1992 yılından beri toprakları işgal altında olan Azerbaycan, Ermenilerin saldırısıyla savaşa başlamış durumda.
Dünyada her zaman güçlü olanın haklı olduğunu, daha doğrusu haklı gösterildiğini görüyoruz. Toprakları işgal edilen, doğal zenginlikleri ellerinden alınan, haksızlığa, zulme uğrayan mazlum milletlerin hakkını kimse savunmuyor. Dolayısıyla insan hakları filan hikayedir.
Azerbaycan topraklarının %20’inin Ermenistan tarafından işgal edildiğini bilmeyen, görmeyen millet yoktur. Gerçeği göre göre Ermenilerin yanında yer alanlar da ne kadar vicdan sahibidir? Onu da ayrı değerlendirmek gerekir.
Ermeniler 27 yıldır işgal ettikleri topraklarda her gün bir entrika çevirmektedirler. Ağababalarından aldıkları talimatı harfiyen yerine getirmek için ateşle oynadıklarının farkında değiller. Dünyada en güçlü devletler bile kendilerini haklı çıkarmanın yollarını arayarak ülkelere saldırırlar. Ama nedense Ermenistan yöneticileri, haksız olmalarına, güçsüz olmalarına rağmen saldırıda bulunuyorlar.
Aslında işin gerçeğini bilmek gerekir. Ermenistan, kapana sıkışmış ve çok zor durumdadır. Zaten ekonomik sıkıntıyla zor durumda olan Ermenistan, pandemi (Kovid 19) süreciyle tamamen bunalmış ve içinden çıkılmaz duruma düşmüştür. Yani çare olarak da başlarını taşa vurmaktan başka çare bulamıyorlar.
Azerbaycan, her halükarda haklıdır. Toprakları işgal edilmiştir. İnsanları soykırıma uğramıştır. Ama yine de bölgede barış istiyor ve topraklarından çıkmalarını ve gereğini yerine getirmelerini istiyorlar.
Ermenilerin unuttukları bir şey daha var. Onların güvendikleri acaba onların arkasında duruyor mu? Yarın sıkıştıkları anda Ermenileri ortada koyacaklarının hesabını yapmaları gerekir.
Azerbaycan’ın arkasında duran Türk Milleti biz dostumuzun arkasındayız mı diyor?. Biz kardeşlerimizin arkasındayız. Biz öz milletimizin arkasındayız diyorlar. Bunun hesabı iyi yapılmalıdır. Bugüne kadar sabır edilmişse, haklıyken haksız duruma düşülmemesi için sabır edilmiştir.
Ermenistan yöneticilerinin aklı varsa, düştükleri kriz ortamından çıkıp insanca yaşamak istiyorlarsa, Karabağ topraklarını biran önce terk edip bölgede barışın tesisini sağlamalılar. O ağababalarına da Ermenistan’da yaşayan sade vatandaşın sıkıntılarını anlatmalıdırlar. Geçim sıkıntısıyla her gün sokakları işgal eden vatandaşın sesine kulak vermelidirler.
Ben şahit olduğum bir olaydan kısaca söz etmekte fayda görüyorum. O şahit olduğum olay aslında Ermenilerin gerçek sorunudur. Bu sorunları onların yöneticileri, onların ağababaları görmek istemiyor. 90’lı yıllarda protokol heyetiyle Erivan’a gitmiştik. ‘Türkiye’den gelenler var’ haberleri Ermenileri meraklandırmış ve epey insan toplanmış bizi seyrediyordu. 60 yaşlarında sade bir vatandaş bize yanaştı. Şu kapılar ne zaman açılacak diye sordu. Bende Karabağ’dan ne zaman çıkarsanız o zaman o konuştuğun mevzular gündeme gelir dedim. Aldığım cevap, “Biz ekmek bulmakta zorlanıyoruz. Bizim Karabağ neyimize?! Ne gerekirse yapsınlar, bu kapılar açılsın” idi.
Aslında sade ermeni vatandaşların birçoğunun düşüncesi böyle. Ancak para babaları, batıda ermeni lobi faaliyetlerini yürütenler sözde hayalperest düşüncelerle bölgede barışın sağlanmasına darbe vuruyor ve savaşın komşu ülkeleri savaşın eşiğine getiriyorlar.
Şunun da iyi bilinmesi gerekir ki; ne Azerbaycan 90’lı yılların yeni bağımsızlığına kavuşmuş, düzenli ordusu olmayan, evden av tüfeğini alıp cepheye koşanların savunduğu devlettir, ne de ona destek veren Türkiye Cumhuriyeti devleti batının kapısında silah dilenen devlettir. Hem Azerbaycan kendini savunacak düzenli orduya ve o orduyu donatacak silah ve mühimmata sahiptir. Ermenistan ne yaparsa yapsın, artık savaşı başlatma hatasına düşmüş, Karabağ’ı terk etmekten başka çaresi yoktur. Türk Devleti ve en önemlisi Türk Milleti ve Türk Dünyası Azerbaycan’ımızın yanındadır.
Tekrar diyoruz: “Gazan Mübarek olsun Can Azerbaycan! Türk Dünyası seninle beraberdir”