Anne...
Can demektir, nefes demektir, sığınılacak en sıcak limandır. Herkesin annesi değerlidir, kıymetlidir; ama insanın kendi annesi bir başkadır.
Benim cefakâr, fedakâr annem…
Hayatı boyunca kendi ihtiyaçlarını hep ikinci plana atıp biz evlatlarını önceleyen, yemeyip yediren, giymeyip giydiren, saçını süpürge eden bir kadındı.
Yaşı ilerlemişti ama sevgisi hep tazeydi. Bizleri gözünün önünden bir an bile ayırmak istemeyen, kalbi yalnızca evlatları için atan vefakâr bir anneydi.
Onu bundan tam on dört yıl önce kaybettik. “Kaybettik” diyorum ama aslında ne gönlümden ne de gözümden bir an olsun gitmedi. Hâlâ onun varlığı, sesi, kokusu, sevgisi en derinimde yaşıyor, kalbimde…
Bazen gözlerimi kapattığımda, çocukluğumdaki gibi başımı dizine koymuşum gibi hissediyorum. O başımı okşarken ben de kendimi dünyanın en huzurlu yerinde bulurdum.
Yanına her gidişimde ellerini öpmek, yanağından bir buse almak benim için bir görevdi. Son zamanlarda ise boynuna sarılır, doya doya koklardım. İçimde bir his vardı çünkü... Onu bir gün kaybedeceğimi biliyordum. Yaşlanmıştı, hastalıklar da peşini bırakmıyordu.
Elimden geldiğince yanında olmaya, ona hizmet etmeye, onu üzmeden yaşamaya gayret ettim. Şimdi düşünüyorum da, iyi ki öyle yapmışım.
Hastalandığında onu ihmal etmeden doktora götürdüm, tedavisini yaptırdım, elinden tuttum, gözünün içine baktım.
Bugün içimi rahatlatan, içimdeki boşluğu az da olsa dindiren tek tesellim budur.
Onun bana bıraktığı en büyük miras; o eşsiz sevgisi ve silinmeyen hatıraları oldu.
Şimdi bir Anneler Günü daha geldi. Yine gözüm seni arıyor, biliyorum boşuna... Ama kalbime söz geçiremiyorum.
Seni anmaktan, seni özlemekten vazgeçemiyorum. Ellerimi açıp dualar ediyorum; her günümde, her anımda… Ama bugün daha da çok.
Ruhun şad, mekânın cennet olsun benim güzel annem.
Sen artık yanımda olmasan da, sevgini her daim içimde taşıyorum.
Anneler Günü’n kutlu olsun… Seni çok seviyorum.