ŞİİRİMİZDEKİ “LEVLÂKE” KUTSİ HADİSİ
Şairler, çoğu kez şiirlerini, kendilerine ilham veren maddî veya manevî duygulardan etkilenerek yazarlar. Bu ilham, bazen bir âyet veya bir hadis de olabilir. Bu yazımda “levlâke” hadisi kutsisini işleyen şairlerimizin şiirlerinden, kutsi hadisin geçtiği beyitleri irdeleme denemesi yapmak istiyorum. Hadisi kutsi: Hz. Peygamber (S.A.S)’in Allah-u Teâlâ’ya nispet ettiği hadislerdir. Bu hadislerin manası Allah’tan, sözleri Peygamber Efendimizdendir. Hz. Peygamber (S.A.S)’e “Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor” diye rivayet eder[1].
Bir başka tanımda ise Hadis-i kutsi, Hz. Peygamber (SAS)’den Rabbine izâfe edilerek rivayet edilmiş olan hadislerdir. Kutsi hadise, “rabbani”, “ilâhi” hadis de denir. Allah (CC)’hü, peygamberinin kalbine bir mana ilham etmiş, O da kalbine ilham edilen fikri dile getirmiştir. Manaları itibariyle “Nebevî” hadisler de denilen ve diğer hadislerden farklı olan, kutsi hadisler, hadis kitaplarında genellikle Allah’a nispet edilen lafızlarla rivayet edilirler.[2]
İslâm inancına göre vahiy yoluyla gelmeyen ve Allah tarafından ilham yoluyla, Peygamberine telkin edilen, fakat Kur’an’da bulunmayan Allah (CC)’nün sözlerine “Hadis-i Kutsi” denmiştir.[3] Bunlar, aşağı yukarı birbirlerine yakın tanımlardır. Konumuzla ilgili Hadis-i Kutsinin tam metni:
“Levlâke levlâke, lemâ halektü’l eflâke”.(Habibim) sen olmasaydın, sen olmasaydın kâinatı/felekleri, yaratmazdım.” Bu kutsi hadisin sahih olmadığı beyan edilmekle birlikte, yine de bütün mutasavvıflar ve şairler, Hz. Peygamber (SAS.)’i överken, bu hadisi daima kullanmışlardır. Hadisin sahih olup, olmayışı veya mevzu oluşunu hadis alimlerine bırakıyorum. Zaten yazının konusu da bu değildir.
Hadisle ilgili bir yorum: Hadis bilginlerinden bir kısmı, bu söz hadis olmasa bile Deylemi’nin, İbn-i Abbas’tan merfû (senedinde atlama olsun olmasın, doğrudan peygamberimize nispet edilen hadis) olarak rivayet ettiği şu olaya bir bakalım: “Cebrail bana geldi ve dedi. Allah buyuruyor, İzzet ve Celalim hakkı için Ya Muhammed! Sen olmasaydın Cenneti yaratmazdım, Sen olmasaydın Cehennemi yaratmazdım.” Başka bir rivayette ise “Sen olmasaydın dünyayı yaratmazdım” buyurduğu için meâl bakımından hadis sayılır derler. (Bkz. Mehmet Yılmaz, Edebiyatımızda İslâmî Kaynaklı Sözler, sahife:113. İstanbul.199.)
Hz. Peygamber(SAS)’i övüş olarak yazılan na’tların çoğunda bu hadis geçer. Bil vesile Allah ve peygamberimizi, öven ve anlatan yazılar, Türk Edebiyatında hangi türlerle verilir ismen ve kısaca onları da vermek istiyorum. Tevhid, na’t, siyer, hilye, Mevlid, mî’râciye, hepsi türüne göre Hz.Peygamber (SAS)’in bir yönünü anlatmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalardan sonra “Levlâke” kutsi hadisinin geçtiği beyitlerden örneklere gelelim:
1) Senâyi Efendi: (XV. yüzyıl) şarlerimizden olup, bahse konu hadis-i kutsi, mısralarını şöyle süslemiştir.
Dedi şanında Hak “Levlâk levlâk”
Muhammed olmasa olmazdı eflâk.
Allah (CC)’hü: “Muhammed(SAS) olmasaydı, gökler ve yerler olmazdı, bu “Levlâk” senin şanındır”. Dedi.
2) Şeyh Galip : (1757-1798) arasında yaşamış ünlü bir divan şairidir. “Levlâke” hadisine, şiirinde şöyle yer vermiştir:
Levlâk ile zât-ı pâki mevsuf
Kur’an’da sıfatı zarf ü mazruf.
O yüce Peygamber (SAS)’in tertemiz şahsiyeti, “Levlâk” hadisiyle sıfatlandırılmıştır. Zaten Kur’an bile peygamber efendimizin, hem şahsını hem de sıfatını işlemiştir. Efendimizin pak cismi, zarf; “Levlâke” hadisi ise onun mazrufudur. Şair, Kur’an’ın bu olayı tastik ettiğini belirtiyor.
O’nun tertemiz zatı, “sen olmasaydın” sözüyle övülmüştür. Sıfatları, Kur’an’a zarf ve mazruf olmuştur. Yani Kur’an’da O’nun sıfatları vardır. Sıfatlarındaysa Kur’an mevcuttur. Burada Hz. Pegamber (SAS) Kur’an’la özdeşleştirilmiştir demek istiyor.
3) Nâzim : (XVII. yy) divan şâiri olup, “Levlâke” hadis-i kutsisini şu mısralarla övmüştür.
Ünvan-ı kitâb-ı midhatin olmuş ezel,
Levlâke le-mâ halektü’l-eflâk.
Nazim, Ta ezelden beri, yani Hz.Peygamber(SAS)’in yaratıldığı andan beri övgüye mazhar olduğunu işlemektedir. Levlâke hadisi, Hz. Peygamber (SAS)’i, tâ ezelden öven kitabın unvanı olmuştur. Demektedir.
Fuzûlî, Türkçe Divanında “Levlâke levlâke lema halekt’ül- eflâke” hadis-i kutsisini ise şöyle övmektedir:
Ey padişâh-ı serir-i “Levlâk”,
Maksûd-ı vücûd-ı hâk ü eflâk.
Usta şâir, hadis-i kutsinin beyit içinde adeta hem analizini hem de sentezini yapmıştır. Ey “Levlâk” tahtının padişahı, (Sen!) yerlerin ve göklerin yaratılışı (vücut bulması)’nın asıl sebebisin.
4) Sinan Paşa : (XV.)yy’da yaşamıştır. Fatih Sultan Mehmet’e hoca olduğundan, Hoca Paşa diye tanındı. Gazel ve kasideleri, ayrıca “Tazarruname” ve “Tezkiret’ül-Evliya”adlı eserleri vardır. “Levlâke” hadisiyle ilgili olarak :
Nakş-ı safahat-ı rayetindir,
Levlâke le-ma halektü’l-eflâk.
(Ey Yüce Peygamber!) (SAS), “Levlâk” hadisi, senin yaratılış safhalarındaki nakış bayrağındır. Yani yaratılışın her safhası bir ilahi nakışla süslüdür ve bu süsler de senin bayrağındır. Kısacası Sen, “Levlâke” bayrağısın.
5) Yunus Emre : (XIV.yy) Anadolu’nun ulu ereni ve mutasavvıfıdır. Türkçe Divanı ve Risalet’ün-Nushiyye adlı eserleri vardır. Bir beyitte “Levlâke” hadisini şöyle şiirleştirmiştir:
Yaradıldı yir ile gök Muhammed dostluğuna
Levlâk ona delil durur ansız yir ü gök olmadı.
Yer ile gök, Hz.Muhammed (SAS)’in Cenab-ı Allah ile olan dostluğuna yaratılmıştır. Bunun delili de “Levlâk” hadis-i kutsisidir. Demektedir.
6) Şeyhü’l- İslâm Yahya : (1561-1644) 16. yy’ın son yarısında 17. Yy’ın ilk yarısında Şeyhülislamlık görevini yürütmüştür. Aynı zamanda ünlü bir Türk divan şairidir.
“Levlâke” hadsi için:
Sana mahsus lütfûdur Hakk’ın,
Tâc-ı Levlâk u taht-ı ev-ednâ.
“Sana vâdedilen Levlâk tahtının tâcı, Cenâb-ı Allah’ın sana mahsus bir lûtfudur.
7) Mir’âtî (Kalecikli mir’ati; Hacı Bayram Veliyi bir yana bırakırsak, başkent Ankara’nın en güçlü halk şairidir.)
Mir’âtî , Bir “nefes”’inde, Levlâk hadisini şöyle dile getiriyor:
Ol şah-ı Risalet, sultan-ı kevneyn,
Buyruldu hakkında levlâke levlâk
Ey nur-ı Nübüvvet Ceddü’l Haseneyn,
Senin için var oldu zemin ü eflâk.
O Peygamberlik padişahı, iki âlemin sultanı hakkında “sen olmasaydın sen olmasaydın” buyruldu. Ey peygamberlik nuru, ey Hasan ile Hüseynin atası, yeryüzü de gökler de senin için var oldu.
8) Süleyman Çelebi : (XIV.yy) Mevlid’in ünlü Şâiri, Süleyman Çelbi, Emir Sultan’ın,Bursa’da halifesi olmşdu. Yıldırm Camiinde imamlık yaptı. Bir vaizin bir ayeti yanlış yorumlaması sırasında bir Arap itiraz edip, vaizi susturmuş ve Süleyman Çelebi, bu hadise üzerine asıl adı “Vesiltü’n-Necat” olan Mevlîd adlı eserini yazmıştı. Bu eser, Hz. Peygamber (SAS)’in doğumundan vefatına kadar tüm hayatını, mesnevi tarzında işlemiştir. Burada sadece “Levlâke” hadisiyle ilgili kısmını ele alacağız:
Andan oldı her nihan ü âşikâr,
Arşta ferşte yerde gökte ne ki var.
Ger Muhammed olmasa idi yâr,
Olmaz idi ay u gün leyl ü nehar.
İskender Pala, yukarıdaki beyitlerle ilgili aşağıdaki açıklamayı yapıyor.
Allah (CC.) “Sen olmasaydın, sen olmasaydın ya Muhammed! (SAS) varlığı yaratmazdım.” buyurmuştur. Kâinat, Hz.Peygamber (SAS)’in yüzü suyu hürmetine yaratılmıştır. Daha doğrusu her şey Habibullah cihana gelsin diye var olmuştur.”[4]
Hâkim, (Hâkim en- Nişabuî, 3Rebbielevvel,321-3 Mart933 // Ö. 3Safer405-3Ağustos1014. Nişabur-İran) “Müstedrek”’in, II.Ciltte, 672. Hadis No:4228’de, Hadisin manası: “Allah(CC)’hü, Hz. Âdem’e hitaben, “eğer Muhammed olmasaydı, seni yaratmazdım.” Hâkim, bu hadisi, sahih hadis olarak kabul etmiştir.
S. Çelebi, yine Mevld’de:
Hak Teâlâ ne yarattı evvelâ,
Cümle mahluktan kim ol evvel olâ.
Burada bir hadisten bahsedeceğim: Kalen-Nebiyyü aleyhisselâm: “ Evvelü mâ halâka’llâhû Teâlâ rûhi”. Manası : Hz. Peygamber (SAS) dedi ki : “Yüce Allah ilkin benim ruhumu yaratmıştır.” Bir başka hadiste Kalellâhü Teâlâ : “Ahsenü mevlûdin Mustafa”. Açıklama: “Doğanların en güzeli Mustafa’dır”. İşte bu hadisler yukarıdaki beyitlerle şiirleştirilmiştir. Yine mevlit’te:
Pes bilün kim gelmedi hem gelmeye,
Mustafa gibi kimesne dünyaya.
Çok açık olduğu için yoruma gerek yok. Bütün bu hadisler, aynı zamanda “Levlâke” kutsi hadisini mana yönünden teyit etmektedir. Yine Mevlid’in 90. Beytinde :
Anun için oldı bu varlık kamu,
Ay u yıldız yir ü gök ucmak tamu.
Yukarıdaki beyit için Prof.Dr. Faruk Kadri Timurtaş, şu yorumu yapıyor : Süleyman Çelebi, bu beyitte “Levlâke” hadisini şiirleştirmiştir. Yani Levlâke hadisinden etkilenen şair, manasi: Ay, yıldız, yer, gök, cennet ve tüm varlıklar,hepsi O’nun içindir. Demektedir. Yine Mevlid’in 138. beytinde:
Geldi çün ol Rahmet lil Âlemin,
Vardı nur anda karar etdi hemîn.
“Rahmet lil Âlemin”, Ayet-i Kerime olup, bu ayetle, Hz. Peygamber(SAS) kastedilmiştir. “Âlemlere rahmet için”, “Âlemlere rahmet olan”, “Âlemlere rahmet olarak gönderilen”. Bu sözler Hz. Peygamber(SAS) hakkında bir lakap ve O’nun sıfatıdır. Bunlar Enbiyâ Sûresi, 107. Ayetinden alınmıştır. Ayet : “Vemâ erselnâke illa rahmeten li’l-âlemin.” Manası: “biz seni âlemler için ancak rahmet olarak gönderdik.”[5]
Bu duygu ve düşüncelerle, Hicretten 53yıl önce, 12 Rebiülevvel’de ve 570’de Abdülmuttalib oğlu Abdullah ve Vehb kızı Âmine’den Mekke’de dünyayı teşrif eden Hz. Muhammed (SAS) Allah’n son elçisi on üç gün süren bir hastalığın ardından, 8 Haziran 632’de(Hicri 11,Rabiülevvel12) pazartesi günü Medine’de bulunan evinde 63 yaşında vefat etti. Peygamber(SAS) Efendimizin kabri yeşil Kubbenin (Kubbe-i Hadra) içinde , Ravza-i Mutahhara’dadır. 2025 miladî yılındaki “Kutlu Doğum Haftası”, başta tüm insanlığa, İslam Âlemine ve yurdumuza barışa ve hayırlara vesile olmasını dilerim.
K A Y N A K L A R
1) Dinî Konular Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. Ankara.2005.
2) Doç.Dr.Mustafa Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü,TDİ. Vakfı Yayınları. Ank. 1992.
3) Abdülbaki Gölpınarlı, Hz. Muhammed ve Hadisleri, İst. 1954.
4) İskender Pala, Mevlid,İst. 2012.
5) İskender Pala, “Su Kasidesi”,İst.2004.
6) Mehmed Yılmaz, Edebiyatımızda İslami Kaynaklı Sözler, İst. 1992.
7) Kemal Edip Kürkçüoğlu ,“Tahir-ül Mevlevî, Edebiyat Lugatı”,Enderun Kitabevi, İst.1994.
8) Abdülbaki Gölpınarlı, Tasavvuf’tan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, İstanbul.1977.
9) Prof.Dr.Muhammed Hamidullah, İslamPeygamberi –Hayatı ve eserleri(iki cilt), İstanbul.1967/ 1386H.
10) Kur’an-ı Kerim Meâli, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara. 2002.
11) Prof.Dr.Şâdi Eren,Kadı Beydâvî,(muhtasar)Beydâvî Tefsiri,(4cilt),Selsebil Yayınları.İst.2010.
12) Sahîh-i Buhârî (muhtasarı) Tecrîd-i Sarîh tercemesi, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları (12cilt).Ankara. 1970.
[1]) Dini Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Sayfa:324. Ankara, 2005.
[2]) Doç.Dr.Müçteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, TDİ vakfı Yayınları (Shf:188).Ankara.1992.
[3]) Abdülbaki Gölpınar’lı, Hz. Muhammed ve hadisleri. (sahife:LXIII). İst. 1964.
[4] )Prof.Dr.İskender Pala, Mevlid,(kapı Yayınları).sayfa:22,İst.2012.
[5] )Prof.Dr.Faruk Kadri Timurtaş, Mevlid, 1000 Temel Eser. MEB. Yayınları.(shfe:20).İstanbul.1970.