Hicretin onuncu yılında Hz.Peygamber (SAS) bütün ashabiyle haccetmek üzere Medine’den hareket emri verdiler. Güneş koç burcundaydı, mevsim ilk bahardı, hac günleri mart ayına rastlamıştı. Kur’an-ı Kerimin hac suresinin yirmi yedinci ayeti : “ ve insanları hacca davet et, uzak yakın bütün yerlerden yaya olarak yahut hayvana binerek gelsinler sana…”bu sırada nazil olmuştur.
Hz.Peygamber (s.a.s) , bütün civardaki boylara haber vermiş hepsi de haccetmek üzere gelmişti. Hz. Peygamber’in (s.a.s) Medine den hareketleri, Zil- Ka’de ayının sonlarındaydı. Hz. Ali’ye de gelip kendilerine kavuşmasını iletmişti. Hz. Ali, Resulallahın emrini yerine getirip döndüler; Mekke’de Peygamber Efendimizle buluştular.
“BU HAC SON HACCIMDIR SANIYORUM… HAC TÖRENİNİ BENDEN İYİCE ÖĞRENIN” diye
buyurdular. Her gelenin sorusuna cevap vermede, sözlerini başkalarına duyurmada, “yavaş-yavaş, huzur ile” buyurarak halkın kalabalıkta birbirine eziyet vermesini önlemekteydiler. Zil-Hiccenin onuncu gününden sonra Kur’anın doksanıncı süresi (Nas) nazil oldu:
“Allah’ın yardımı ve fetih gelip çattı mı ve insanların, bölük bölük Allah dinine girdiğini gördün mü, artık Rabbine hamd ederek, tenzih et onu ve ondan bağışlanma dile; şüpe yok ki o bütün tövbeleri kabul eder.”
Bu surenin nüzulü Hz. Peygamberin amcaları Abbas’ı ağlatmıştı. Sebebini soranlara, Resulallah’ın ömrü sona yetti demişti.
Hz. Peygamber (SAS) arefe günü , herkesin neredeyse ezbere bildiği “ veda “ hutbesini okumuşlardı:
“Ey insanlar! Cahilliye devrinde dökülmüş olan bütün kanlar geçmiş gitmiş unutulmuştur… kan davaları cahiliye gelenekleri ayağımın altındadır. Cahiliye devrindeki faiz geleneği geçmiş gitmiştir…
Ey insanlar! Şeytan artık şehrimizde, kıyamete dek kendisine tapılmasından kulluk edilmesinden ümidini kesmiş me’yus olmuştur. Ey insanlar! Kimde bir emanet varsa emin olduğuna versin onu… Ey insanlar! Kadınlar da size Allah’ın emanetidir; onlar, Allahın adıyla size helal olmuştur. Sizin onlar üzerinde hakkınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakkı vardır… Allah cahliyet geleneklerini, o kötü adetleri, atayla babayla övünmeyi sizden giderdi. Bütün insanlar Ademdendir; o da topraktan. Ne Arap’ın Arap olmayana, ne de Arap olmayanın Arap olana, ne beyazın siyaha, ne siyahın beyaza üstünlüğü var; üstünlük ancak Allahtan çekinmektedir.”
Çok özet olarak örnekler verdiğimiz bu hutbeyi ashabına sunmuştu.
Ondan sonra, “Ey insanlar bu gün hangi gün” diye sordular ? Ashab hürmeti gereken gün dedi.” Ey insanlar,bu ay hangi ay?” Ashab , hürmeti gereken ay diye cevap verdi “ Ey insanlar “bu şehir hangi şehir? diye sordular. Ashap, hürmeti gereken şehir, dedi. Buyurdular ki:
“Allah, bu günün, bu ayın,bu şehrin kıymeti gibi, kıyamete dek kanlarınızı, mallarınızı, ırzlarınızı , birbirinize haram etmiştir.”
Sonra koltuklarının beyazlığı görününceye dek ellerini kaldırıp , “Burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin. Ey insanlar ben size bir şey bırakıyorum ki o da Allah’ın kitabıdır ona yapışın da sapıklığa hiç düşmeyin. Benden sonra peygamber yok, sizden sonra da ümmet yok; bu söylediklerim, sizden sorulacak. Tebliğ ettim mi” ? Buyurdular.
Ashap, evet Ya Rasulallah diye bağrışınca, “ Allahım “ buyurdular, “Şahid ol tebliğ ettim”.
Hz. Peygamber, “HAC VE UMREYİ ALLAH İÇİN TAMAMLAYIN…”Ayeti inince mübarek ellerinin parmaklarını kenetleyip, “Umre kıyamete dek hac törenine dahil oldu” buyurdular. Hac ve Umre törenini tamamlayıp, Medine’ye doğru yola çıktılar. Zilhicce ayının on sekizinci Perşembe günü, Mekke ile Medine arasında, CUHFE denilen yerdeki GADİR-İ HUM mahalline geldiler. CUHFE mescit-i Haram’a 176 kilometre uzaklıkta bulunmaktadır. CUHFE eskiden meskun bir mahal iken şimdi yalnız mikat mesciti bulunmaktadır. Hz. Resule (SAS) “ Ey Peygamber! Bildir sana Rabbinden indirilen emri ve eğer bu tebliği ifa etmezsen onun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur; şüphe yok ki Allah, kafir olan kavme doğru yola gitmek hususunda başarı vermez.” Mealindeki Maide Süresinin 67. ayeti inmiştir.
Bu ayeti kerimeden sonra Peygamber Efendimiz, GADİR-İ HUM’a indiler; oradaki ağaçların altına gittiler ve sahabenin ileri gidenlerinin dönüp gelmelerini, geride kalanlarının yetişmelerini emrettiler. “ Namaz insanları bir araya toplar” diye nida ettirdiler. Vakit öğleydi, sıcak pek şiddetliydi herkes toplanınca öğle namazı seferi olarak kılındı. Hz. Peygamber’e (SAS) deve hamutlarından üç kademe bir minber yapılmıştı. Namazdan sonra o minbere çıktılar; Hz. Ali’yi yanlarına çağırdılar. Gelince onu da minbere çıkardılar. Sağ yanlarına aldılar. Sonra Allah’a şükür mahiyetinde bir hutbe okudular. Hz. Peygamber oradakilere sordu:
Allah’ın birliğine, Muhammedin onun kulu ve Peygamberi olduğuna şehadet ediyor musunuz? Cennet, cehennem ve mutlaka kopacak olan kıyamet hakkında inancınız nedir?
Hepsine inanıyoruz dediler. Peygamber Efendimiz “ Allahım şahit ol” buyurdular.
Sonra dediler ki:
“Ahirette havuz kıyısında bana ulaşacaksınız; havuzumun boyu, sana ile Basra arası kadar; kıyısında gökteki yıldızlar kadar çok kadehler var. Ben önce varacağım; siz gelince de aranızda bıraktığım iki paha biçilmez şeye ne yaptınız; sizden soracağım. Sizin aranızda iki paha biçilmez şey bırakıyorum; biri öbüründen daha büyük; Allah’ın gökten yere uzatılmış ipi; Allah’ın kelamı ve “Ehlibeytim”. Bu ikisi havuz kıyısında bana ulaşıncaya dek birbirinden ayrılmaz. Bunu rabbimden ben diledim. Bu ikisine yapışır, sarılırsanız benden sonra ebedi olarak sapmazsınız, yol yitirmezsiniz.
“BEN KİMİN MEVLASI İSEM, BU ALİ ONUN MEVLASIDIR”
Allahım, onu seveni (vilayetini kabul edeni) sev; ona düşman olana düşman ol; ona yardım edene yardım et, onu hor tutanı, hor hakir eyle, nereye döner, yönelirse hakkı onunla beraber et. Diyerek Hz. Ali’ye dua ettiler.
HZ.ÖMER KOŞUP, Hz.ALİ’YE “NE MUTLU SANA” DEDİ
Ahmet bin Hanbel’e göre, “ben kimin mevlası isem” … sözünü dört kere tekrarlamışlardır.
Hz.Resul’ün bu beyanından sonra sahabe, Ali’yi tebrike koştu. İlk olarak Hz. Ömer, ne mutlu sana ki ey Eba-Talip oğlu dedi, bu günü, benim ve kadın erkek bütün inanların mevlası (Veliyy-i emri) olarak sabahladın.
Hassan b. Sabit, Hz. Alin’in imametine dair bir şiir inşad etti ve Hz.Resul (s.a.s) Hassan’a buyurdu: “ dilinle bize yardım ettikçe” Rüh’ul-Kuddüs’ün teyidine mazhar ol, duasını Peygamberden almıştır.
Medine’ye hareket edince, “Bügün dininizi ikmal ettim; size nimetimi tamamladım. Size din olarak Müslümanlığı verdim de razı, hoşnut oldum”(Maide,3).ayeti inmiştir.
“ Hadis-i Gadir” diye meşhur olan bu hadisin çeşitli rivayet edenleri ve yazılı olan tefsir, Hadis, Siyer ve tarih kitapları çoktur. Bunlar içerisinde yakın tarihimizin önemli din alimi Said-i Nursi, Lem’alar adlı eseri, Alleme Emini, Gadir-i Hum adlı eserinde ve günümüzün değerli müeddibi Abdulbaki Gölpınarlı, Sosyal Açıdan İslam Tarihi adlı eserinde bahsetmişlerdir. Gadir hadislerinden Resul-i Ekrem’in vefatına kadar iki buçuk ay kadar geçmişti. Nasıl oldu da Müslümanlar, Hz.Peygamber’in
Hz. Ali hakkındaki vasiyetini görmezden geldiler!
Yukarıdaki açıklamaların ışığında, tüm Müslümanların “Gadir-i Hum Bayramını” tebrik eder, hayırlara vesile olmasını dilerim.
KAYNAKLAR
1.Abdülbaki Gölpınarlı, Sosyal Açıdan İslam Tarihi, İstanbul.1975.
2.Murtaza Mutaharri, Gadir Hadisi ve İmamet meselesi, İstanbul, 2015.
3.Allame Emini, El – Gadir, İstanbul, 1998.
4. Usul-u Kafi (İki cilt), İstanbul. 2007.