Mektup yazdım yolladım
Suya saldım yolladım
Özüm gelebilmedim
Salam dua yolladım
Mektup yazdım garasız
Derde tüşdüm çarasız
Kuşlar menim dilimnen
Yara siz yalvarasız
Bugünkü yolculuğumuz mektupların gözde olduğu yıllara…
Ah o mektuplar; yürekten gelip kağıtlara dökülen duygular…
Bir kağıt parçası demden bir ömür boyu saklanan, yüreklerindeki yerinden başka sandıktaki en güzel bohçada, dolaplardaki özel bölmelerde, saklanan; kimi zaman göz yaşlarıyla ıslanmış, kimi zaman çiçeklerle bezenmiş, açtığında kendini zaman tünelinde bulduğun…sararsa da, yıpransa da değerinden hiç bir şey kaybetmeyen mektuplar…
Ucu yanık asker mektupları, sevgiliye, nişanlıya, eşe yazılan şiirlerin, şarkı sözlerinin bezediyi, yerine göre renkli kağıtlara yazılan yüreğin haykırışları…
Anaların gurbetteki evlatlarına yazdığı, daha doğrusu yazdırdığı; hasret dolu, mektuplar…
Postacıların dört gözle beklendiği; bazan mutluluktan havalara uçuran, yerine göre hıçkırıklara boğan, yerine göre bir umut deyip açılan, bazan da umutsuzluğa sürükleyen mektuplar…
Kendini ifade etmenin en iyi şekliydi mektuplar.
Dilin söyleyemediğini satılara dökmek, yürekten gelenleri yüreğince aktarmak…
Hasret kokan, sevda kokan, umudu da, umutsuzluğu da yansıtan; şarkılara, şiirlere, türkülere, manilere konu olan mektuplar…
Sıladan gurbete, gurbeten sılaya gönül köprüsü olan; dilekleri, özlemleri, umudu, umutla beklemeyi, katlanılan cefaları, gösterilen vefayı, hasretin en derinini anlatan mektuplar…
Yerine göre hayal kırıklıklarını, yüreklerde açılan derin yaraları, gözyaşlarını oluk oluk akıtan mektuplar…
Gelen mektupları okutmak için sabırsızlanan, bir o kadar da cevap yazdırmak için yardım bekleyen (özellikle yaşlı kadınlarda okuma yazma oranı yok denecek azdı) analar.
Okuttuğu mektubun tekrar tekrar okunmasını adeta yalvararak isteyen;
İçinde yazanlar ne olursa olsun, gözleri nemlenen, elindeki mektubu öpüp koklayarak bağrına basanlar…
Gelen mektupları köşe bucak saklanarak; gizli gizli okuyan, eşler, nişanlılar, sevgililer (Eşler, nişanlılar büyüklere olan saygılarından ve gönüllerince okumak için, sevgililer ise korkudan)..
Şimdi Medine teyzeye bir göz atalım;
Sabahın erken saatleri Medine teyze (xala) bahçe kapısının önünde oturmuş, elinde küçük bir sopa yere bir şeyler çiziyor, bir taraftan da belli ettirmeden yolu gözetliyor.
Ara sıra da diğer eliyle yelek cebine koyduğu mektubu kontrol ediyor.
Cebinden çıkarıp bakıyor, tekrar cebine koyuyor.
O arada uzaktan gelen komşunun kızı Aysel’i görüyor ve elindeki sopaya dayanarak ayağa kalkıyor.
Kır düşmüş saçlarını örten baş örtüsünü düzeltip; Aysel’in gelmesini bekliyor.
İçeriden seslenen küçük torununa kapının arasından cevap verip, tekrar kapıyı kapatır.
Aysel iyice yaklaşınca ;
▪️Aysel can mehtepden gelirseeen?
▪️Heye, Medine xala.
▪️Sen niye gapıda durupsan? Birini gözdüyürseen?
▪️Heye bala can, ele Allah seni gabağıma (önüme) çığarttı.
▪️Bir emrin varsa, denen?
▪️Balaa axırın xeyir olsun, seye bir işim tüşüp.
▪️Başım gözüm üstüne, elimden gelen bir şeyse seve seve yaparam.
▪️Bu meytubu bir oxu görüm, Üseyin ne yazıp?
(Hüseyin askerdeki oğlunun ismi)
▪️Postaçı dedi “Üseyinnen gelip”.
▪️Heye, Hüseyin ağabeyinden gelip, dur açım, oxuyum.
(Askerden gelen mektubun üzerinde ‘Er mektubu görülmüştür ‘ bulunurdu, çünkü gelen ve giden mektuplar önce yetkililer tarafından açılıp okunur, sonra verilirdi)
Aysel mektubu açarken, Medine teyze (xala) pür dikkat Aysel’in mektubu açıp okumasını bekler.
Mektup şöyle başlar;
Canım anam,
Evvela selam eder ellerinden öperim.
Nasılsın? İnşallah iyisindir. Beni soracak olursan Allah’a hamdolsun iyiyim…
Aysel okumaya devam ederken Medine teyze (xala) sık sık lafını keser.
▪️Anan ölsün, dağda daşda ne tapır, ne yeyir?
▪️Bilirem parası da kurtulup demir.
▪️Medine xala, goymursan ki oxuyam, deyir “Rahatım yerindedi, burda bize ey baxıllar; heç bir sıkıntım yoğdu”
▪️Heee ele eliyir, men üzülmüyüm, ele bilki men oğlumu tanımıram.
▪️Elese oxumuram, sen yazılana da inanmırsan.
▪️Yox yox, oxu! Ana üreyidi da, deyipler “İt olasan ana olmuyasan” üreğim o gedenin üstündedi, esger balam.
Aysel zar zor mektubu okumayı tamamlar.
Medine xala cebinden çıkardığı bir avuç şekeri (gamfet) Aysel’in eline tutuşturur.
▪️Gızım ağzın şirin olsun, ağ günner göresen.
▪️Sağol Medine xala, şekeri goy cebiye, men şeker yemirem, tişim ağırıyır.
▪️Allah seni var elesin, ne vax gelip cuğap (cevap) yazasan?
▪️Axşam üstü gelerem.
▪️Ay bala indi yaz daa, indi balamın gözü yoldadı.
Medine xala binbir düşünce içinde, göz yaşını göstermemek için, bahçeye doğru yönelir; Medine xalanın haline çok üzülen Aysel seslenir;
▪️Medine xalaa! Gel gel! Dersimi soyra yaparam, mektubu yazax.
▪️Biyyy gızııım, seni ağ bexd olasan.
Kağıt kalem çıkaran Aysel yazmaya başlar; hoş beşten sonra Medine xala başlar sıralamaya.
▪️Gızım dedihlerimin hammısını yazırsan ele mi?
▪️Yazıram, denen yazım anam merağ eliyecek.
▪️Oğul İğdirde almalar, armutlar yetişip, senin tihdiğin ağaçda beş dene payız (sonbahar) armudu var, onnarı dama asıp seye saxlıyacam.
▪️Kışlığ gazzağ, corap toxumuşam, yoldaşın gelende gönderecem.
▪️Gece gannığda löbetçi (nöbetçi) olanda öz özüye üşgürek (ıslık) çal gorxup eleme.
▪️Eyniği galın ele üşüme, soyuğ olsa yerinde hoppan tüş, hoppan tüş üşüme.
▪️Saba emiye para verip, seye xerşdiğ de gönderecem…
Sonra Aysel müdahele etmek zorunda kalır;
Daha yeter, hammısını yazdım.
▪️Denen anan gara gözderinnen doya doya öpür.
Böylece Medine xalanın mektubunu yazan Aysel hızla evlerinin yolunu tutar.
Diğer bir evde zor durumda olup, uzaktaki kardeşinden yardım isteyen, Şaman ablanın sitem dolu bir mektubu var.
Şaman abla, iyi yürekli ama talihi yüzüne gülmeyen bir kadın.
Mektup yazdırmak için en yakın komşusundan çaresizce yardım ister (imkansızlıktan olacak her halde köyde okula göndermemişler)
▪️Gardaşıma mehtup yazdıracam, gurban olum sen yazarsaan ?
▪️İndi işim var, övleden soyra gel yazım.
▪️Niye indi yaz da, diye ağlamaya başlar, buna dayanamayan Nazlı; kağıt kalem getirir…
▪️Denen görüm, ne yazım?
▪️Gardaş, sende öbürü gardaşım kimin duzsuz mu ( hayırsız) çığdıın?
▪️Demirsiyiz, bacımız ölüp, galıııp? Men burda it günü görürem, veciyize (umrunuzda) değil.
Nefes almadan konuşan Şaman abla Nazlı’yı sinir eder, buna dayanamayan Nazlı;
▪️Makine kimi danışırsan, bir nefes al, teyip kasetine danışmırsan ki; men seye yetişebilmirem.
▪️Tamam tamam yavaş diyecem, gurban olum yaz!
▪️Gardaş; saçıyı orada isdat, gel burada dara! Menim günümü gara eliyipler…
(Acilen gel, anlamında)
▪️Gel bu zalımın elinnen meni kutar!
Selama sabaha yer vermeden sitem dolu cümlelerle mektubu tamamlatır.
O zamanlar telefon çok yaygın olmadığından, mektup yazmak, mektupla haberleşmek en gözde haberleşme şekliydi.
(Çoğunuzun da bildiği gibi o zamanlarda bütün telefon görüşmeleri postane üzerinden bağlatılıyordu; dolayısıyla da konuşmalar, santralde olanlar tarafından dinleniyordu.
Daha sonraki yıllarda telefonlar otomatik görüşmeye bağlandığı için, postane santralleri devreden çıktı.)
Şimdi yine mektuba dönelim.
Mektup yazdım garadan
Dağlar çığsın aradan
Seni meye gavuşdursun.
Yeri göyü yaradan
Değerli dostlar; hayatımızda büyük bir yer tutan mektuplar ve mektuplaşma, konusunda o dönemlerde yaşayanların ne kadar çok anılar biriktirdiği…eminim hala sakladığı mektuplar olduğundan eminim.
Mektupların gözdemiz olduğunu o güzel yıllarla ilgili yazacaklarımız kitapları doldurur.
Sonsuz saygı ve sevgilerimle