Ülkenin çeşitli yerlerinden seçilen ve İstanbul’dan kaçabilen milletvekilleri Ankara’da toplanırken, meclisin hangi binada çalışacağı bilinmiyordu. Çünkü o günün Ankara’sında meclis için uygun bir bina da yoktu. Tüm aramalardan sonra İttihat ve Terrakki Kulübü için yapılmış fakat henüz bitirilmemiş olan tek katlı binanın meclis olması kararlaştırılmış ve inşaatının bitirilmesi için çalışmalar hızlandırılmıştır.
İstanbul Hükümetinin başbakanı Damat Ferit Paşa, Ahmet Anzavur’a paşalık rütbesi vererek onu yakıp yıktığı yerlerin mutasarrıflığına atamıştır. Düzce’de büyük bir ayaklanma çıkartarak yurttaşları birbirine kırdırtmıştır. 18 Nisan 1920’de Kuvayı Milliye’ye karşı Kuvayı İnzibatiye adı verilen bir örgüt oluşturmuştur. İzmit çevresinde padişah adına hareket ettiğini belirten bu örgüt, etrafa dehşet salmıştır. Anadolu’da iç durum giderek kötüleşmiştir. Ankara’da bulunan milletvekilleri ülkedeki iç gelişmeleri kendi aralarında tartıştıktan sonra Meclisin 22 Nisan Perşembe günü açılmasına karar vermişlerdir. Fakat sonra bu karardan vazgeçilerek meclisin 23 Nisan 1920 Cuma günü açılmasının daha yararlı olacağı düşünülmüştür.
Mustafa Kemal Paşa’nın meclisin açılışını Cuma günü namazdan sonraya getirterek dualarla açılışına eşlik etmesi Türk Milletinin büyük sevinci olmuştur. TBMM, milletvekilleri Hacı Bayram camiinde halkla Cuma Namazını kıldıktan sonra 23 Nisan 1920’de saat 13:45’de içlerinde en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey’in başkanlığında toplanarak onun açış konuşmasıyla çalışmalar başlanmıştır.
Şerif Bey’den sonra ilk sözü Ankara Milletvekili Mustafa Kemal Paşa almış ve meclisin olağanüstü yetkiye sahip olarak yeni seçilen milletvekilleri ile işgale uğrayan saltanat merkezinden kurtulup gelen milletvekillerinden oluştuğunu açıklamış daha önce seçilmiş olan milletvekillerinin de olağanüstü yetki ile görev yapacaklarını belirtmiştir. Bu açıklama meclisçe de onaylanmıştır. Daha sonra milletvekilleri tutanaklarının incelenmesi için komisyonlar kurularak o günkü çalışmalara son verilmiştir ve böylece TBMM resmen açılmış oluyor.
TBMM’nin açılışını müteakiben, 1921 yılından itibaren ‘’Ulusal Egemenlik’’ bayramı olarak kutlanmış, ‘’Çocuk Bayramı’’ ifadesinin Himaye-i Etfal Cemiyetinin (Çocuk Esirgeme Kurumu) kendi teşkilatına yayımladığı bir genelge ile ortaya çıkmış ve uygulamaya konulmuştur. 23 Nisan haftasının ‘’Çocuk Bayramı’’ olarak kutlanmasına bundan sonra başlanmıştır. ‘’23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramının ilk kutlamalarına, Atatürk de Para Palas’ta verilen bir baloya gelerek katılmıştır. 27 Mayıs 1935’te verilen bir önergeyi TBMM, ‘’Ulusal Bayramlar ve Genel Tatiller Hakkında Kanun’’ adı ile yasalaştırmış; bu yasayla 23 Nisan günü de, ‘’Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’’ olarak yasal hale getirilmiştir.
Bu bayramın hem ülkemizin çocuklarına hem de dünyadan davet edilen diğer çocuklarla birlikte mazlum ve mağdur olan dünya çocuklarına ve onlara da özgürlük getirmesi düşüncesi ile kutluyorum.
Yöremiz halk şairlerinden Çıldırlı Şeref Taşlı Ova ile Karslı Murat Çobanoğlu’nun sazlarıyla karşılıklı olarak Atatürk’ü destani bir şekilde övüşlerini 23 Nisan haftası münasebetiyle yayınlamayı uygun gördüm:
(BÜYÜK ATATÜRK’ÜN DESTANINA BAK)
Taşlıova:
Bir destan söyleyeyim vatana uygun;
Büyük Atatürk’ün destanına bak,
Gazi madalyası yurdun nişanı;
Göğsündeki büyük nişanına bak.
Çobanoğlu:
Emir verdikleri hepsi olurdu;
Geriye dönmeyen fermanına bak,
Adalet sahibi, mülkünde idi,
Kötü iş yapmazdı vicdanına bak.
Taşlıova:
Çalıştı vatana türlü hünerden,
Yiğidin gözünde olur mu perde?
Sakarya önünde, Dumlupınar’da
Git, Akdeniz’deki düşmanına bak.
Çobanoğlu:
Kemal Atatürk’tür, söken o oldu,
Kaleye bayrağı diken o oldu,
Yunan’ı denize döken o oldu;
Vücuttan akıttığı al kanına bak.
Taşlıova:
Mustafa Kemal’im sen yüz bin yaşa,
Emirin işledi dağ ile taşa,
Oturttu düşmanı bütün baş başa,
Mu(a)hede ettiği Lozan’ına bak.
Çobanoğlu:
Atatürk’tür düşman belini büken,
Orduları yarıp çemberler söken,
Düşmanın gözünden kanlı yaş döken,
Git de onun hele meydanına bak.
Taşlıova:
Hizmeti bu idi yüce vatana,
Züleyha’dan doğdu, geldi bu yana,
İstanbul’dan geldi, çattı Samsun’a,
Gezdi vatanının her yanına bak.
Çobanoğlu:
Kemal Atatürk’ü söylerim hala,
Çobanoğlu destan söyledi böyle,
Vücudu dünyadır, seri de kale,
Sırtı yere gelmez aslanına bak
Taşlıova:
Ne kadar büyüksün ey yüce Gazi!
Harf inkılabiyle açtı bir hızı,
Kalbimiz saklıyor daima sizi,
Şeref’in dilinde destanına bak.
Kaynaklar
1 Atatürk Ve İlkeleri İnkılap Tarihi,(Saife 91-92). Ankara 1997
2 Saim Sakaoğlu, Turgut Günay, Halk Şiirinde Atatürk, (Saife 91-92). Atatürk Üniversitesi Yayınları
3 Atatürk Ansiklopedisi, Milli Bayramlar. Ankara 1983.