Hava oldukça soğuk, gece tekrar yağan karla her taraf beyaza bürünmüş.
(Bunun bir de esprisi vardı “Gara gar yağıp.” diye.
Siyah kar yağdığını sanarak dışarıya koşan çocukluğumuz…)
Bir gün önceden temizlenerek açılan yol tekrar kapanmış.
Tuvaletler ve çeşmeler dışarıda olduğundan kar küreğiyle ilk temizlenen kapının önü ve bahçedeki tuvalete giden yol olurdu.
Sonra da çeşmeye varılacak kadar yol açılır ve tabii ki donan çeşmenin buzunu açmak için verilen mücadeleler…
Pazar olduğundan çocuklar kalkmış, yanan sobanın etrafa yaydığı sıcakla rahat bir şekilde kahvaltı etmeye başlamışlar.
Sobanın üzerinde ısıtılan ekmeğin olağan üstü kokusuna karışan kaynayan taze sütün kokusu.
Çocuklar bir taraftan bardaklarındaki sütü yudumluyor, bir taraftan da sobanın üzerinde ısıtılan ekmekle sofrada hazırlanan kahvaltılıklardan iştahla yiyorlar.
O anda kapının çalınmasıyla sofradan kalkan evin kızı Gül, kapıya yöneliyor.
Bardaktaki çayının yarısını soğuması çay tabağına döken evin nenesi;
- Yagın koydan biri geldi, aç göreyh!
- İnşallah bibim gelipdi.
- Az danış gapıyı aç, kimdise dondu.
Kapıyı açmasıyla beraber, gelenin çocuklar olduğunu görünce morali bozulur. Çünkü gelen bibisi değildi.
- Gelen uşaxlrdı.
Oradan nene seslenir;
- Ay bala gelin içeri, donduyuz!
- Cefer’e bir şey soracığ, çağırarsan?
Tabiiki sesi duyan Cafer arkasında da küçük kardeşi Caner çoktan kapıda hazır olmuşlardı.
- Eye, züvmeye geleseeen? Arxın üstü donupdu, böyün orada züveciyh!
- Oğlum, üstü pütün gardı, garın üstünde neterim züveciyh! Bizim evin dalında züveyin.
- Eşiyhde gözdüyürüyh.
Evlerinin arkası biraz meyilli olduğundan, çocuklar orayı adeta buz pistine çevirmişler.
Bir gün önce yağan sulu kar, önceden yağan karın, ıslanmasına dolayısıyla da keskin ayazda sıkışıp buz pistine dönmesine sebep olmuş.
Bu çocukların en büyük kış eğlencelerinden biri olan kaymak ( züvmek) için büyük bir fırsattı.
- Server de gelecek.
- Murat da geleceek? Gelsin bir boyunun ölçüsünü alağ.
- Yarış yapacıx ha, Samet de gelecek.
- Aha, Kemal nan İsmail de geliller.
- Hesen harda galdı? O da geleceyiydi.
- Başka kim gelecek?
- Hesen elebilirdi, arxın üstünde züveciyh, elese arxın başına getti.
- Yox men dedim, bizim evin dalında yarışacığ.
Hasan’ın da gelmesiyle takım tamamlanmış olur.
Herkes o zamanın şartlarına göre sıkıca giyinmiş, bizim tabirimizle analarının toxuduğu ‘elceyhlerini- eldivenlerini ‘
takmış, eldivenlerinin ıslanma olasılığını göz önüne alarak, babalarının yün çoraplarını da elceyh yerine kullanırlar diye yanlarına almışlar.
En önemlisi de yazdan özenle sakladıkları paten yerine kullanacakları naylon ayakkabılarını yanlarına almayı da unutmamışlar.
(Burada bir parantez açmak istiyorum, bazılarınızın da hatırladığı yada duyduğu gibi, o zamanlar az da olsa marangozlara derme çatma kızak yaptıranlar da oluyordu.
O zamanlarda yaygın olan demir soymaların altından çıkan ( kırıldığında) ince şerit halindeki metaller yapılan kızakların altına çivilenerek, kızak tamamlanmış olurdu..) belirtmeden geçmek istemedim.
Hava pırıl pırıl güneşli olmasına rağmen yakıcı bir ayaz var.
Bizim tabirimizle “ Gün ışarır, göz yaşarır”
Yarışa başlamak için sabırsızlanan çocukların ayaz mayaz umurlarında değil, akılları yapacakları yarışta.
Aralarında iddaya girerek plan yaparlar.
Ve yarış başlar.
Ayaklarına geçirdikleri naylon ayakkabılarla, soğuğa aldırmadan üçer üçer dizilip yarışa o şekilde başlamayı kararlaştırıp, bir de hakem tayin ederek kaymaya başlarlar.
Tabiiki düşen düşene, gene de pes etmek yok.
Sobanın külünü boşaltmak için dışarıya çıkan Narıngül, oğlu Hasan’ın da aralarında olan çocukların cam gibi buzun üzerinde naylon ayakkabılarla kaydıklarını görünce çocuklara seslenir;
- Ay oğul, Allah sizden alıp, yıxılıp şilküt olacağsıyız!
- Yox yox yıxılmanığ, yarış yapırığ, sen get içeri.
- Ede meni ora getime, bildir yıxıldın, ayağıyı gırdın, utanmadııın!
(Bildir: Geçen yıl)
- Gorxma, heç dad olmaz.
Diğer taraftan mahallede herkesin bibi dediği Nazlı bibi dışarıya çıkar.
Soğuğa aldırmadan oynayan, çocuklara bakarak gülümser ve içinden “Keşke uşağ olsaydım, soyuğ, moyuğ veclerine değil.”diye geçirir.
Sonra çok üşüdüğünü fark edip, sırtına attığı kalın atkısına sıkı sıkı sarılarak çocuklara seslenir;
- Bala can mağıl oynayın, donduyuz da, bu soyuğda, isdi sobanın başını goyup, buzda züvürsüyüz!
- Yarışırığ, az galdı, kim gazzansa o garar vereceh, neyniyeceğimize.
Çocuklardan bazıları soğuğa dayanamayıp üstleri başları kar içinde, soğuktan moraran eller, kıpkırmızı olan burunları ve gözlerinden akan yaşlara engel olamadan evlerinin yolunu tutarlar.
Ama Hasan, Kemal ve İsmail yarışı sonuna kadar götürmeye kararlılar.
Nazlı bibi bu arada evine girmiş ve tabağa doldurduğu gavut toplarıyla tekrar dışarıya çıkar;
Evlerine gitmeye çalışan çocukları çağırıp;
- Gelin görüm donduyuz alın bu gavutlardan yeyin ağzıyız şirin olsun, soyra da eve gaçın.
- Sağol bibi, elimiz uyuşup tutabilmeniyh.
- Girin içeriye, sobanın başında canıyız gızsın gidersiyiz.
- Üstümüz pütün gardı, evi isdaymıyağ.
- Neynemez garı silkeleyin, yere laylon sererem; titirriyirsiyiz nağoşluyacağsıyız.
- Anam herstenecek, biz gidek.
- Canıyız gızzsın gedersiyiz, bax gardaşın öskürür, girin içeri men anaya diyerem, men el çehmedim.
(El çeyhmedim: ısrar ettim)
Çocuklar Bibi dedikleri mahallenin iyi yürekli Nazlı hanımın ısrarına dayanamayıp eve girerler.
İçeriye yayılan mis gibi kök çayı kokusuna karışan sobanın üzerinde kaynayan yemeyin kokusu, sobanın yanında uyuyan kedi bile çocukların sızlayan parmaklarının acısını unutturmaz.
Tabi ki Nazlı bibi hiç boş durur mu? Yaptığı yemekten çocuklara tattırmadan göndermeyeceğini mahallede her kes bilir.
Çocukların karnını doyurur, eski çocukluk anılarından anlatarak çocukların tam ısındıklarından emin olduktan sonra, ceplerine doldurduğu iğdeleri, kurumaları için sobanın borularına takılı şişlere astığı eldivenlerini de taktırdıktan sonra yolcu eder.
- Anaya salam aparın, yolda da yubanmadan düz eve gedin, inşallah bu körpe xestelemez.
- Aleyküm selam. Nazlı Bibi sağol, canımız gızdı, hemen eve gediriyh.
Evlerine vardıklarında annelerinden bir sürü azar işitselerde, olanları anlatıp, Nazlı bibinin yaptıklarını da, selamlarını da söylemeden geçmezler.
Ve bir daha en azından bu ayazda dışarıya çıkınca kardeşini de yanında götürmeyeceğine annesine annesine söz verir.
Can dostlar, elimden geldiği dilimin döndüğü kadarıyla o günleri yad edip, o günlerde çocuk olmak…
üzerine hatırlamada, bulunmaya çalıştım, unuttuklarım veya atladıklarım olduysa affola.
Hayatınızdan güzellikler, yuvalarınızdan mutluluk ve şen çocuk kahkahaları hiç eksilmesin.
Kışın ayazı, soğuğu değil, karın beyazlığı, sobalardan çıtırdayan odunlardan çıkan alevlerin büyüdü, sobanın yaydığı sıcaklık doldursun yüreklerinizi.
Sağlık ve güzelliklerle dolu nice anılar biriktirmeniz dileklerimle.
Sevgiler ve saygılar gönderiyorum.