Karaağaç Kampüsü 15 Temmuz Şehitleri Konferans Salonunda gerçekleşen panele; Iğdır Valisi Enver Ünlü ve Eşi Sema Ünlü, Rektör Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma, Vali Yardımcıları Yunis Koç ve Halit Benek, Karakoyunlu Kaymakamı Kamil Güzel, İl Emniyet Müdürü Hüseyin Göllüce, İl Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Hakan Başakçı, Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir Yıldıran, Giresun Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Sarıkaya, Iğdır Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Güneş, Eğitim Uzmanı Ziya Zakir Acar, kurum amirleri, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Rektör Alma, “Iğdır, Türkiye’nin üç devletle sınırı bulunan tek ilidir”
Saygı duruşu ve İstiklal Marşının ardından panelin açılış konuşmasını yapan Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma, Türkiye’de üç devletle sınırı olan tek ilin Iğdır olduğunu ve jeopolitik önemi nedeniyle eski çağlardan beri Iğdır’ın birçok kavmin hâkimiyetine girdiğini, bu nedenle birçok kültüre ev sahipliği yaptığını ifade etti. Iğdır’ın aynı zamanda mikro-klima iklimi sayesinde zengin bir tarımsal faaliyet alanına sahip olduğunu belirten Rektör Alma, “Aras Nehri’nin suladığı Iğdır Ovası, mikro-klima özelliği nedeniyle narenciye dışındaki birçok tarım ürününün ekimine elverişlidir. Bölgenin iklim, su, toprak zenginliği ve ulaşım imkânlarının kolaylığı, buranın jeopolitik önemini artırmış ve birçok kavim Iğdır’ı hâkimiyet altına almaya çalışmıştır. Türk tarihi açısından, Büyük Selçuklular zamanında 1040’lı yıllardan itibaren bölgeye keşif hareketleri yapan Türk birlikleri, Iğdır ve çevresini de kapsayan Anadolu topraklarında yüzyıllarca hâkim olmuşlardır. Bundan sonra birçok devletin idaresine ve son olarak Safevi kontrolüne geçen Iğdır, Osmanlı sultanı Yavuz Selim’in 1514’te Çaldıran Savaşı ile birlikte Osmanlı topraklarına dâhil olmuştur” şeklinde konuşarak Iğdır’ın yıllar içinde yaşadığı dönüşüm süreci hakkında katılımcıları bilgilendirdi.
Rektör Alma, “Ermeniler bölgede katliam yaptı”
Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin Rusların yanında yer alarak Osmanlı Devleti’ne karşı savaşa girdiğini hatırlatan Rektör Alma, 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması ile Osmanlı Devletinin yenildiğini ve Iğdır bölgesinden çıkmak zorunda kaldığını kaydetti. Rektör Alma, “Osmanlı birlikleri çekilince Ermeni çeteleri, Iğdır’da katliama hız verdiler. Ermeni çete saldırılarına karşı sınırda bulunan Müslüman halk, Osmanlı ordusunun da yardımıyla teşkilatlandı. Kasım 1918’de Gemerli’de yapılan toplantıda Aras Türk Hükümeti kurulduğu ilan edildi ve hükümetin merkezi, Iğdır olarak kabul edildi. Bu hükümet, bölgenin geleceğini ve ahalinin güvenliğini garanti altına almayı amaçlıyordu. Bu arada kurulan milli kuvvetler, Ermeni çetelerinin saldırılarına karşı bölgedeki milisleri güçlendirmeye çalıştı. Ermeni çetelerinin saldırıları artırmaları, muhacir kitleleri oluşmasına yol açmıştı. GaçaGaç olarak da bilinen bu olayda insanlar, her şeylerini bırakarak daha güvenli yerlere gitmeye çalıştılar. O yıllarda Ermenilerin gittikçe artan zulümleri sonucu, Iğdır çevresine 14 Kasım 1920’de Kazım Karabekir Paşa liderliğinde yapılan taarruz sonucunda bölge, Ermeni işgalinden tamamen kurtarıldı. Daha sonra Misak-ı Milli kararları ile Türk topraklarına eklenmesi gerekli görülen Kars ile iki yıldan beri (1918-20) Ermeni işgali altında kalan Iğdır, Tuzluca ve sair ilçeler Türkiye sınırına dâhil edildi. Bu kurtuluş davasında Kazım Karabekir Paşa’nın önemli rolü olmuştu. Ardından 1924 Anayasası ile yapılan düzenlemeler kapsamında Iğdır, nahiye yapılarak Beyazıt Valiliği’ne bağlandı. Böylece 1934 yılına kadar Beyazıt (Doğubayazıt) Valiliği'ne bağlı bir nahiye olarak kalan Iğdır, bu tarihten sonra yapılan yeni düzenlemeler gereği Beyazıt'ın Kars'a bağlanması üzerine Kars iline bağlı bir ilçe durumuna getirildi. 3 Haziran 1992 tarih ve 21247 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren kanun ile de il halini aldı. Aynı kanunla Karakoyunlu beldesi de ilçe yapılarak Aralık ve Tuzluca ilçeleriyle birlikte Iğdır’a bağlandı ve böylece Iğdır ili, merkeziyle birlikte dört ilçeden müteşekkil bir idari birim oldu” dedi.
Vali Ünlü, “14 Kasım tarihi, Iğdır için dönüm noktasıdır”
Rektör Alma’nın konuşmasından sonra kürsüye gelen Iğdır Valisi Enver Ünlü, “Bugün hepimizin bildiği gibi Ağrı Dağı’nın eteğinde Nuh Nebi’nin mübarek elleriyle yeşeren, doğunun çukur ovası olan güzel Iğdır’ımızın 98. kurtuluş seneyi devriyesinin haklı gururunu hep birlikte yaşıyoruz. Iğdırlılar neredeyse bir asır önce verdikleri kahramanca ve destansı mücadelelerle bağımsızlıklarına olan sevdalarını haykırmışlar ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de kurtuluşuna meşale tutmuşlardır. 14 Kasım tarihi, Iğdır için dönüm noktası olduğu kadar, Kurtuluş Savaşı mücadelesi veren Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kahraman silah arkadaşları ve tabii ki Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir’in büyük kahramanlıkları ve dirayetli tavırlarıyla birlik ve beraberlik içerisinde bu güzel topraklar Türk Yurdu olmuştur. Bu vesileyle Cumhuriyetimizin banisi ve geçtiğimiz günlerde yad ettiğimiz, eşsiz komutan ve değerli devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve çok değerli silah arkadaşlarını saygıyla, rahmetle, minnetle ve şükranla bir kez daha anıyorum. Milletimize bu mücadele ruhunu, azmini ve kararlığını veren hiç şüphesiz ki istiklale ve bağımsızlığa duyulan özlem ve vatanı uğrunda, bayrağı uğrunda, namusu uğrunda şehadet şerbetini gözünü kırpmadan ve adete bir gül bahçesine girercesine tatma arzusudur. Esaret altında yaşamaktansa ölmeyi evla gören ve şehitlik mertebesini kendisine şeref madalyası edinen bu kutsal ruh, bir binanın temelindeki harcın sağlamlığıyla özdeştir. Bizim milletimizin harcı o kadar sağlamdır ki biz, Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkezi olarak hiçbir etnik ayırım yapmaksızın bu vatan toprağında yaşayan herkesin et ve tırnak gibi bu bin yıllık kardeşliği ebediyete kadar devam ettirecek iradeye sahibiz. Bu vatan ekonomik, sosyal, kültürel ve askeri olarak nice saldırılar ve depremler geçirdi, ancak hiçbiri bizi yolumuzdan döndürememiş ve karamsarlığa uğratamamıştır. Bizler de bu yolda ilerlemeye devam edeceğiz” dedi.
Protokol konuşmalarının ardından Doç. Dr. Mehmet Güneş moderatörlüğünde yapılan panele geçildi. Moderatör Güneş, Osmanlı Devleti’nin son döneminde içinde bulunduğu zor şartları, Birinci Dünya Savaşı’nın meydana getirdiği yıkımı ve Milli Mücadele zamanında Iğdır’ın durumunu, Kazım Karabekir’in Iğdır bölgesi için yaptığı hizmetleri kısaca anlattıktan sonra konuşmacıları takdim etti.
Acar, “Iğdır, birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır”
Iğdır’ın dünya coğrafyasında ender sayılacak bir özelliğe sahip iklim ve doğa özelliği ile Doğunun Çukur ovası olduğunu belirten Eğitim Uzmanı Ziya Zakir Acar, Iğdır’ın doğal güzelliği ve tarihçesi hakkında bilgi verdi. Acar, “Iğdır'ın adı; Oğuz Han'ın altı oğlundan biri olan Cengiz Alp'in en büyük oğlu "Iğdır Beğ"den gelmektedir. Iğdır, birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bunlara Subarular ve Huriler-Urartular-Kimmerler-Sakalar-Arsaklılar, Selçuklular, Çingizliler, İlhanlılar, Karakoyunlular, Timur Devri, Akkoyunlular, Safevi ve Osmanlılar örnek verilebilir. Bölge, Kral Menua (810–785) zamanında Urartu devletine bağlanmıştır. Ağrı Dağı ile Aras ırmağı arasında varlığını sürdürmekte olan Diau-Ekhini Krallığı, Kral Menua tarafından fethedilmiştir” dedi.
Sarıkaya, “Türkiye Dünyanın çok kritik bir bölgesinde bulunuyor”
Panelde ikinci olarak sözü alan Giresun Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Sarıkaya, Iğdır’ın tarihi ve stratejik konumu hakkında aydınlatıcı bilgiler verdi. Konuşmasın ilk kısmında ülkemizde ezan sesinin dinmemesi, bayrağın inmemesi için başta Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, Doğu Cephesi komutanı Kazım Karabekir Paşayla omuz omuza savaşan tüm şehitlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum, dedi. Sözlerinin devamında Uluslararası İlişkiler alanında çalışan bir akademisyen olarak Türkiye’nin Dünyanın çok kritik bir bölgesinde bulunduğunu dile getiren Sarıkaya, ülkemizin coğrafi ve jeopolitik açıdan önemli bir yere sahip olduğunu ayrıca kültür açısından da önemli bir kavşak olduğunu söyledi.Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimlerden, Kuzey Kafkasya’da süren Dağıstan Çeçenistan arasındaki çatışmalardan ve Karabağ meselesinden bahseden Sarıkaya, sözlerinin son kısmında Bakü Ceyhan Tiflis boru hattının önemini dile getirerek, Nahcivan’ın Iğdır’ın yanı başında olan özerk bir Cumhuriyet olduğunu belirterek Iğdır ve Nahçivan arasından ticari ilişkilerin sürekli artması gerektiğini söyledi.
Karabekir Yıldıran, “Bizim kimseye verecek bir karış toprağımız yoktur”
Panelde son olarak söz alan Kazım Karabekir Paşa’nın kızı Timsal Karabekir Yıldıran, babasının hayatını, askeri ve insani yönlerini, Türk tarihi içerisindeki üstün ve mümtaz yerini anlattı. Doğu Anadolu ile Iğdır için çok değerli ve sevilen bir şahsiyet olan Kazım Karabekir Paşa’yı yad eden veciz bir konuşma yaptı. Konuşmasında Sarıkamış’ta çok şehitler verildiğini söyleyen Karabekir Yıldıran, Çanakkale Destanın dünyaca bilindiğini, Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale savaşından, ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum, dedi. Karabekir Yıldıran, “Kars, Iğdır düşman işgalinden kurtarıldığında her taraf yakılıp yıkılmıştı. Ama Güçlü Türk milleti hiç yılmadan toparlandı. Mondros Ateşkes anlaşmasının ülkemize verdiği zararlar da ortada. Bu anlaşma da ülkemiz için bir yıkımdı. Ama Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışı sonrası Amasya genelgesiyle bağımsızlığın önü açıldı. 23 Nisan 1920 tarihinde TBBM’nin açılışı ve yeni açılan meclisin Kazım Karabekir Paşa’ya düşmanı püskürtmek için verdiği tam yetki büyük bir başarıyı beraberinde getirdi. Şu bilinsin ki bizim kimseye vereceğimiz bir karış toprak yoktur. Bu güzel vatanımız için gözünü kırpmadan canını veren bütün şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum” dedi.
Panel sonunda Iğdır Valisi Enver Ünlü panelistlere hediye takdim ederken Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma ise panelistlere katılım belgesi verdi.
Rektör Alma, “Iğdır, Türkiye’nin üç devletle sınırı bulunan tek ilidir”
Saygı duruşu ve İstiklal Marşının ardından panelin açılış konuşmasını yapan Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma, Türkiye’de üç devletle sınırı olan tek ilin Iğdır olduğunu ve jeopolitik önemi nedeniyle eski çağlardan beri Iğdır’ın birçok kavmin hâkimiyetine girdiğini, bu nedenle birçok kültüre ev sahipliği yaptığını ifade etti. Iğdır’ın aynı zamanda mikro-klima iklimi sayesinde zengin bir tarımsal faaliyet alanına sahip olduğunu belirten Rektör Alma, “Aras Nehri’nin suladığı Iğdır Ovası, mikro-klima özelliği nedeniyle narenciye dışındaki birçok tarım ürününün ekimine elverişlidir. Bölgenin iklim, su, toprak zenginliği ve ulaşım imkânlarının kolaylığı, buranın jeopolitik önemini artırmış ve birçok kavim Iğdır’ı hâkimiyet altına almaya çalışmıştır. Türk tarihi açısından, Büyük Selçuklular zamanında 1040’lı yıllardan itibaren bölgeye keşif hareketleri yapan Türk birlikleri, Iğdır ve çevresini de kapsayan Anadolu topraklarında yüzyıllarca hâkim olmuşlardır. Bundan sonra birçok devletin idaresine ve son olarak Safevi kontrolüne geçen Iğdır, Osmanlı sultanı Yavuz Selim’in 1514’te Çaldıran Savaşı ile birlikte Osmanlı topraklarına dâhil olmuştur” şeklinde konuşarak Iğdır’ın yıllar içinde yaşadığı dönüşüm süreci hakkında katılımcıları bilgilendirdi.
Rektör Alma, “Ermeniler bölgede katliam yaptı”
Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin Rusların yanında yer alarak Osmanlı Devleti’ne karşı savaşa girdiğini hatırlatan Rektör Alma, 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması ile Osmanlı Devletinin yenildiğini ve Iğdır bölgesinden çıkmak zorunda kaldığını kaydetti. Rektör Alma, “Osmanlı birlikleri çekilince Ermeni çeteleri, Iğdır’da katliama hız verdiler. Ermeni çete saldırılarına karşı sınırda bulunan Müslüman halk, Osmanlı ordusunun da yardımıyla teşkilatlandı. Kasım 1918’de Gemerli’de yapılan toplantıda Aras Türk Hükümeti kurulduğu ilan edildi ve hükümetin merkezi, Iğdır olarak kabul edildi. Bu hükümet, bölgenin geleceğini ve ahalinin güvenliğini garanti altına almayı amaçlıyordu. Bu arada kurulan milli kuvvetler, Ermeni çetelerinin saldırılarına karşı bölgedeki milisleri güçlendirmeye çalıştı. Ermeni çetelerinin saldırıları artırmaları, muhacir kitleleri oluşmasına yol açmıştı. GaçaGaç olarak da bilinen bu olayda insanlar, her şeylerini bırakarak daha güvenli yerlere gitmeye çalıştılar. O yıllarda Ermenilerin gittikçe artan zulümleri sonucu, Iğdır çevresine 14 Kasım 1920’de Kazım Karabekir Paşa liderliğinde yapılan taarruz sonucunda bölge, Ermeni işgalinden tamamen kurtarıldı. Daha sonra Misak-ı Milli kararları ile Türk topraklarına eklenmesi gerekli görülen Kars ile iki yıldan beri (1918-20) Ermeni işgali altında kalan Iğdır, Tuzluca ve sair ilçeler Türkiye sınırına dâhil edildi. Bu kurtuluş davasında Kazım Karabekir Paşa’nın önemli rolü olmuştu. Ardından 1924 Anayasası ile yapılan düzenlemeler kapsamında Iğdır, nahiye yapılarak Beyazıt Valiliği’ne bağlandı. Böylece 1934 yılına kadar Beyazıt (Doğubayazıt) Valiliği'ne bağlı bir nahiye olarak kalan Iğdır, bu tarihten sonra yapılan yeni düzenlemeler gereği Beyazıt'ın Kars'a bağlanması üzerine Kars iline bağlı bir ilçe durumuna getirildi. 3 Haziran 1992 tarih ve 21247 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren kanun ile de il halini aldı. Aynı kanunla Karakoyunlu beldesi de ilçe yapılarak Aralık ve Tuzluca ilçeleriyle birlikte Iğdır’a bağlandı ve böylece Iğdır ili, merkeziyle birlikte dört ilçeden müteşekkil bir idari birim oldu” dedi.
Vali Ünlü, “14 Kasım tarihi, Iğdır için dönüm noktasıdır”
Rektör Alma’nın konuşmasından sonra kürsüye gelen Iğdır Valisi Enver Ünlü, “Bugün hepimizin bildiği gibi Ağrı Dağı’nın eteğinde Nuh Nebi’nin mübarek elleriyle yeşeren, doğunun çukur ovası olan güzel Iğdır’ımızın 98. kurtuluş seneyi devriyesinin haklı gururunu hep birlikte yaşıyoruz. Iğdırlılar neredeyse bir asır önce verdikleri kahramanca ve destansı mücadelelerle bağımsızlıklarına olan sevdalarını haykırmışlar ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de kurtuluşuna meşale tutmuşlardır. 14 Kasım tarihi, Iğdır için dönüm noktası olduğu kadar, Kurtuluş Savaşı mücadelesi veren Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kahraman silah arkadaşları ve tabii ki Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir’in büyük kahramanlıkları ve dirayetli tavırlarıyla birlik ve beraberlik içerisinde bu güzel topraklar Türk Yurdu olmuştur. Bu vesileyle Cumhuriyetimizin banisi ve geçtiğimiz günlerde yad ettiğimiz, eşsiz komutan ve değerli devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve çok değerli silah arkadaşlarını saygıyla, rahmetle, minnetle ve şükranla bir kez daha anıyorum. Milletimize bu mücadele ruhunu, azmini ve kararlığını veren hiç şüphesiz ki istiklale ve bağımsızlığa duyulan özlem ve vatanı uğrunda, bayrağı uğrunda, namusu uğrunda şehadet şerbetini gözünü kırpmadan ve adete bir gül bahçesine girercesine tatma arzusudur. Esaret altında yaşamaktansa ölmeyi evla gören ve şehitlik mertebesini kendisine şeref madalyası edinen bu kutsal ruh, bir binanın temelindeki harcın sağlamlığıyla özdeştir. Bizim milletimizin harcı o kadar sağlamdır ki biz, Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkezi olarak hiçbir etnik ayırım yapmaksızın bu vatan toprağında yaşayan herkesin et ve tırnak gibi bu bin yıllık kardeşliği ebediyete kadar devam ettirecek iradeye sahibiz. Bu vatan ekonomik, sosyal, kültürel ve askeri olarak nice saldırılar ve depremler geçirdi, ancak hiçbiri bizi yolumuzdan döndürememiş ve karamsarlığa uğratamamıştır. Bizler de bu yolda ilerlemeye devam edeceğiz” dedi.
Protokol konuşmalarının ardından Doç. Dr. Mehmet Güneş moderatörlüğünde yapılan panele geçildi. Moderatör Güneş, Osmanlı Devleti’nin son döneminde içinde bulunduğu zor şartları, Birinci Dünya Savaşı’nın meydana getirdiği yıkımı ve Milli Mücadele zamanında Iğdır’ın durumunu, Kazım Karabekir’in Iğdır bölgesi için yaptığı hizmetleri kısaca anlattıktan sonra konuşmacıları takdim etti.
Acar, “Iğdır, birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır”
Iğdır’ın dünya coğrafyasında ender sayılacak bir özelliğe sahip iklim ve doğa özelliği ile Doğunun Çukur ovası olduğunu belirten Eğitim Uzmanı Ziya Zakir Acar, Iğdır’ın doğal güzelliği ve tarihçesi hakkında bilgi verdi. Acar, “Iğdır'ın adı; Oğuz Han'ın altı oğlundan biri olan Cengiz Alp'in en büyük oğlu "Iğdır Beğ"den gelmektedir. Iğdır, birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bunlara Subarular ve Huriler-Urartular-Kimmerler-Sakalar-Arsaklılar, Selçuklular, Çingizliler, İlhanlılar, Karakoyunlular, Timur Devri, Akkoyunlular, Safevi ve Osmanlılar örnek verilebilir. Bölge, Kral Menua (810–785) zamanında Urartu devletine bağlanmıştır. Ağrı Dağı ile Aras ırmağı arasında varlığını sürdürmekte olan Diau-Ekhini Krallığı, Kral Menua tarafından fethedilmiştir” dedi.
Sarıkaya, “Türkiye Dünyanın çok kritik bir bölgesinde bulunuyor”
Panelde ikinci olarak sözü alan Giresun Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Sarıkaya, Iğdır’ın tarihi ve stratejik konumu hakkında aydınlatıcı bilgiler verdi. Konuşmasın ilk kısmında ülkemizde ezan sesinin dinmemesi, bayrağın inmemesi için başta Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, Doğu Cephesi komutanı Kazım Karabekir Paşayla omuz omuza savaşan tüm şehitlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum, dedi. Sözlerinin devamında Uluslararası İlişkiler alanında çalışan bir akademisyen olarak Türkiye’nin Dünyanın çok kritik bir bölgesinde bulunduğunu dile getiren Sarıkaya, ülkemizin coğrafi ve jeopolitik açıdan önemli bir yere sahip olduğunu ayrıca kültür açısından da önemli bir kavşak olduğunu söyledi.Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimlerden, Kuzey Kafkasya’da süren Dağıstan Çeçenistan arasındaki çatışmalardan ve Karabağ meselesinden bahseden Sarıkaya, sözlerinin son kısmında Bakü Ceyhan Tiflis boru hattının önemini dile getirerek, Nahcivan’ın Iğdır’ın yanı başında olan özerk bir Cumhuriyet olduğunu belirterek Iğdır ve Nahçivan arasından ticari ilişkilerin sürekli artması gerektiğini söyledi.
Karabekir Yıldıran, “Bizim kimseye verecek bir karış toprağımız yoktur”
Panelde son olarak söz alan Kazım Karabekir Paşa’nın kızı Timsal Karabekir Yıldıran, babasının hayatını, askeri ve insani yönlerini, Türk tarihi içerisindeki üstün ve mümtaz yerini anlattı. Doğu Anadolu ile Iğdır için çok değerli ve sevilen bir şahsiyet olan Kazım Karabekir Paşa’yı yad eden veciz bir konuşma yaptı. Konuşmasında Sarıkamış’ta çok şehitler verildiğini söyleyen Karabekir Yıldıran, Çanakkale Destanın dünyaca bilindiğini, Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale savaşından, ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum, dedi. Karabekir Yıldıran, “Kars, Iğdır düşman işgalinden kurtarıldığında her taraf yakılıp yıkılmıştı. Ama Güçlü Türk milleti hiç yılmadan toparlandı. Mondros Ateşkes anlaşmasının ülkemize verdiği zararlar da ortada. Bu anlaşma da ülkemiz için bir yıkımdı. Ama Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışı sonrası Amasya genelgesiyle bağımsızlığın önü açıldı. 23 Nisan 1920 tarihinde TBBM’nin açılışı ve yeni açılan meclisin Kazım Karabekir Paşa’ya düşmanı püskürtmek için verdiği tam yetki büyük bir başarıyı beraberinde getirdi. Şu bilinsin ki bizim kimseye vereceğimiz bir karış toprak yoktur. Bu güzel vatanımız için gözünü kırpmadan canını veren bütün şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum” dedi.
Panel sonunda Iğdır Valisi Enver Ünlü panelistlere hediye takdim ederken Iğdır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma ise panelistlere katılım belgesi verdi.