Eskiden nişanlılık dönemi mümkün olduğu kadar kısa tutulmaya çalışılırdı.
Nişandan sonraki dönemlerde aileler bir araya gelerek düğünü ne zaman yapabileceklerine karar verirlerdi. Genellikle erkek tarafının istekleri doğrultusunda karar verilirdi.
Tabii ki kız tarafının önemli bir mazereti yoksa.
O zaman hayvancılıkla uğraşıp, sürüsü olanlar, ilkbaharda yaylaya çıkar, sonbaharda inerlerdi.
Düğünlerini de ya yaylaya çıkmadan önce ya da indikten sonra yaparlardı.
Çiftçiler de genellikle çalışma durumlarına göre düğün tarihlerini ayarlarlardı.
O zaman ŞEKER PANCARI VE PAMUK ektiklerinden, maddi durumlarına göre düğün alışverişlerini veresiye yapıp, pancar parasını aldıklarında veya pamukları ve buğdayları sattıkları zaman öderlerdi.
O zamanki esnaf da ödeme konusunda kolaylıklar sağlıyorlardı.
Maddi durumu iyi olanlar için böyle bir problem yoktu.
Düğünler çoğunlukla bahçelerde yapıldığından havaların sıcak olduğu zamanlar tercih ediliyordu.
Ayrıca bahçedeki ağaçların ve ekinlerin zarar görmemesi de düğün tarihi kararlaştırıldığında göz önüne alınan teferruatlardandı.
Ayrıca ASKERİ GAZİNODA da veya ASKERLİK ŞUBESİNİN bahçesinde de düğün yapanlar oluyordu.Tabii ki bahçe düğünleri gibi değildi. Akşam saat beşte altıda başlar, gece onbir onikide biterdi.
GELİN İÇİN DÜĞÜN ALIŞVERİŞİ
Damadın ailesi gelin için düğün alışverişine çıkarlardı.
Kesmette kesilenler,elbiselikler, o zamanın şartlarına göre makyaj malzemesi, hediyelikler( O zamanlarda hazır giyim olmadığından manifaturacılar rağbet görüyordu.
Rahmetli ZÖHRAP MAKİNİST, TALAT TUFANamca, DEMİRELLER, GÜLŞENLER, ÇINARLAR, SÜRMELİLER,
SADIK (Sadığ emi)AKYÜZ, ALİEKBER (Elehber emi),TEKOŞ , CANTÜRK amcalar ( ismini anamadıklarım beni affetsinler)….
Aramızdan ayrılanlara allahtan rahmet, kalanlara sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
Çok eskiden gelinler, gelinlik yerine o zamanın terzilerinin diktiği özel kıyafetler giyer, yüzlerine de kırmızı örtü örterlermiş.
Sanra gelinlik dikilmeye başlanmış.
Konfeksiyonlar açıldıktan sonra gelinlikler alınmaya veya kiralanmaya başladı.
Bu arada düğün çalgıcıları da önceden ayarlanmış olurdu.
Gelin ve damadın belirledikleri SAĞDIÇ,SOLDUÇ dedikleri arkadaşları ve TOY BABASI olacak kişi hazırlıklarda büyük rol oynarlardı.
Davetli listesi hazırlanır, ya gidilip sözlü olarak davet edilir yada, davetiye yerine NEMER dedikleri MENDİL, BAŞ ÖRTÜSÜ, yakınlık derecesine göre de ELBİSELİK KUMAŞ da vererek düğüne davet ederlerdi.
Iğdırda önceden görevlendirilen kadınlarda mahalleleri dolaşıp eşi dostu düğünlerine davet ederlerdi.
Bir de gelin için GORUĞ HAMAMI ( Gelin hamamı)yapılıyordu.
Gelinin yakın arkadaşları,ailedeki genç kız ya da gelinler ve oğlan evinin davet ettikleri giderlerdi GORUĞ HAMAMINA.
Genellikle otobüs kiralanırdı.
Mevsimine göre meyveler ve gazoz gibi içecekler de birlikte götürülürdü. Hamam çok neşeli geçerdi.
Çıkışta herkes kız evine gider, hazırlanan yemekler yenir, çaylar içilir,akşama doğru herkes neşe içinde evlerine dağılırdı.
ÇEYİZ ALMA
Önceden yıkanıp, çivitlenip,ütülenen ve çeyiz saydığına yerleştirilen, el işi göz nuru çeyizlikler,
gelinin annesinin hazırladığı yün yataklar ( genellikle çift kişilik ve tek kişilik olmak üzere iki takım olurdu) ve kızın diğer eşyaları hazırlanır ve düğünden bir kaç gün önce oğlan evinden çeyiz almaya gelinirdi(Eskiden çeyizler yazılırdı.)
Kız evinden bir kişi( genellikle çocuk oturtulurdu) çeyiz sandığının üzerine oturur
- Xeletimi istiyirem ! derdi .
Oğlan evinden bir yetkili
-Xeletin gözüm üste! der,
bahşişini verirdi.
Bahşiş yeterli bulunduysa çocuk eşyaların üzerinden kalkar ve gelenler çeyiz sandığını ve çeyizleri alıp, o zamanın şartlarına göre getirdikleri arabaya yükler, oğlan evine götürürlerdi.
Çeyiz yerleştirme işini ise genç kızlar yapar, özene bezene gelin odasını hazırlarlardı.
DÜĞÜNLER
Kahvelerden üçer beşer toplanan sandalyeler bahçeye yerleştirilir,toyçuların yeri ve oynamak için büyük bir alan belirlenirdi.
Gece aydınlatmak için ağaçlara gerilen iplere fenerler asılır,lüksler yakılırdı( eğer elektrik yoksa).
Önceleri düğünler üç gün sürerdi ( Cumadan başlayıp pazar günü biterdi) sonra iki güne indirildi.
Köylerde düğünün birinci günü çalgıcılar oyun havaları çalarak köyü dolaşır, nışanlı kız veya yeni gelin varsa o kapıda daha çok çalıp düğüne gelmeleri istenirdi ( davet).
Iğdır merkezde de çalgıcılar oyun havaları çalarak, faytonla Iğdır’ı dolaşır düğün olduğunu duyururlardı.
Düğün, birinci günü çalgıcılar oğlan evinde çalarlardı.
İkinci gün öğlene kadar kız evine gider orada çalarlardı.
Sonra yine oğlan evinde şenlik devam edilirdi.
YALLI dediğimiz halaylar çekilir ve tek oyun dediğimiz kişilerin ( çiftler veya akraba, arkadaş…gibi ) kaldırılıp oynatıldıkları oyunlar.
Aralarında şöyle diyaloglar geçerdi.
- Ay gıızz niye oturupsuyuz gağın ayağa.
- Vallah ayağım ağrıyır, yoğsa gağardım.
- Dur ayağa, oturmağa gelmiyipsen.
- Ay gadan alım, gağ senin gaydan çalır.
- Ede bir GEMERİSGİ çalın görüm, der diğer birisi, oynamak isterdiğini belirtirdi.
- Bir DİMME çal görüm!( Sevgili N…….l ablamın her düğünde oynadığı)
- Peh peh peh varol ????????????Bu şekilde karşılıklı diyaloglar, şakayla karışık atışmalar yapılırdı.
Bir de oynayanların eline para”ŞABAŞ” verilirdi ( Şabaşdan toyçular da payını alıyorlardı).
Düğün sahibi toyçularla anlaşır, oynuyanların eline verdiği parayı, toyçudan geriye alıp, tekrar diğer oynayanların eline verirdi.
Düğün bittiğinde bu ŞABAŞ parasından toyçular da paylarını alırlardı.
Her iki tarafta da kına tepsileri hazırlanır, SAĞDIÇ ve SOLDUÇ öncülüğünde kınada neler yapılacağı kararlaştırılırdı.
Akşam yemekten sonra damadın (BEYin) arkadaşları aile fertleri çalgıcılar eşliğinde ellerinde lambalar , XONÇALARIN üzerine yerleştirilen mumların ışığında güle oynaya kız evine kına götürürlerdi.
Tepsiler ellerinde, alkış ve müzik eşliğinde hem oynar, hem de kızın ailesinden bahşiş ( XELET) almaya çalışırlardı.
Xeleti aldıktan sonra kına tepsisini verir, sonra halaylar( YALLI) çekilir , oyunlar oynanır ve damadın kına tepsisini alıp, oğlan evine dönerlerdi.
Oğlan evinde “BEYBAŞI “ kız evinde de “GELİN KINASI “ yapılırdı.
Kınalar da çok neşeli geçerdi.
Çeşitli oyunlar yapılır, türküler söylenir, sonra “ BAŞI BÜTÜN “ dedikleri, yani gelinin kınasını evli ve evliliği iyi giden birisine yaktırırlardı .
Oğlan tarafının bayanları gelinin annesini ağlatmak için ellerinden geleni yaparlardı.
Nihayet kına yakılır ve kınada kalan kızlarda orada yatarlard.
Uyuyanlar komiklik olsun diye yatağa dikilir, yüzleri boyanır veya başka eğlenceler yapılırdı.
BEYBAŞINI beyler daha iyi bilirler desek de, damadın arkadaşlarının gelinin annesinden tavuk çalıp pişirip yediklerini, damadı, yada ayakkabısını saklayarak SAĞDIÇ tan bahşiş aldıklarını, çeşitli oyunlar ve eğlenceler düzenlediklerini yazmadan geçemeyeceğim.
Kına sabahı kahvaltılar yapılır, Gelinin sağdıç ve solduçları giyinmesine, makyajına, saçlarının yapılmasına yardımcı olup hazırlarlardı.
Saçlara “CIĞCIĞA” dedikleri parlak teller takıp yüzüne de kırmızı örtü örterlerdi.
Gelinin belini babası, yoksa abisi varsa abisi, yoksa dayı , amca gibi yakınları bağlarlardı.
Damat evinde de bütün hazırlıklar yapılır.
Çalgıcılarla birlikte kız evine gelinirdi. Orada (YALLILAR) halaylar çekilir, oyunlar oynanır ve nihayet gelin alma zamanı gelmiştir.
Damadın yakını kadınlar kız evinden tabak ve kaşık alarak, gelin çıkacağı zaman çalmaya başlarlardı.
“ Al almağa gelmişem,
Şal almağa grlmişem.
Oğlanın bacısıyam
Gız almağa gelmişem.”
“At gapıda durupdu,
Dizini yere vurupdu.
Verin bizim gelini,
Bey dam üstde durupdu.” gibi maniler söylerlerdi.
Damadın büyükleri salavatlar eşliğinde gelini evden çıkarmak isterlerdi ama kapı açılmaz.
KAPI KESME de genellikle gelinin dayısı kapıyı keser ve dabanca isterdi.
Yada kardeşi kapıyı keser ve istediğini almadan kapıyı açmazdı.
Nihayet gelin , gelin havası eşliğinde ve kaynatasının koluna girerek evden çıkarılırdı.
“Ay ana balan değilem,
“Gedirem gelendeğilem “
Damadın yakınları getirdikleri şekerleri gelinin başına serperlerdi.
O arada çocukların yerden şeker toplamaları görülmeğe değerdi.
Elinde bir gaz lambası, ayna ve kuranı Kerim taşıya arkadaşları, alkışlar ve müzik eşliğinde oğlan evine gelirlerdi
Kapıda kurban kesilerek karşılanan gelin, kaynatası eşliğinde bahçeye alınırdı.
Damat, sağdıcıyla damın üzerine çıkar, elinde elma beklerdi.
Gelin kapının önüne geldiğinde elmayı gelinin kafasına atardı( Tabiiki elma önceden dilimlenmiş olurdu).
Damat elmayı attıktan sonra aşağıya iner gelin oturtulurdu.
Çalgıcılar çalmaya devam ederlerdi.
Gelin ve damat oyuna kaldırılırdı. Sonraki yıllarda dans da çalmaya başladılar, Rahmetli ESEDULLAH emi çalıyordu.
Toyçu NARVUZ emi, TOYÇU FERMAN emi …. Aramızdan ayrılanları Allah rahmet etsin.
Nihayet toy paydos edilir gelin eve alınır ama ayakta bekletilirdi.
Kaynatası gelip de “ Gızım ğoş geldin, Seye bir ev bağışlıyıram, otur “ der , yada durumuna göre başka bir şey bağışlar ve gelin öyle otururdu.
Bir de gelinin YEGESİ vardı. Önce yengeyi kızdırmaya çalışırlardı.
“Dağda gırallar badamı yenge xanım,
Hanı bu gelinin adamı yenge xanım.
Dağda gırallar cevizi yenge xanım.
Hanı bu gelenin cehezi yenge xanım.
Dağda gırallar fındığı yenge xanım.
Hanı bu gelinin sandığı yenge xanım” diye devam ederdi.
Sonra geline “Hoş geldin “ Faslı başlardı.
Damadın tarafından bir bayan, gelinin yüz örtüsünü açıp kapatarak.
“Gelin diyer yoxdu Atam,
Goyunu guzuya gatam.
Hesen de senin bir atan.
Gelin ğoş geldin, xoş geldin.”
“ Gelin diyer yoxdu anam,
Başımnan aldılar tamam.
Fatma da ( Damadın annesinin ismi söylenirdi)senin bir anan.
Gelin xoş geldin xoş geldin”
“Gelin diyer yoğdu gardaşım,
Garlı dağları men nece aşım.
Ahmet senin bir gardaşım.
Gelin ğoş geldin, ğoş geldin.”
“ Gelin diyer yoğdu bacım.
Başımnan aldılar tacım.
Seher de senin bir bacın.
Gelin ğoş geldin, ğoş geldin” Diye devam eder, akşam yemeği yendikten sonra herkes evine dağılırlardı.
Ertesi gün “DUVAK “ yapılırdı.
Bayanlar tekrar toplanırlardı.
Gaymağlı pasta ( bisküvit) eşliğinde limonlu çay ikram edilirdi.
Çay yerine limonata da olabiliyordu. Sonra geline takıları takılmaya başlıyordu.
Onu da genellikle Iğdır’da bu konuda uzmanlaşmış belli bayanlar yaparlardı.
Önce iki tarafın ailesi takılarını takarlardı. Sonra da misafirler hediyelerini verirlerdi.
“Oğlanın anasından , babasınnan yeddi dene Reşat altın, iki bilerzik”
“Gelinin dedesi evinnen bir hesir bilerzik, bir ciğciğe… gibi devam ederdi.
“Gelinin dayısınnan bir bilerzik. “….
Aynı şekilde iki taraf akrabalar
Bir kaç örnek de misafirlerden verelim.
“ Sona xanımnan bir enterilik, bir golden kutusu.
Allah oğluna gızına nasip elesin.”
“ Sevim xanımnan bir bilerzik “
“Hesen gilden çaydan demlik tağımı “ “Allah balalarına nesib elesin “…..
gibi devam ederdi.
Düğün yapıldıktan sonra küsmeler de çok olurdu.
-Ele özderi çaldı, özderi oynadı.
- Işgırağım içimde galdı, değirdim, gurtdarımı ,tökecem, olmadı.
- Nanecipler menim oğlumnan gelinimi de oynatmadılar, tezze nişannıydılar da.
- Toyçularda heç yaxcı çalmadılar, aynı gaydayı çaldılar, durdular.
- Xence bezekde galdı, bizi niye çağırmadılar?
Gibi sitemler de eksik olmazdı.
Değerli dostlar, hatırladığım ve duyduğum kadarıyla eski düğünlerimizi hatırlayıp, siz değerli dostlara hatırlatarak anılarınızı tazelemek, gençlerimize de o günlere dair güzel geleneklerimize bir ışık tutmak istedim.
Hatalarım veya unuttuklarım olduysa affola.
Bütün ömrünüzün düğün sevinci ve güzelliklerinde geçmesi dileklerimle
Sevgiler ve saygılar gönderiyorum.