26 Şubat 1992’de Azerbaycan’da medeni dünyanın gözü önünde Ermeni katilleri Rus kandaşlarıyla bir katliama hatta soy kırıma birlikte imza atıyorlardı. Biz bu imzayı geçmişten de tanıyorduk. Çünkü aynı imza 1915’te Türkiye’de atılmış ve “tehcir” zuhur etmişti. Şimdi ise ‘’Hocalı soy kırımı’’ adıyla Azerbaycan’da atılıyordu. Her iki olayın müsebbipleri aynıydı.
Azerbaycan Türkleri ve coğrafyaları otuz yıla yakındır Ermenistan işgalinde idi. Yapılan barış görüşmeleri çeyrek asra yakın oyalamadan öteye geçememiştir. Bir milyon Azerbaycan Türk’ü yurdundan yuvasından sürülmüştü.
Katliam için neden Hocalı seçilmiştir? Hocalı, değişik adlarla da anılmışır. (1930/1978) Yılları arasında, “Stepanakret”, (1978/1991) yılları arasında “Esgeran” reyonu olarak adlandırlmış olup, Küçük Kafkasya’da Karabağ silsilesinin güney yamacında yerini almıştır. 2006’da 25.000. nüfuslu olup, yüzölçümü ise,936 kilometre karedir. Hocalı’ya 55 köy bağlıdır. Arazisi dağlık olup, karasal iklim hakimdir Azerbaycan’ın tahıl anbarıdır. Üzüm ve bağcılıkta önemli bir yeri vardır. Ayrıca Ulaşımda da önemli bir merkezdir. Kara yolu, hava yolu ve demir yollarının kesiştiği noktadadır. Bütün bunlar ve daha fazlası, katliam mekânı olarak seçiliş nedeni oluyordu.
Nihayet Şubatın 26 sını 27’disine bağlayan gece müthiş facia vuku buldu. Nahçıvan Devlet Üniversitesi öğretim üyesi Merhum.Prof.Dr.Yavuz Ahundlu’nun belirttiğine göre Garboçov’un emri ile Rus tankları Azerbaycan’a giriyordu. 366. Rus alayının yardımı ile Ermeni silahlı kuvvetleri dört taraftan Hocalıya hücum etmeye başladılar.
Azerbaycan “ eli yalın” (elinde hiçbir şey olmadan-kuş tüfenkleriyle ) direniyordu. O da herkeste yğidi. “20Yanvarı”Televizyon ve radyolardan dünyaya ilk haykıran, Azerbaycan’ın milli Şairi Bahtiyar Vahapzade idi. Şair, dünyanın bu ilgisizliğine hayret ederek (M.Ö247-M.Ö183/181yılları arasında yaşamış Sami ırkından gelen Kartacalı general ve zamanını büyük askeri dehası Hannibal’ın şu sözüyle haykırıyordu : “Ya bir yol bulacağız, ya bir yol yapacağız.” O yol hem bulundu hem de yapıldı. Gel gör ki Milli Şairimizin ömrü bunu görmeye yetmedi O’nu rahmetle anıyoruz.
Zalim düşmanlar Şehri ateşe verdiler. Şehir halkı vahim bir şekilde evlerini terk edip, çevredeki ormanlara kaçtılar. Ermeni-Rus askerleri onların kaçmalarına da izin vermiyorlardı. İnsanlar Ağdam istikametine doğru, Karakaya tarafına doğru gidiyorlardı. Sabaha karşı karla örtülmüş kırlarda yüzlerce ceset yatıyordu. Ermeniler çocuk, kadın, yaşlı ve hatta hasta demeden vahşice öldürüyor ve cesetleri tanınmaz hale getirmekten çekinmiyorlardı. Katliam, 27 Şubatta gündüz saat 16:00’ya kadar devam etmiştir. Şehir dumanlar içerisinde yanmakta ölüler ve yaralılar yere serilmiş kanlar içerisinde yatıyordu. Diğer taraftan da Ermeniler halkın eşyalarını otomobillerine doldurup ters yönde götürüyorlardı. Sonraki günlerde de katliam devam etti. Yavuz Ahundlu Hocanın bildirdiğine göre 29 Şubat – 1 Mart gecesi 120 vatandaşı işkence yaparak kurşuna dizdiler. Televizyonda gösterilen trajik görüntüler insanı sarsıyordu. Ayağı donduğu için sağ bacağının dizinden aşağısı kesilen 12 yaşındaki çocuğun feryadı tüyleri ürpertiyordu. Yeni gelin olmuş bir kadın ormandan kaçarken bebeğini boğma kararını alıyor. Çünkü onun sesini işiten düşman bütün insanları öldürebilirdi. Ağır yaralanmış oğul babasına yalvararak diyor ki: ‘’Beni kendi elinle öldür, düşmanın eline geçmeyeyim’’. Baba oğlunun gözyaşlarına dayanamayıp, tetiği çekiyor; lakin tabanca tutukluk yapıyor. Belki de Allah yaşlı babayı katil yapmak istemiyor. Ama az sonra o genç kendi eceli ile ölüyor. Canan Orucov adlı Hocalı sakini göz yaşları içinde anlatıyor: ‘’16 yaşındaki oğlumu kurşunladılar, 23 yaşındaki kızımı ise ikiz oğlu ile birlikte, 18 yaşında hamile kızımla aldılar’’.
366. alaydan kaçan 3 kişi, Özbek askeri, Hocalıdan göçerken yakılmış ölülerin arasından tesadüfen sağ kalmış küçük çocuğu 16 km. göğüslerini sıkarak ağdama götürebilmişler.
Ağdama toplam 200 kişi çıkıp gelebilmişti. Esir alınmış vatandaşların, özellikle kız ve gelinlerin sayısını ve sonra ne olduklarını hiç kimse kesin olarak bilmiyordu. Cesur Operatör Dr. Cengiz Mustafayev’in hayatını tehlikeye atıp hadise yerine gizlice girip çektiği fotoğraflar kan donduruyordu. Ölülerin organlarının kesilip, derilerinin soyulup, gözlerinin çıkarılıp, bedenlerinin delik deşik edilip, perişan hale konulduklarını gösteriyor. Askerler olay yerinde fotoğraf çekmeye izin vermiyorlardı. Çeşitli ülkelerden gelmiş çok sayıdaki gazetecilerin ısrarları talepleri sonucunda toplam 15 dakika fotoğraf çekmeye izin veriliyordu. Bu fotoğraflar kısa zamanda dünya iletişim araçlarında gösterildi ve gazetelerde yayınlandı.
Ermeni Vahşetini Çok Özet Olarak Dünyaya Duyuran Medyadan Özet Başlıklar:
1)Times’’ gazetesi Londra 1 Mart 1992 tarihinde şöyle yazmıştır: ‘’Ermeni askerleri yüzlerce aileyi mahvetmiştir’’
.2) Times gazetesi Martın 4 ünde ‘’…çocuklar perişan olmuştur. Küçük bir kızın ise anca başı kalmıştır’’. Diye dehşetin acımasızlığını bildiriyorlardı.
3) Aynı gazete 5 Mart’da şöyle yazıyordu. ‘’Azerbaycanlılar ermeni ölü soyanlarından kaçıyorlardı’’.
4)‘’Finacial Times’’ 9 Mart da ilan ediyordu: ‘’Ermeniler ağdama doğru kaçışan gurubu kurşuna dizdiler. Azerbaycanlılar tahminen 1200 ceset saydılar’’. ‘
5)’Le Monde’’ gazetesi Martın 14 ünde yazıyordu: ‘’Ağdam’da olan yabancı gazeteciler Hocalı’da kadın ve çocukların arasında başının derisi yüzülmüş, tırnakları koparılmış 3 ceset görmüşler. Bu Azerbaycan duyurusu değildir, tamamen gerçeklerdir.
6)‘’Kura L’evonoman (Paris) gazetesi şöyle yazıyordu. Bütün dünya perişan hale getirilmiş cesetlerin şahidi oldu’’.
7)İngiltere’nin Fhrant Maine News ‘’Televizyon muhabiri R.A. Patrik şöyle der: Hocalıdaki vahşetin dünya insanın gözünde hiçbir şekilde avfı mümkün değildir’’
8) ‘’İzvestiya’’ gazetesi (Moskova) 4 Mart 1922 şöyle yazıyordu. Televizyonlar, kameralar kulakları kesilmiş çocukları gösteriyordu’’. ‘’Yaşlı bir kadın yüzünün yarısı kesilmiştı. Erkeklerin kafalarının derisi yüzülmüştü’’. Halbuki bir iki gün önce Moskova medyası gösterilen bu görüntülerin sahte ve montajlı olduğunu söylüyor ve bu konuda Ermeni kaynaklarının malumatlarını tasdik ediyorlardı.
. Ebulfez Elçibey, 27 Şubat da yayımlandığı bildiride ülkede meydana gelmiş içtimai-siyasi durumu değerlendirmiş, hükümetin politikasına göre arazinin bir bölümünü işgal olunduğunu hatırlatmıştır. Dağlık Karabağ’da Azerbaycanlıların yaşadığı 56 yerleşim merkezinden 47 si işgal olunmuş ve dağılmış. Diyordu.
27 Şubat da Azerbaycan televizyonu ile 4.ordu komutanı General Popovla tartışmalar yapıldı Popov 366. Alayın tamamen olmasa da bir kısmının Ermeniler tarafından askeri çatışmalara katıldığını itiraf etmek mecburiyetinde kalmıştı.
28 Şubat da televizyonlar Rusya savunma bakanı Y. Şapoşnikov’un 366. Alayın Dağlık Karabağ’dan çıkarılması ve Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki askerlerin götürülmesi yolundaki emri imzalamış olduğunu söylemişti. Aslında artık 366. Alay, Rus savunma bakanına göre vazifesini şerefle yerine getirmişti. Böylece Dağlık Karabağ Azerbaycanlılardan temizlenmiş oluyordu. Hocalı’da esir düşmüş üç bin rehineden yedi yüzü büyük güçlüklerle geri alınmış ve diğer gerisinin ne olduğu hakkında malumat yoktur.
İzvestiya gazetesi 5 Mart 1992’ de Moskova televizyonunda gösterilen Cingiz Mustafayevin büyük güçlüklerle çektiği sujeleri onaylayarak Ermeni-Rus vahşiliğinin acımasızlığını tasdik etse de, facianın oranı ve dehşeti uluslararası arenada önemli bir ses getirse de Ermeniler bu defa da suçlu bulunmadılar ve cezalandırılmadılar. Aksine, Azerbaycanlılara nefret duygularıyla tanınan yazar A.Nuykin gazetesinin her sayısında bütün bunlardan sonra bile Azerbaycan’ı faşistlikle suçladı.
Düşman boş durmuyor 12 Mart’ta yeniden şiddetli bir hücuma başlamıştır. Ağdam çevresindeki son çatışmalarda Ermenistan’da yerleştirilmiş 7.Rus ordusunun askerleri de iştirak ediyorlardı. Böylece Dağlık Karabağ’ın geriye kalan köyleri de düşmüş oluyordu.
Hocalı faciası bir günün ve bir parça toprağın derdi, tasası değil bütün Azerbaycan halkına karşı uzun süreden beri düşünülmüş bir soykırımdı. Ermeniler defalarca açık şekilde de itiraf etmişti ki ‘’Biz sumgayt’ın acısını, Hocalıyı dağıtmakla, binlerce Azerbaycanlıyı öldürmekle almalıyız. Herkese de malumdur ki sumgayıt faciasını da Ermeniler Moskavanın emri ile belirli amaçlar için üretmişlerdi. Hocalı Soykırımı Azerbaycan tarihinin yeni bir kanlı sayfası oldu. Lakin hiçbir şüphe yoktur ki haksız yere akıtılan kan yerde kalmayacak katiller cezalarını çekecek, vatana ihanet edenler ise halkın nefretinden binlerce günahsız insanların öldürülmesinden doğan lanetten kaçamayacaklardır.
Netice olarak Hocalı’da 613 kişi şehit olmuş, 487 kişi gazi (yaralanmış ve sakatlanmıştır). Ölenlerin 106’sı gelin 332 si bebek, 76’sı ergenlik çağına gelmemiş çocuk, 70 den fazlası yaşlı olmuştur. 60’a yakın insan öldürülürken gözleri çıkarılmış, derisi yüzülmüş, diri diri yakılmış, başı kesilmiş ve eşine rastlanamayacak vahşilikle öldürülmüştür. Sağ kalmış 5600 Hocalı vatandaşı (bir kısmı gazi) Bakü’ye ve Azerbaycan’ın 55 ilçesine yerleştirilmişlerdir.
Bütün bu yapılan zulümler karşısında halkın mücadele azminin sönmediğini görmekteyiz. Koçaryanın emriyle Hankenti’nde siperlenmiş olan Albay Zarvigarov komutasındaki Ermenilerden oluşan 366.Rus motorize alayı, Hocalıya saldırarak 613 Azerbaycan Türkünü hunharca katledişlerinin 33.seneyi devriyesini yaşıyoruz. Bu alayın 60 subayı zaten Ermeniydi. Ermeniler sadece Azerbaycan coğrafyasının %22 sini işgalle kalmayıp, okul duvarlarına astıkları haritalarda bile Doğu Ana Doluyu, sözüm ona Ermenistan sınırları içinde gösteren, bu sınır tanımazlara hiç olmazsa anladıkları dilden cevap vermeliyiz. Yurdumuzun bile 12 ilini haritalarında gösteren, Ermenistan para ve bayrağında Ağrı dağının resmini sembolleştiren, milli marşlarında okul öğrencilerine: ‘’Coğrafyamız düşman çizmeleri altındadır, buraları kurtarmak için, ölün öldürün!’’ diyenlere her platformda cevaplarını hem Azerbaycan hem Türkiye olarak vermek mecburiyetindeydik ve verdik de.
Bazen hayvanlar, avlarını boğduktan sonra parçalıyorlar. Hatta asaletiyle ünlü aslan bu işi hep böyle yapar. Ne yapacaksa öldürdükten sonra yapar. Ermeniler ise önce eziyet edip, sonra öldürüyorlar. Ermeniler her iki kutsal kitabın mukaddes emirlerine de böylece karşı gelmiş oluyorlardı.
Kuran-ı Kerim’in : “…İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdırlar…” Araf179. Kitab-ı Mukaddes’in 10 kutsal emrinden biri olan:’’…Öldürmeyeceksin’’emirlerine nasıl muhalefet ederek öldürdüklerinin canlı şahidinden dinleyelim.
Karabağ’daki şehit annelerin feryadını Tamilla Aliyeva şöyle anlatıyor:
Çocuklarını savaşa gönderen anneler, yavrularına seslenirken: “Sırtından yaralanıp ölsen, sütümü sana helal etmem.” Onlar analarının bu öğütlerini hiç unutmadılar hep göğüslerinden ve alınlarından vurulup şehit oldular. Şairimiz Orhan Şaik Gökyay, “Bu vatan kimin” şiirinde, cevaben:
Alnından vurulup tam ercesine
Bu kara toprağa girenlerindir.
Değişi ile vatanın kimlere ait olduğunu şehitler ortaya koyuyorlardı. Hocalı’da vurulduktan sonra al-kırmızı laleye dönüp, vatan toprağında bittiler. Bütün şehitleri rahmetle yad ediyoruz.
“Günümüz TÜRKİYE Türklüğü, Türk Ermeni ihtilafını, dünya Türklüğüne mal edememiş; buna karşılık Ermeniler diasporaları, lobileri, Karabağ ve Erivan potansiyelleri ile top yükün, güçlerin harekete geçirebilmişlerdir. Bırakalım dünya Türklüğünün askeri desteğini almak maalesef iki bağımsız Türk devletinin, Türkiye’yi hatalı buldukları şeklindeki açıklamalarına da şahit olduk. Dahası Ermeni karşıtı cephede Türkiye ve Azerbaycan’ın itilafa sürüklenmesi çalışmalarını dahi gözledik.’’
Bu gün bunlar artık çok geride kalmıştır. Azerbaycan, birinci dağlık kara bağ savaşıyla Azerbaycan ile Ermenistan arasında çatışmaya dönüşen, Şubat 1988 – Mayıs 1994 tarihleri arasında süren savaşın adıdır. Hem savaş öncesinde hem de sıcak savaş esnasında: Sumgayıt, Bakü, Hocalı katliamı, Kuşcular katliamı gibi birçok katliamlar yaşanmıştır. ( Bunların en mühimlerinden biri olan Hocalı Katliamını yukarıda anlattık).
Azerbaycan ordusunun topraklarını kurtararak halkın otuz yıllık hasretine son verdiği ve 44 günde Zaferle sonuçlanan İkinci Karabağ savaşının üzerinden beş yıl gibi çok kısa bir zaman geçmiş ve Ermenistan yenilgiyi resmen kabul etmiştir. Umarız ki artık Ermenistan bundan sonra ağababalarının oyunu ile Türk dünyasının sabrını bir daha denemeye kalkmaz. İnşallah bunlar çok süratli aşılır. Tüm Türk dünyası Ermeni mezaliminin ve soykırımının Türkler üzerinde nasıl cereyan ettiğini anlar ve gerçeği görüp doğruyu hep birlikte haykırırlar.
“Her şerde bir hayır var” demişler. Ayrıca “Bir musibet, bin nasihattan evladır” sözlerinden mülhem biz de diyoruz ki Hocalı şerri ve musibeti, Birinci ve İkinci Karabağ Zaferleri ile Azerbaycan topraklarının işgalini sonlandırmıştır. Nice zaferlere…
Allah bir daha çile çekmiş olan bu millete bir daha vatan topraklarının işgalini yaşatmasın.