14 Mayıs seçimleri öncesi partiler adaylarını belirledikten sonra kendime göre adayları objektif olarak izlemeye başladım. Siyasi partiler de adaylarını belirledikten sonra sahaya inmeye başladılar. Iğdır gibi yerlerde gelenektir; partiler adaylarını belirledikten sonra Iğdır’a ilk gelişlerinde konvoy düzenler, güç gösterisi yapar ve kendilerini en güçlü parti gösterip seçmenin cazibesini kazanmak isterler. Bu gösteri seçime girip aday gösteren her siyasi parti tarafından aşağı yukarı yapıldı. Partililer adaylarını havalimanında karşıladılar. İl merkezine kadar konvoylar oluştu. O gösteriyi en iyi bir şekilde yaptılar. Yapmaya özen gösterdiler.
Her aday kendini anlatmaya, Iğdır’a yapacakları hizmetleri anlatmaya özen gösterdiler. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Seçmen icraat ve vaat edilenlere bakıyor. Gördüğüm kadarıyla artık “Vatan, Millet, Sakarya” siyaseti para etmiyor. Her adayın kendini ve partisini en güzel bir şekilde ifade etmeye hakkı var. Ancak rakip görülen partinin adayına vurma siyasetinin artık prim yapmadığına şahit oluyorum. Onu yapanlara toplumun iyi bakmadığını söylemek isterim.
Önceki gün MHP Milletvekili ve milletvekili adayının basınla kahvaltıda buluşması vardı. Basın toplantısını gazeteciler yazılı basında ve sosyal medyada yayımladılar. Yapılan hataların, yanlış konuşmaların oldukça tepki çektiğini gördüm.
Her aday güzel, süslü kelime ve cümlelerle kendisini, partisini anlatmaya muktedirdir. Ancak rakip gördüğü partilerin adaylarını küçümsemeye ve hakaret etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Ben toplumun hassasiyetlerini dile getirmeye çalışıyorum. Elbette insanlar aş, iş peşine koşacaklar. Yıllardır Iğdır’a yatırımlar getirilmesi için mücadele ediyoruz. Yani bizler basın mensupları asıl görevlerimiz, memleketimize en güzel yatırımlara ön ayak olup iş dünyasını ilimize çekmektir. Evet yanlışlarla, yolsuzluklarla mücadele basının görevleri arasındadır. Ancak yaşadığı bölgeye gelen yatırımcılara manevi olarak destek olmak ve onların bölge insanına istihdam sağlamasına sebep olmak da basının görevleri arasındadır.
Biz her partinin toplantılarını dikkatle izliyoruz. Dün dikkatimi çeken bir toplantıya katıldım. AK Parti Milletvekili adayı Cantürk Alagöz’ün Ticaret Odası ziyaretinde Azerbaycan’dan gelen akademisyen, parlamento ve basın mensuplarından oluşan bir grup vardı.
O toplantıda bile Cantürk Alagöz, gelecekte seçilmesi veya partisinin tekrar iktidar olması durumunda alışık olduğumuz iktidarın nimetlerinden Iğdır’ı yararlandıracağım demedi. Sadece benim kendisine sorduğum şu Çinlilerin 3 bin kişinin çalışacağı fabrika projesini sorusuna, “Onun da hayata geçmesi için çalışmalar sürüyor ama kendimin daha önce başlattığım ve son aşamada olan yatırımlarda 700 kişi ilk etapta istihdam edilecek ve gelecekte 2000 kişiye iş imkanı sağlayacak yatırıma dönüşecektir” cevabını verdi.
Bu konuşmalardan sonra dikkatimi çeken seçim büroları oldu. Uzaktan da olsa Vali yolunda bulunan seçim bürolarının önünden geçerek seçmenlerin ilgi ve alakalarını anlamaya çalıştım. Vallahi Iğdır’ın her kesimden ağır toplarının Cantürk Alagöz’ün seçim bürosunda olduğunu gördüm. Bu tablo ile ben Yeşil Sol ve AK Parti arasında birer milletvekilliğinin bölüşüleceğini gördüm. Kim ne derse desin bunda birçok faktör etkilidir. Birincisi, Cantürk Alagöz’ün işin başından ben aday olmak istiyorum deyip müracaat etmemesi geliyor. Halk arasında, “Cantürk Alagöz aday olmak istemiyordu. Cumhurbaşkanın bizzat talimatıyla aday oldu’ söyleminin yayılması, Cantürk Alagöz’ün toplumun ortak ihtiyaçları olan okul, su ve benzeri ihtiyaçları kendi imkanı ile yardımcı olması kendisine olan ilgiyi tavan yaptırmış durumda. Ve çok önemli bir konu da var ki; Cantürk Alagöz milletvekili olduktan sonra onun seviyesinin bakan seviyesinde olacağı kanaati hakim olması.
Iğdır’daki seçimler, sürece girdikten birkaç hafta içinde sonucunu belli etmeye başlıyor. Benim gözlemim bu. Ancak tabii ki seçim sürecindeyiz. Aday veya parti hata yaparsa kimsenin beklemediği olaylara da gebe kalınabilir.