Alican Sınır Kapısı, Iğdır ilinin Karakoyunlu ilçesinde, Türkiye ile Ermenistan’ı birbirine bağlayan önemli bir kapıdır. Ancak bu sınır kapısı, 1993 yılının Nisan ayından beri kapalıdır.
Tarihsel sürece baktığımızda, Ruslar 1895 yılında Aras Nehri üzerine Alican Köprüsü’nü inşa ederek Iğdır’ı şose bir yol ile Erivan vilayetine bağlamışlardı. Ancak 1917’deki Bolşevik İhtilali sonrası Ruslar bölgeden çekilince, Iğdır’da otorite boşluğu ve siyasi belirsizlik baş gösterdi. 1918’de Erivan ve çevresinde Ermenistan devleti kuruldu. Yeni kurulan bu devlet, Iğdır’ı kendi toprakları arasında saydı. Ancak 1920 yılında Iğdır, Ermeni işgalinden kurtarıldı ve Türkiye-Ermenistan sınırı Aras Nehri oldu. Aynı yıl Ermenistan, Sovyetler Birliği’nin işgaline uğradı ve böylece Türkiye, Sovyetler Birliği ile komşu haline geldi.
Aras Nehri üzerindeki Alican Köprüsü 178 metre uzunluğundadır. Ermeniler bölgeden çekilirken köprünün ahşap kısmını yaktılar. Köprü, savaş sırasında kahramanca mücadele eden “Ali” ve “Can” isimli iki askerin adını taşımaktadır. 1946 yılında Türkiye ile Sovyet Rusya, köprüyü yeniden inşa etti. Köprünün 90 metresi Türkiye tarafında beyaza, 88 metresi ise Ermenistan tarafında kırmızıya boyandı. Köprünün Türkiye tarafı, Iğdır’ın Karakoyunlu ilçesine bağlı Orta Alican köyünde, Ermenistan tarafı ise Malkara köyünde yer almaktadır. Alican Köprüsü, Karakoyunlu’ya 7 km, Iğdır merkeze 20 km, Erivan’a ise yalnızca 53,2 km uzaklıktadır. Iğdır’dan sınıra kadar olan yol asfalt kaplıdır.
Türkiye ile Ermenistan arasında toplamda 328 kilometrelik sınır bulunmaktadır. Bu sınırda yalnızca iki kapı vardır: Kars-Akyaka ve Iğdır-Alican. Ermenistan nüfusunun yüzde 70’i Alican Köprüsü’ne yakın bir bölgede yaşamaktadır. Başkent Erivan, sınıra çok yakın konumda olup, Iğdır-Erivan arası kara yoluyla 53,2 kilometredir. Bu anlamda Ermenistan’ın Batı’ya açılan en yakın ve en uygun kara yolu bağlantısı Alican Sınır Kapısı’dır.
1920-1939 yılları arasında Alican Sınır Kapısı, Türkiye ile Sovyet Rusya arasında ticarete açık bulunmaktaydı. Türkiye’den canlı hayvan, Rusya’dan ise makineler ve şeker gibi ürünlerle karşılıklı ticaret yapılıyordu. Bu dönemde Iğdır canlı ticaretin ve lojistiğin merkezi haline gelmiş, bölge halkı önemli kazançlar sağlamıştı. Ancak II. Dünya Savaşı öncesinde Sovyetler’in Kars ve Ardahan’ı istemesi gibi nedenlerle kapı yeniden kapatıldı. 1988’de Ermenistan’daki büyük deprem sonrası insani yardım amacıyla kapı kısa süreliğine açıldıysa da, 1993’te Azerbaycan’a bağlı Kelbecer’in Ermenistan tarafından işgali nedeniyle tekrar kapatıldı.
Yaklaşık 30 yıl aradan sonra, 11 Şubat 2023’te yaşanan büyük Kahramanmaraş depremleri nedeniyle sınır kapısı bir kez daha insani yardım amacıyla açıldı. Ermenistan’dan gelen yardımlar bu kapı üzerinden Türkiye’ye ulaştı. Ayrıca kısa bir süre önce Suriye’ye yardım gönderilmesi amacıyla da bu kapının kullanılması için izin verildi.
Geleceğe dönük olarak, Ermenistan’ın sözde soykırım yalanından, Türkiye ve Azerbaycan’dan toprak taleplerine yer veren anayasasından ve ders kitaplarındaki düşmanca tutumlardan vazgeçmesi; Türkiye ve Azerbaycan’ın sınırlarını tanıması; 2020 yılında Azerbaycan ile imzaladığı anlaşmanın gereklerini yerine getirerek Zengezur Koridoru’nu açması, bölgede köklü bir barışın kapılarını aralayacaktır.
Siyasi ilişkilerin düzelmesiyle birlikte, karşılıklı turizm ve ticaret gelişecek, halklar birbirini daha iyi tanıyacaktır. Bu ise hem Kafkasya’da hem de tüm bölgede barışı pekiştirecek; dış emperyalist güçlerin müdahalesini zorlaştıracaktır. Yıllardır yaşanan acılar, düşmanlıklar azalacak, halkların kardeşliği yeniden yeşerecektir. Bu kazanımlar, sadece bölge ülkeleri için değil, dünya barışı için de büyük bir umut olacaktır.
Ermenistan’ın başta Fransa olmak üzere bazı emperyalist güçlerin ve refah içinde yaşayan diasporanın etkisinden kurtulması gerekmektedir. Kalıcı barıştan, bölgede yaşayan halklar ve devletler kârlı çıkacaktır. Unutulmamalıdır ki, en kötü barış, en iyi savaştan iyidir. Artık bu coğrafyada yeni acılar yaşanmasın, silah tüccarları değil, halklar kazansın.
Alican ve Akyaka Sınır Kapıları’nın yeniden açılması, işte bu anlayışla mümkün olacaktır.