlendirilmesini Sılay-ı rahim yayılmasını emreder. Akraba bağlamlarının güçlendirilmesi, akrabaların birbirine maddi ve manevi yardım yapmasını farz kılmıştır. Akraba ziyareti yapıldığında ömür uzar bereket artar.

     Eskiden aile bağları çok güçlüydü. Ailede büyük dayanışma, saygı, sevgi, gizlilik, mahremiyet vardı. Komşuluk ilişkileri çok güzel, çat kapı komşu ziyareti yapılır, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma vardı. Çocuklar sokaklarda rahat oynar, çocuklar art niyetsiz sevilirdi. Kadın erkek ilişkileri daha güzel ve tutarlıydı. Sevgi bağları şimdiki gibi maddiyat ve çıkar üzerine kurulmamıştı.  Makam, para, marka, moda şimdiki gibi değildi. Telefon, internet, televizyon insanları esir almamış, dostluklar ve ilişkiler sanal yaşanmıyordu. Şimdiki gibi insanlar aynı evde odalara çekilip, herkesin kendi dünyasında, kalabalığın içinde yalnız değillerdi.
Çocukları severken korkmadan severdin şimdi en yakının çocuğunun bile yanına yaklaşmaktan korkuyorsun. Çocuklar gecelere kadar sokaklarda özgürce oynardı. Şimdi sokağa bile bırakamıyorsun. Okula bile ya ailesi götürür ya da servisle gider. Komşu akraba kızlarına kardeş gözü ile bakılırdı. Mahallenin kabadayısında bile ilkeli bir duruş vardı. Anne babalar çocuklarının, torunlarının yanında sözü dinlenip saygı duyulan birisi olarak yaşardı. Şimdi çok insan anne babasını arayıp sormuyor veya bakım yurduna bırakıyor. Evlilikler gelinliği ile çıkılıp kefeni ile çıkılan yer olarak görülürdü. Şimdi akşam evlen sabah sudan sebeplerle boşanmalarla sonlanıyor çoğu zaman.

     Eğitime önem verilir, eğitim kalitesi çok yüksekti. Şimdi Üniversite orta öğretim seviyesine düşmüş. İnsanlar daha çağdaştı. Sorup sorgulayan insan daha çoktu. Milli ve manevi bağlar daha güçlüydü. Hemşehrilik bağları daha kuvvetliydi. İnsanlar çalışkan, üreten ya aydın ya da cahildi. Şimdiki gibi her şeyi iyi bildiğini zanneden aslında hiçbir şey bilmeyen yarı cahil sayısı bu kadar çok değildi. Memleketin bütün köy ve kasabaları, tarla, bağ, bahçeleri işleniyor, üreten meralarında hayvan sürülerinin otlatıldığı kendi kendine yeten bir Türkiye vardı.

     Belki eskiden bu kadar birçok şeye sahip değildik ama geleceğe umutla bakan, sahip olduğu şeylerle mutlu olan, seven, sevilen, etrafına pozitif enerji yayan insan daha çoktu. Ben o eski yoksul ama onurlu, eski güzel Türkiye’yi özlüyorum. Eskiden her şey daha güzeldi filim gibi.

 

Bu yazı 135 defa okunmuştur.