
Töre’nin İzinde Bir Hayat: Töreçi’nin Sessiz ve Derin Yolculuğu
Yazan: (Kültür Atlası / Portre Özel)
Bazı insanlar öyle yaşar ki, isimleri zamanla unutulabilir ama bıraktıkları izler silinmez. Onlar, kalabalıkların önünde bağırmaz; ama bir milletin ruhuna sessizce dokunurlar. Bugün size böyle bir adamdan söz edeceğiz. Sevenlerinin gönlünde yer etmiş adıyla: Töreçi.
Sınırda Büyüyen Bir Vicdan
1979’un karlı bir Ocak gününde, Nahçıvan’ın Sederek köyünde dünyaya geldi. Doğduğu köy, Azerbaycan’ın Türkiye’ye açılan kapısıydı ama aynı zamanda sınır hattıydı; düşmanın ilk hedef aldığı topraklardan biri.
Anne de baba da öğretmendi. Ailede bilgiye, ahlaka ve vatana sadakat en büyük mirastı. Evin içi kitaplarla, evin dışı savaş sesleriyle doluydu.
Daha çocuk yaşta, barutun kokusunu ve duaların gücünü bir arada öğrendi.
İlkokula Sederek’te başladı. Ancak Ermeni saldırılarının artmasıyla birlikte okullar bile güvenli değildi artık. Ailesi, onun eğitimini sürdürebilmesi için Bakü’ye gitmesini istedi. Ama küçük bir çocuk için bu, her şeyden vazgeçmek demekti. Gitmek istemedi. Ta ki babası, o unutulmaz cümleyi kurana kadar:
“Oğlum, bu savaş sadece silahların savaşı değil. Bu savaş, aklın ve bilginin savaşıdır. Bugün ben senin yerine cephede savaşırım. Ama sen Bakü’ye gidip eğitim almazsan, gelecekte biz bu savaşı kaybederiz.”
Bu söz, onun hayatındaki ilk dönüm noktası oldu.
İçindeki korkuyu yuttu, valizini topladı ve Nahçıvan’dan Bakü’ye doğru yola çıktı.
Ama bu, yalnızca bir şehir değişikliği değildi. Bu, bir düşünce savaşçısının yola çıkışıydı.
Kitapların Arasında Büyüyen Bir Hayal
Bakü’deki Kimya-Biyoloji ağırlıklı lisede eğitimine devam etti. Bilime olan ilgisi, kültüre olan merakıyla birleşince, yolu onu sanata yönlendirdi. ADMİU’da (Azerbaycan Devlet Mədəniyyət və İncəsənət Universiteti) tiyatro ve sinema fakültesine girdi. Dram yönetmenliği okudu. Ardından Ukrayna’ya giderek Karpenko-Karıy Milli Tiyatro ve Sinema Üniversitesi’nde televizyon yönetmenliği ve film bilimi alanlarında yüksek lisans yaptı.
Ama onun öğrenme biçimi yalnızca sınıflarda değildi. En çok, yörük çadırlarında, dağ başlarında, yaşlıların dizinin dibinde öğrendi. Ne zaman bir hikâye duysa, defterine yazdı. Ne zaman bir atasözü işitse, onu bir gün anlatacağı bir belgeselin altyapısı yaptı. Çünkü Töreçi için bilgi sadece not alınan bir şey değil, yaşanması gereken bir şeydi.
Kameranın Ardında Bir İnşa Ustası
2000’li yıllarda AzTV'de başlayan medya serüveni, onu kısa sürede yöneticilik kademelerine taşıdı. Ardından Xəyal TV, Regional TV, Cənub TV gibi kanalların kurulumunda aktif rol aldı.
Ama o, sadece yöneten biri olmadı; aynı zamanda eğiten biri oldu.
Bölge bölge gezip, gençlerle televizyon ekipleri kurdu. Onlara yalnızca teknik beceri değil, ruh verdi. “Kameraya sadece bakmayın, hissettiğiniz yerden çekin,” dedi.
Yüzlerce gencin medya hayatına ilk adım attığı yerde, çoğu zaman yanında Töreçi vardı.
2011 yılında Qafqaz TV’nin başına geçti. Orada sadece bir kanalın değil, bir fikrin yöneticisi oldu. Kanalın yayın çizgisini sadece bilgi değil, kimlik üzerine kurdu.
Qafqaz’dan Altaylara, Anadolu’dan Orta Asya’ya kadar uzanacak bir kültür köprüsü hayal etti.
“Törənin İzində” – Bir Kültür Seferberliği
Töreçi’nin en çok bilinen programı “Törənin İzində” oldu. Bu, klasik bir televizyon programı değil; bir kültürel direniş çağrısıydı. Türk dünyasının farklı bölgelerinde yaşayan bilge kişilerle yapılan sohbetler, hem hatırlatma hem de yeniden hatmetme niteliğindeydi.
Program, gösterişten uzak; ama özle doluydu.
Bir çobanın sözünden, bir ninenin duasından Turan’ın ruhunu çıkaran nadir işlerden biriydi bu.
“Çölçü” – Modern Zamanların Töresi
Töreçi’nin kurucusu olduğu Çölçü Milli Mədəni İrsin İnkişafı Birliyi, yalnızca bir kültürel dernek değil; bir yaşam felsefesinin ete kemiğe bürünmüş hâli.
Doğaya dönüşü, sade hayatı, üretimi, el emeğini, geleneksel sporu, ortak dili ve ortak kimliği esas alan bir kültürel hareket bu. Çölçü, modern dünyanın ortasında unutulmuş bir vicdanın sesi gibi yükseliyor.
Kalemin ve Yayın Gücü
Yayıncılığı kadar kalemiyle de etkili bir isim. Ayna.az, Zerkalo.az, 525-ci qəzet, Yenicağ.az, Bakupost.az gibi önemli medya organlarında yazıları yayımlanıyor.
Yazılarında töre kimliğinden, insan mühendisliğine; medya stratejisinden etno-kültüre kadar pek çok alanda yeni bakış açıları sunuyor. Aynı zamanda Azerbaycan Jurnalistler Birliği üyesi.
Sonsöz: Töreci'nin Sesi
O, bağırarak konuşmaz. Ama konuştuğunda dinlenir.
Ekranda görünür, ama asıl etkisini gönülde bırakır.
Stüdyolardan çok, dağları sever. Kalabalıktan çok, anlamı arar.
Onun için kamera bir araçtır; maksat, ruhu taşımaktır.
Çünkü bilir ki,
Töre yaşarsa, millet yaşar.
Töre susarsa, halk unutur.
İşte bu yüzden, ona sadece bir isimle değil, bir duruşla seslenilir:
Töreçi.SELÇUK TAŞÇI
Yazan: (Kültür Atlası / Portre Özel)
Bazı insanlar öyle yaşar ki, isimleri zamanla unutulabilir ama bıraktıkları izler silinmez. Onlar, kalabalıkların önünde bağırmaz; ama bir milletin ruhuna sessizce dokunurlar. Bugün size böyle bir adamdan söz edeceğiz. Sevenlerinin gönlünde yer etmiş adıyla: Töreçi.
Sınırda Büyüyen Bir Vicdan
1979’un karlı bir Ocak gününde, Nahçıvan’ın Sederek köyünde dünyaya geldi. Doğduğu köy, Azerbaycan’ın Türkiye’ye açılan kapısıydı ama aynı zamanda sınır hattıydı; düşmanın ilk hedef aldığı topraklardan biri.
Anne de baba da öğretmendi. Ailede bilgiye, ahlaka ve vatana sadakat en büyük mirastı. Evin içi kitaplarla, evin dışı savaş sesleriyle doluydu.
Daha çocuk yaşta, barutun kokusunu ve duaların gücünü bir arada öğrendi.
İlkokula Sederek’te başladı. Ancak Ermeni saldırılarının artmasıyla birlikte okullar bile güvenli değildi artık. Ailesi, onun eğitimini sürdürebilmesi için Bakü’ye gitmesini istedi. Ama küçük bir çocuk için bu, her şeyden vazgeçmek demekti. Gitmek istemedi. Ta ki babası, o unutulmaz cümleyi kurana kadar:
“Oğlum, bu savaş sadece silahların savaşı değil. Bu savaş, aklın ve bilginin savaşıdır. Bugün ben senin yerine cephede savaşırım. Ama sen Bakü’ye gidip eğitim almazsan, gelecekte biz bu savaşı kaybederiz.”
Bu söz, onun hayatındaki ilk dönüm noktası oldu.
İçindeki korkuyu yuttu, valizini topladı ve Nahçıvan’dan Bakü’ye doğru yola çıktı.
Ama bu, yalnızca bir şehir değişikliği değildi. Bu, bir düşünce savaşçısının yola çıkışıydı.
Kitapların Arasında Büyüyen Bir Hayal
Bakü’deki Kimya-Biyoloji ağırlıklı lisede eğitimine devam etti. Bilime olan ilgisi, kültüre olan merakıyla birleşince, yolu onu sanata yönlendirdi. ADMİU’da (Azerbaycan Devlet Mədəniyyət və İncəsənət Universiteti) tiyatro ve sinema fakültesine girdi. Dram yönetmenliği okudu. Ardından Ukrayna’ya giderek Karpenko-Karıy Milli Tiyatro ve Sinema Üniversitesi’nde televizyon yönetmenliği ve film bilimi alanlarında yüksek lisans yaptı.
Ama onun öğrenme biçimi yalnızca sınıflarda değildi. En çok, yörük çadırlarında, dağ başlarında, yaşlıların dizinin dibinde öğrendi. Ne zaman bir hikâye duysa, defterine yazdı. Ne zaman bir atasözü işitse, onu bir gün anlatacağı bir belgeselin altyapısı yaptı. Çünkü Töreçi için bilgi sadece not alınan bir şey değil, yaşanması gereken bir şeydi.
Kameranın Ardında Bir İnşa Ustası
2000’li yıllarda AzTV'de başlayan medya serüveni, onu kısa sürede yöneticilik kademelerine taşıdı. Ardından Xəyal TV, Regional TV, Cənub TV gibi kanalların kurulumunda aktif rol aldı.
Ama o, sadece yöneten biri olmadı; aynı zamanda eğiten biri oldu.
Bölge bölge gezip, gençlerle televizyon ekipleri kurdu. Onlara yalnızca teknik beceri değil, ruh verdi. “Kameraya sadece bakmayın, hissettiğiniz yerden çekin,” dedi.
Yüzlerce gencin medya hayatına ilk adım attığı yerde, çoğu zaman yanında Töreçi vardı.
2011 yılında Qafqaz TV’nin başına geçti. Orada sadece bir kanalın değil, bir fikrin yöneticisi oldu. Kanalın yayın çizgisini sadece bilgi değil, kimlik üzerine kurdu.
Qafqaz’dan Altaylara, Anadolu’dan Orta Asya’ya kadar uzanacak bir kültür köprüsü hayal etti.

“Törənin İzində” – Bir Kültür Seferberliği
Töreçi’nin en çok bilinen programı “Törənin İzində” oldu. Bu, klasik bir televizyon programı değil; bir kültürel direniş çağrısıydı. Türk dünyasının farklı bölgelerinde yaşayan bilge kişilerle yapılan sohbetler, hem hatırlatma hem de yeniden hatmetme niteliğindeydi.
Program, gösterişten uzak; ama özle doluydu.
Bir çobanın sözünden, bir ninenin duasından Turan’ın ruhunu çıkaran nadir işlerden biriydi bu.
“Çölçü” – Modern Zamanların Töresi
Töreçi’nin kurucusu olduğu Çölçü Milli Mədəni İrsin İnkişafı Birliyi, yalnızca bir kültürel dernek değil; bir yaşam felsefesinin ete kemiğe bürünmüş hâli.
Doğaya dönüşü, sade hayatı, üretimi, el emeğini, geleneksel sporu, ortak dili ve ortak kimliği esas alan bir kültürel hareket bu. Çölçü, modern dünyanın ortasında unutulmuş bir vicdanın sesi gibi yükseliyor.
Kalemin ve Yayın Gücü
Yayıncılığı kadar kalemiyle de etkili bir isim. Ayna.az, Zerkalo.az, 525-ci qəzet, Yenicağ.az, Bakupost.az gibi önemli medya organlarında yazıları yayımlanıyor.
Yazılarında töre kimliğinden, insan mühendisliğine; medya stratejisinden etno-kültüre kadar pek çok alanda yeni bakış açıları sunuyor. Aynı zamanda Azerbaycan Jurnalistler Birliği üyesi.
Sonsöz: Töreci'nin Sesi
O, bağırarak konuşmaz. Ama konuştuğunda dinlenir.
Ekranda görünür, ama asıl etkisini gönülde bırakır.
Stüdyolardan çok, dağları sever. Kalabalıktan çok, anlamı arar.
Onun için kamera bir araçtır; maksat, ruhu taşımaktır.
Çünkü bilir ki,
Töre yaşarsa, millet yaşar.
Töre susarsa, halk unutur.
İşte bu yüzden, ona sadece bir isimle değil, bir duruşla seslenilir:
Töreçi.SELÇUK TAŞÇI