Azerbaycan Başkonsolosluğunun daveti ve Azerbaycan Cumhurbaşkanlığının organizasyonu ile düzenlenen Karabağ gezisine, Erzurum ve Kars’tan meslektaşlarımızla birlikte katılma imkânı bulduk. Yola çıkarken bu seyahatin elbette önemli olacağını biliyorduk; ancak Karabağ’a adım attığımız andan itibaren yaşadığımız yoğun duyguların bizde böylesine derin izler bırakacağını tahmin etmek zordu. Bu yolculuk, hem anlamı hem de hatırası bakımından hafızalara kazınacak bir nitelik taşıyordu.
Kars Başkonsolosluğunun samimi misafirperverliği ve Azerbaycan Cumhurbaşkanlığının özenle hazırladığı program, bu ziyareti daha da değerli kıldı. Misafir eden tüm kurum ve yetkililere içtenlikle teşekkür borçluyuz.
Karabağ topraklarında yürürken her bir adımın altında şehitlerin kanıyla yoğrulmuş vatan toprağının hikâyesi vardı. Uğrunda can verilen, yıllar sonra yeniden özgürlüğüne kavuşan bu kutsal coğrafyada bulunmak tarifsiz duygular uyandırdı. Bir zamanlar acının hüküm sürdüğü bu bölgede hayatın yeniden yeşermeye başladığını görmek, hüzün ile gururu aynı anda hissettirdi.
Gezi boyunca dinlediğimiz canlı tanıklıklar, bu toprakların yaşadıklarını gözlerimizin önünde yeniden canlandırdı. Zulmün, haksızlığın ve yok edilişin bıraktığı derin izleri anlatan insanların sözleri, hafızalara kazındı. Ancak bazı anlar vardı ki kelimeler yetersiz kaldı. Hocalı’da görüştüğümüz kadınlar, Zennure Selimova ve Ceyran Azizova, o karanlık günleri sanki dün yaşamış gibi gözyaşlarıyla anlattılar. Seslerindeki titreme, gözlerindeki acı, yüzlerindeki çaresizlik; insanı bir anda yıllar öncesine, Hocalı sokaklarına götürüyordu. Bu tanıklık, gezi’nin belki de en ağır ama en anlamlı anlarından biriydi.
Basın mensupları olarak görevimizin yalnızca görmek ve kaydetmek olmadığını bir kez daha hatırladık. Bu topraklarda yaşanan zulmü, şehitlerin mirasını, acıyla yoğrulmuş hikâyeleri ve dirilişin umudunu tüm gerçekliğiyle anlatmak; bunları dünyanın vicdanına nakşetmek sorumluluğumuzdur. Dinlediğimiz her cümle, gördüğümüz her kare, kalemimize yüklenen yeni bir emanetti.
Karabağ’da geçirdiğimiz günler, bir yolculuktan çok daha fazlasıydı. Tarihin izlerine dokunduk, acının gölgesinde kalan hikâyelere kulak verdik. Fakat tüm bu yaşananların ötesinde, özgürlüğe kavuşmuş bir toprağın yeniden canlandığına tanıklık ettik. Şehitlerin hatırası önünde saygıyla eğilirken, bu vatanın her bir karışının kıymetini bir kez daha idrak ettik.
Karabağ, gönlümüzde yeniden ve daha derin bir yer edindi. Bu ziyaret; bir hatırlayış, bir sızıyı taşıma, aynı zamanda yeniden doğmuş bir coğrafyanın şahitliğini yapma yolculuğuydu. Yılların yükünü sırtında taşıyan bu topraklara dokunmak, bizleri de değiştirdi. Bu yolculuk, anlatmakla bitmeyecek kadar derin, unutulmayacak kadar anlamlıydı.











