Bu takım kurulurken yapılan kadro mühendisliği son derece kötü kurgulanmış. Hoca tercihinden tutun oyuncu tercihlerine kadar, sistem tercihinden tutun oyunculardan verim alma sıkıntısına kadar birçok sorunun cevabı maalesef yok. Amed maçına gelinceye kadar takım olarak ite kaka, iki eğri bir doğru ile aldığımız galibiyetler, bizi üst basamaklarda tutmakla beraber; oynanan oyun açısından hep ümitsizliğe büründük.
Amed maçından önce rakiplerimizin puan kaybetmeleri bizi büyük umutla stada koşturdu. İlk dakikalarda atılan golün keyfiyle maçı domine edeceğimizi düşünürken, maalesef yine bildik oyun biçimine gömülerek zaman geçirme, geriye pas, topu çabuk kaybetme, pozisyon üretememe hastalıklarımızın ortaya çıktığını gördük.
Hocanın ilk 11 tercihi birçok yanlışı içinde barındırıyordu. Sağ bek olmayan 20 numaralı Mert’in hala ısrarla o bölgede oynatılması, sol açık 11 numaralı Burak Çoban’ın verimsiz ve etkisiz hali, santrfor Aleksiç’in sahada yokluğu ve bir santrfor olarak pozisyona bile girememesine rağmen hocanın bunlara 70-80 dakika tahammül etmesi kabul edilemez.
Maçın ikinci yarısında top daha çok rakipte, biz ise karşılayan pozisyondaydık. Top kapmakta zorlanıyorduk. Kaptıklarımızı da çabuk kaybediyorduk ve bundan dolayı da etkili kontratak yapamıyorduk. Maçı seyrederken içimden “herhalde hoca oyuncu değişikliği için gol yememizi bekliyor” diye geçirirken, maalesef asıl yeri sağ bek olmayan Mert’in Gradel’i kaçırması, 4 numaralı Alim Öztürk’ün de ıska geçmesi kalemizde golü görmemize sebep oldu.
Kısaca şunu söylemek istiyorum…
Sene başından beri tatsız tuzsuz ve Iğdırlılara umut vermeyen, temposuz, rakibi ısırmayan ve en önemlisi organize olamayan bir takım kimliğinden ne zaman kurtulacağız?
Takımın en iyisi Regattin’di.