Doç. Dr. Suna Altan

Doç. Dr. Suna Altan

suna.altan7634@hotmail.com

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

24 Nisan 2024 - 11:36

I. Dünya Savaşı sona ermeden önce Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Mondros Mütarekesi, Osmanlı topraklarını savunmasız hale getirmiştir. İtilaf Devletleri, Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından kısa bir süre sonra, özellikle güvenlik gerekçesiyle mütarekenin 7. maddesine dayanarak Anadolu'da bazı bölgeler için işgal hazırlığında olmuşlardır. Aynı dönemde İtilaf kuvvetleri güvenlik gerekçesi ile İstanbul’a da asker çıkartmışlardır. İstanbul’da askerlerin bulunması ve Mondros Mütarekesi’nin yaratmış olduğu olumsuz durum mecliste şiddetli tartışmalara neden olmuştur. Meclis gündemindeki yoğun tartışmalar neticesinde padişahın emriyle meclis kapatılmıştır. Ülkede yaşananlara hükümet ve padişahın etkisizliği neticesinde ülkeyi işgal güçlerinden temizlemek amacıyla Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Türk Millî Mücadelesi Türk halkı tarafından başlatılmıştır. Bu hususta Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetleri oluşturulmuştur. Cemiyetler, kongreler düzenleyerek meclisin tekrar açılmasını ve milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararının sağlayacağını belirterek hemen seçimlerin yapılmasını talep etmişlerdir. Bu talep karşısında padişah, yeni bir hükümet kurdurarak seçimlerin yapılasını kabul etmiştir. Yenilenmiş seçimlerde Müdafaa-i Hukuk derneklerince desteklenen adayların büyük çoğunluğu mecliste yer almıştır. Meclis’in ilk toplantısında Misak-ı Milli Beyannamesinin onaylamasının ardından, İtilaf kuvvetleri güvenlik gerekçesiyle İstanbul’u işgal etmiş ve 11 Nisan 1920’de meclis tamamen kapatılmıştır. İtilaf kuvvetleri için İstanbul'un işgali aslında stratejikti.  Başkent bir devletin kalbidir. Bu yüzden devlet, bu kalbi kaybettiği zaman varlığını ve bağımsızlığını da kaybetmiş olur. İtilaf Devletleri, başkenti işgal ederek devletin varlığını yok etmenin yanında, halkın mücadele azmini de yok etmeyi amaçlamıştır. Fakat İtilaf Devletleri amaçlarına nail olamamışlardır. Mondros Mütarekesi'nin şartlarına dayanarak yapılmış olunan işgallere İstanbul Hükümeti ve Padişah sessiz ve kayıtsız kalmış olsa da, Türk halkı tepkisini ortaya koymak adına Milli birlik ve beraberlik çatısı altında kenetlenmiştir. Halkın iradesinin yok sayılması kabul edilecek bir durum değildi. Bu konuda Millî Mücadele lideri olan Mustafa Kemal Paşa İstanbul'un işgal edilmesine ve meclisin basılmasına çok sert tepki göstermiştir. 19 Mart 1920'de vilayetlere, livalara ve kolordu kumandanlarına gönderdiği tamimde olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin Ankara'da toplanmasını ve dağılmış Meclis-i Mebusan’ın vekillerinin de Ankara'ya geleceklerinde bu meclise katılabileceklerini duyurmuştur. Seçilmiş vekillerin haricinde süratle yeni seçim de yapılmıştır. Çalışmaların tamamlanmasının ardından 23 Nisan 1920 tarihinde millet iradesine inanan bir meclis olan Türkiye Büyük Millet Meclis’inin açılışı Cuma günü gerçekleştirilmiştir. Bu açılış ile birlikte ulusal egemenlik ilan edilmiş ve artık Türk ulusu kendi kaderini kendisi tayin etmeye başlamıştır. Ulusal egemenlik, genellikle demokratik bir devletin temel prensiplerinden biridir ve hükümetin, halkın iradesine dayanarak işlemesi gerektiğini vurgular. Bu hususta, tam bağımsız ve güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletin olmuştur…

Peki Çocuk Bayramı…
Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışıyla birlikte, Türk halkı kendi iradesiyle yeni bir devlet kurduğunun ilanını vermiştir.  TBMM’nin açılışından 1 yıl sonra ise 23 Nisan 1921’de mecliste alınmış olunan karar neticesinde yeni devletin ilk bayramı olarak 23 Nisan günü “Milli Bayram” olarak kabul edilmiş ve 23 Nisan günü Hâkimiyet-i Milliye Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır. Bu bayramın ilk defa çocuklarla anılmaya başlanması hikayesi ise Himaye-i Etfal Cemiyetinin Milli Egemenlik Bayramında çocuklar için yardım toplama faaliyetleriyle başlamıştır. Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu), Millî Mücadele döneminde TBMM üyelerinin girişimiyle Kurtuluş Savaşı’nda öksüz ve yetim kalan çocukların korunması ve yetiştirilmesi amacıyla 30 Haziran 1921 tarihinde Ankara’da faaliyetlerine tekrar başlamıştır. Hâkimiyet-i Milliye Bayramı kutlamalarında çocukların ön plana çıkmasıyla birlikte Mustafa Kemal Atatürk’ünde desteğiyle bayramda Himaye-i Etfal rozetlerinin çocuklar tarafından satılması, 23 Nisan’da çocukların daha da ön plana çıkmasına olanak sağlamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın çocuklara olan sevgisi ve inancı neticesinde faaliyetlere olan desteğiyle birlikte ilk olarak 1925 yılında “Çocuk Günü” olarak kutlanmış olan gün, 1926 yılı itibariyle “Çocuk Bayramı” olarak kutlanmıştır. Artık 23 Nisan’da “Hâkimiyet-i Milliye Bayramı” yanında “Çocuk Bayramı” tabiri de kullanılmaya başlanmıştır. 1927 yılında ilk kapsamlı çocuk bayramı kutlamaları belirli bir kutlama programı dahilinde gerçekleştirilmiştir. Mustafa Kemal Paşa, çocuk bayramı kutlamalarına büyük özen göstermiştir. Çocukların özel bir günlerinin olması ve onların haklarının vurgulanmasına önem vermiştir. Çünkü bayramla birlikte toplumda hem çocukların sorunlarının dile getirilmesi ve çözümler noktasında destekler sağlanması hem de çocukların güzel zaman geçirilmesi amaçlanmıştır. 1928 yılında da 23 Nisan günü hem Hâkimiyeti Milliye Bayramı hem de Çocuk Bayramı olarak kutlanmıştır. 1929 yılı itibariyle Mustafa Kemal Paşa ve hükümetin de desteği ile “Çocuk Bayramı” “Çocuk Haftası” adıyla yedi güne çıkarılmıştır. 1933 yılında ise 23 Nisan çocuk bayramı çocukları gelecekteki mesuliyetlerine hazırlayıcı bir program haline dönüştürülmüştür.  Atatürk, 23 Nisan sabahı çocukları makamında kabul edip, kendi yerinde onlarla sohbet etmiştir. Diğer devlet adamları da Atatürk’ün bu davranışını benimseyerek uygulamaya koymuşlardır. Yıllar içerisinde çocuk bayramı kutlamalarında değişimler meydana gelmiştir. Milli Güvenlik Konseyi dönemi 23 Nisan Çocuk Bayramı'nda önemli bir dönüm olmuştur. Konsey, 1981 yılına bayramlar ve tatil günlerine dair kanunda yaptığı değişiklik ile 23 Nisan'ı "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" olarak kabul etmiştir.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Türkiye'de ilk ve tek çocuk bayramı olarak kutlanmıştır. Ulusal egemenliğin ilan edildiği bu anlamlı günde, çocuklarımızı geleceğin liderleri olarak görmek, onların haklarını korumak ve onlara güvenli bir gelecek sunmak için çaba göstermek önemlidir. Bu bayram, birlik ve dayanışma ruhuyla kutlanmalı ve gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakma kararlılığımızı göstermeliyiz.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun…



 

Bu yazı 247 defa okunmuştur.