Bir yıla daha vefa ediyoruz.
Acısıyla, tatlısıyla, mutlulukları, hüzünleriyle.
Kimi zaman güldük; yeşeren umutlarımızın meyvelerini vermesiyle mutlulukların en güzelini yaşayarak.
Kimi zaman sevdiklerimizin üzüntüleriyle hüzünlendik.
Kimi zaman da kendi sıkıntılarımızla yakınlarımızı üzdük.
Kimi zaman sevdiklerimizin mutluluklarıyla mutlu olduk.
Mutlulukları da paylaştık, hüzünleri de.
Bazan göz yaşlarımızı içimize akıtıp,
sahte bir gülümsemeyle maskeledik.
Üzülmesin istedik sevdiklerimiz.
Ortak olduk; sevdiklerimizin acılarına da, mutluluklarına da.
Acılarını paylaşarak, azaltmaya teselli etmeye çalıştık.
Mutlulukların paylaşarak, mutluluklarına mutluluk kattık.
Ama asla iyi gün dostu olmadık.
Yalnız bırakmadık kederli günlerinde, dostlarımızı.
Bazan elimizde olmayan sebeplerden yalnız bırakmak zorunda kaldık.
Uzakta da olsak, yürekten paylaştık, yürekten ortak olduk hüzünlerine.
Yürekten paylaştık, mutluluklarını, yürekten paylaştılar mutluluğumuzu.
Eski ama asla eskimeyen dostlarımıza yenilerini de eklendik.
Sarsılmaz dostluk köprüleri kurduk, mesafeleri anlamsız kılan.
Uzaktaki yakınlarımız oldular, uzaktaki yakınları olduk.
Yürekten hissettik, kardeşliği, dostluğu, arkadaşlığı…
Anılarımızı paylaştık hayali ömre bedel.
Geçmişimize yolculuklar yaptık.
Bazan gözlerimiz dolu dolu, bazan tatlı bir tebessüm yüzümüzde.
O güzel yıllar bir filim şeridi gibi geçti gözlerimizden ve derin bir özlem yüreğimizde.
Acısıyla, tatlısıyla, mutlulukları, hüzünleriyle; bizim yaşanmışlıklarımız dedik, sarıldık anılarımıza.
Paylaştık yürek seslerimizi birbirlerimizle; o güzel yılları tekrar tekrar yaşayarak yaşatarak.
İçindekilerden yoksun, güzelleştirenlerin özlemleriyle.
Sonra;
Çocukluğumuzdaki yıl başı kutlamları canlandı gözlerimde.
Ne kadar da heyecanla beklerdik, yılbaşını.
Yılbaşının olmazsa olmazı piyango biletleriydi.
Genellikle evde herkesin adına bir piyango bileti alınırdı.
Tabiiki çocukların adına da “ Ya çıkarsa” diye biletler alınırdı.
Herkes binbir hayal kurarak ve heyecanla piyango çekilişini beklerlerdi.
Elma, portakal, mandalina gibi mevsim meyveleri, fındık, fıstık, ceviz ve olmazsa olmazı ay çekirdeği, bizim tabirimizle ‘gara çıttama’…, gibi çerezler alınırdı. ( Her zaman alınsa da o günün tadı başka olurdu).
Maksat yiyip içmek miydi? Hayır.
Maksat; bir araya gelip muhabbet muhabbet etmekti.
Yılbaşı gecesi, çok az da olsa bir kaç eş dost bir araya gelirlerdi.
Dışarıdaki, soğuğa ayaza rağmen, içeride yanan sobanın sıcaklığına karışan dost muhabbetleri.
Evin hanımının özenle hazırladığı, yemekler yenir, sohbetler edilirdi.
Arada bir büyüklerimizin tabiriyle “ajansı dinlemek “ de ihmal edilmezdi.
Erkeklerin sohbetleri, ( genellikle) o yılki olaylar, o yılki gelişmeler…vs üzerine olurdu.
Kendi aralarında oyun oynayanlarda az değildi.
Kadınların sohbetleri ise, günlük işler, kışın zorlukları ve ellerinde işledikleri el işleri; kazaklar, çoraplar ve kadınların olmazsa olması yelekler…
Tabiiki örnek değiştirmeyi de ihmal etmezlerdi.
Hem sohbetler eder, hem ellerindeki işi bırakmazlardı.
Genç kızlar ise başka bir köşede binbir hayalle çeyizliklerini hazırlama; etamin üzerine, kanaviçe üzerine rengarenk motiflerle işlenen…
El emeği, göz nuruyla motif motif ördükleri hayallerini, umutlarıyla güzelleştirme çabasında.
Evlerde olanların dışında, kahveye giden erkekler de az değildi.
Şans oyunları oynatan kahveler oldukça kalabalık olurdu, deyimi yerindeyse dolup taşardı.
Genellikle kahvelerde tombala çekilişi yapılırdı.
Çocuklar için ise;
Yılbaşı, yeme içme ve oyundan ibaretti.
Sıcak sobanın etrafında toplanan çocuklar hem meyvelerini yer, hemde sobanın üzerinde patlatılan mısırları, pişen kestaneleri atıştırarak oyunlar oynarlardı.
“Üzük gizdetmek”
“Behme Gizir”
“Yağlı geyiş”(erkek çocuklar oynardı)
“Tehme cüt” ( Tek mi ? Çift mi?)
“Beş daş”
“ El üste kimin eli ?”… gibi oyunlar oynanırdı.
Bir araya toplanan çocuklar, yaptıklarını diğer arkadaşlarıyla paylaşabilmenin heyecanıyla ertesi günü sabırsızlıkla beklerlerdi.
Ertesi gün, yılbaşı gecesi yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatırlardı, birbirlerine.
Hele bir de onlar adına da çekiliş bileti alındıysa heyecanla beklerlerdi.
Büyüklerde radyonun başında biletlerin çekilişini beklerlerdi.
Bu arada mis gibi çaylarını yudumlayarak sohbetlerine devam ederlerdi.
Ankara radyosunun yayınları parazit yapar, sık sık kesilirdi.
Buna sinirlenseler de elden bir şey gelmezdi.
Ertesi günlerde gazete bayilerine koşan gazetesini alır ve ilk baktıkları şey bilet numaraları olurdu.
Amorti alanlar bile sevinirdi.
Diğerleri için de hayal kırıklığı olurdu.
O günlerden hatırladıklarımı siz değerli dostlarla paylaşmak istedim.
Şimdi tekrar günümüze dönüyorum.
Koca bir yıl geçip gitti .
Getirdikleriyle, bizden alıp götürdükleriyle ...
Yeni bir yıla giriyoruz.
Bin bir umutla…
Beklentiler aynı, dualar aynı, dilekler aynı…
Yeni yıl
Umut olsun, sevgi olsun, barış olsun.
Mutluluk olsun, huzur olsun ...
İnsanlar ölmesin.
En önemlisi insanlık ölmesin.
Menfaat uğruna yok edilmesin hayatlar.
Hastalıkların yerini sağlık, savaşların yerini barış, göz yaşlarının yerini mutluluk,
düşmanlığın yerini kardeşlik, nefretin yerini sevgi alsın.
Korkunun, endişenin yerini huzur alsın, güven alsın.
Çocuklar ağlamasın, analar ağlamasın.
Aç, susuz, evsiz, barksız, bir lokma ekmeğe, sıcak bir yuvaya muhtaç…
Çaresiz bırakılmasın insanlar.
Mutluluk ışıklarıyla aydınlanan yuvalarınızdan şen kahkahalar hiç eksilmesin .
Sevgiyle çarpan yürekleriniz hiç susmasın.
Barış olsun, kardeşlik olsun, dostluk olsun.
Can dostlar;
Bu yıla edilen vedalarınız düşmanlıklara, kederlere, acılara, göz yaşlarına olsun.
Merhabalarımız; barışa, dostluğa kardeşliğe, sağlığa, huzura, mutluluğa olsun.
Gönlünüzden geçen her şeyin, gönlünüzce gerçekleşeceği bir yıl diliyorum.
Umutlarınız bol, sağlığınız ve mutluluklarınız daim olsun.
Sevgi ve saygılarımla