Bu yazım da orta okul ve lise yıllarıma dair….
O yıllardaki eğitim sistemimiz, öğretmenlerimiz, arkadaşlıklarımız, dostluklarımız….
Kısacası fotoğrafların siyah beyaz, biriktirdiğimiz anıların rengarenk olduğu yıllarda bir gezinti yapıp siz değerli dostlarla paylaşmak istedim.
( Yarın yarı yıl tatili başlıyor ve ben kendimi o güzel yıllarda buldum. )
Ben orta okula başladığım yıllarda, şimdiki lisemiz hem orta okul hem de lise binasıydı.
Öğrenci sayısı fazla olduğundan sabahçı ve öğlenci olarak iki gurupta ders yapıyorduk.
Köylerde orta okul olmadığından dolayı ,köylerdeki çocuklarda orta okulu okumak için Iğdır’a geliyorlardı.
Ulaşım imkanları kısıtlı olduğundan gidip gelmek zor oluyordu.
Iğdır’da akrabası olan akrabasında yada küçük bir ev kiralayarak aile büyüklerinden birinin refakatıyla kalıp eğitimlerine devam ediyorlardı.
Yakın köylerden gelen bazı arkadaşlarımız; kışın zor şartlarında pek mümkün olmasa da günü birlik gelip gidiyorlardı.
O zamanki okul kıyafetlerimiz kızlar siyah önlük beyaz yaka, erkeklerde ise ceket ve kravat zorunluydu.
Saçı uzun olan kızlar, saçlarını örmek veya arkadan bağlamak zorundaydı.
Erkeklerin ise saçları kısa (en fazla 3numara) kesilmeliydi.
Öğretmenler ellerinde makas devamlı kontrol ediyorlar ve hiç affetmiyorlardı.
Pazartesi ve cuma günleri bayrak merasimi yapılırdı.
Bütün çocuklar toplanır, İstiklal marşı okunduktan sonra içeriye alınırdık.
Hatırladığım öğretmenlerimizden ZEKİ GÖDEKMERDAN hem sınıf öğretmenimiz hem Türkçe öğretmenimizdi.
Hiç sevmediği kelime “yani “ kelimesiydi.
Kompozisyonlarda da “yani”kelimesi kullanmamıza çok kızar”Yani bir ermenin adıdır “ derdi.
NİYAZİ ATICI öğretmenimiz vardı ( Matematik )lakabı horoz NİYAZİ idi sinirliydi, ama sevdiğimiz öğretmenlerimizdendi.
AYHAN GÜRBÜZ öğretmenimiz bayrak merasimlerinde “Arıyı açın arıyı açın “ diye çocukların arasından geçip giderdi.
Boyu kısa olduğu için lakabı “fındık” tı.
GÜLTER VE HİKMET GÜLŞEKER öğretmenlerimiz öğretmenlerimiz de unutamadığımız öğretmenlerimizdendir.
Dışarıdan da dersimize giren öğretmenlerimiz vardı( tarım,ticaret,spor, resim, elişi, müzik gibi derslerimize ilk okul öğretmenlerimiz giriyorlardı)
Ayrıca HAKKI BEŞE avukattı ama tarih dersimize giriyordu( Dayağı ile tanınıyordu)
HÜSEYİN AKİSTANBULLU da adliyedendi ve Fransızca dersimize giriyordu.
Rahmetli MEHMET YILMAZ öğretmenimizden mandolin çalmayı öğrenmiştik.
‘Dağ başını duman almış ‘ marşını ne kadar da çoşkuyla söyletiyordu.
Hep beraber sınıfı çınlatırdık.
Milli güvenlik dersimize de, jandarma komutanı, tabur komutanı gibi askeri yetkililer giriyorlardı.
Karmaşık bir eğitim sistemimiz vardı.
Şartlar zor olsa da dersler güzel geçiyor, şikayet etmeden severek okulumuza gidiyorduk.
Sabahçı olduğumuzda ( sonbahar ve kışın kısa günlerinde ),sabah karanlıkta okula gidiyor, öğlencilikte de akşam geç saatte çıkıyorduk.
Bu da sıkıntı yaratıyordu.
Hele ara sokaklardan geçmek zorunda kalanlar için hiç de kolay olmuyordu.
Okula,mahalle arkadaşlarımızla beraber gider gelirdik.
Baharda karların erimesiyle oluşan çamur deryasından, kışın aşırı yağan kar ve oluşan buz üzerinden yürümek oldukça zor olsa da asla okuma
isteğimizi etkilemiyordu.
Burada sizlerle bir anımı paylaşmak istiyorum.
O zamanlar IĞDIRDA ZAVALLI BEHÇET diye birisi vardı ( mekanı cennet olsun)nedense çok korkardık.
Sabahçıydık, karanlıkta arkadaşımla evden çıktık.
Şimdiki belediye binasının oraya geldiğimizde BEHÇETİN de arkamızdan hızla geldiğini gördük.
Dışarıda fazla kimse yoktu.
Lisenin yoluna döndük, biraz ilerledikten sonra BEHÇETİN de arkamızdan geldiğini fark edip adımlarımızı hızlandırdık.
Korkudan kan ter içinde kalmış vaziyette kendimizi lisenin bahçesine attık.
Çok şükür diyemeden, BEHÇETİN de bahçeye girdiğini gördük.
Tabana kuvvet hızla merdivenler çıkıp okul binasına girmeye çalışırken, BEHÇETİN hızla yürüyerek, merdivenlerin sol tarafında asılı olan büyük Atatürk portresinin önünde hazır ol vaziyetinde durduğunu fark ettik. Önce bir asker selamı verdi “ ATAM ATAM SEN GALH MEN YATAM” dedi ve tekrar selam verip bir asker edasıyla dönüp uzaklaştı.
Ön yargının ne kadar kötü bir şey olduğunu hatırlatan bu olayı asla unutmadım.
Şimdi yine okulumuza dönelim.
O zamanlar yazılının imtihanların yanı sıra sözlü imtihanlar da çok yapılırdı ve hemen hemen her gün tahtaya kalkmak zorunda kalıyorduk.
Bazı arkadaşlar dahtaya kalkmamak için”bilmiyorum” der zayıf alırdı.
O yıllarda IĞDIRDA sık sık elektrik kesintisi oluyordu.
Bir ara da, bir gün Iğdır’ın yarısına, diğer gün de diğer yarısına elektrik veriliyordu.
Gece yarısına doğru bir kaç defa yakıp söndürülerek, elektriklerin kesileceğini haber verirdi Rahmetli ENVER KARAHAN amca.
O zamanlar LÜKS ( löküs) lambası meşhurdu .
Gaz lambası yada mum ışığında bile ders çalışmak zorunda kalınıyordu.
Akşam olmadan anneler
“Löküze bağın toru duruuurr“ yada
“Ay bala get yedek tor al”
“ Ahşam garannığda galmıyağ” gibi uyarılarda bulunurlardı.
Elektriklerin sık sık kesildiğini bildiklerinden, lüks lambası, yada gaz lambası hazırlanıp ulaşabilinecek en yakın yere konurdu.
O yıllarda hangi şartlarda ders çalışmak zorunda kaldığımızı anlatmak istedim.
Bazan da soğuk günlerde arkadaşlarla beraber, ekmek pişiren komşunun sıcak tandırına ayağımızı sallar, hem sohbet eder, hemde ezber derslerimizin tekrarını yapardık.
Bizi en çok heyecanlandıran, da tatil bitip ( bütünleme imtihanımız yoksa ) yeni ders yılı başlamadan önce okul alışverişi yapmamız olurdu.
Kitapları, defterleri özene bezene renkli kağıtlarla kaplamamızın zevki de bir başkaydı.
Bunu da komşu bir kaç arkadaş beraber yapardık. Genellikle bizim yada rahmetli Züleyhaların bahçelerini tercih ederdik.
Nihayet orta okul bitti.
Kız arkadaşlarımızın çoğu öğretmen okulu imtihanlarını kazanıp, gittiler.
Yatılı olduğu için ailem beni göndermemişti.
Kalıp, liseye devam etmiştim.
Çok sevdiğimiz can arkadaşlarımdan ayrılmak çok zor gelmişti.
Hem okulda, hemde mahalledeki yerleri çok belli oluyordu ve çok
özlüyorduk.
Nihayet Liseye başladık.
Yeni sınıf yeni arkadaşlar….
Önceden orta okulu bitirip ara veren ve bizden büyük olan arkadaşlarda bize katılmıştı.
Ayrıca ARALIK, TUZLUCA ,KAĞIZMANDAN bile arkadaşlar Iğdır lisesine ( oralarda lise olmadığından) kayıt yaptırmışlardı.
Genellikle bir kaç arkadaş beraber ev tutup, öğrenimlerini o şekilde devam ettiriyorlardı.
Önceleri yeni gelen arkadaşları ,yeni sınıfımızı, çok yadırgamıştık ama sonra çok güzel anılar biriktirdik.
O zamanki çok sevdiğimiz öğretmenlerimizin başında rahmetli İNAYET AKYÜZ hocamız geliyordu.
Tabii ki diğer öğretmenlerimizi de çok severdik.
Edebiyatı İNAYET hocam sevdirdi bizlere.
Sık sık yazdığımız kompozisyonlar da dersimize güzellikler katıyordu.
Lise ikinci sınıfa geçtiğimizde EDEBİYAT ve FEN Bölümü olarak ayrıldık. Biyoloji dersini çok sevdiğim için FEN bölümünü seçmiştim ve yine yeni bir sınıf, yine yeni arkadaşlar.
Okulumuzda yapılan kültürel etkinlikleri de aktarmadan geçmeyeceğim.
Münazaralar, piyesler, şehirler bazında liseler arası bilgi yarışmaları, folklor çalışmaları gibi.
Bir de okul idaresinin bulunduğu kısımda, o zamanki şartlara göre büyük bir kütüphanemiz vardı ve oldukça faydasını görüyorduk.
Liseler arası Bilgi yarışmalarını TRT Erzurum radyosundan dinleyebiliyorduk.
IĞDIR lisesi olarak bu yarışmalarda,oldukça başarılı sonuçlarda da almıştık.
ENVER OĞAN hocam tarih dersimize giriyordu lakabı DEKARTtı ve çok sevdiğimiz bir öğretmenimizdi.
SULTAN BAYAT öğretmenimiz kimya dersimize giriyordu.
Elementleri ezberletip hepimizi tahtaya dikerdi.
Dersleri oldukça şamatalı geçerdi. Hatırlayanların gülümsemelerini görür gibi oluyorum.
Rahmetli NESUT AKSOY öğretmenimiz lise son sınıfta edebiyat dersimize giriyordu.
Hatırladığım Iğdırlı öğretmenlerimiz ASIM YARDIM, ASKER ÇAĞLAR, ORHAN KURS, NURETTİN AKDAN ….
Biyoloji dersimize Konyalı bir öğretmenimiz giriyordu.
Fizik dersimize hatırladığım kadarıyla CEVAT BEY giriyordu.
MUSTAFA KARABATAK Ve SAMİ OĞLAKÇOĞLU hocalarımız da vardı.
Ama fizikte olsa kimya da olsa ezbere dayalı yapılıyordu.
Laboratuvar vardı ama araç gereç yok denecek kadar azdı.
Matematik öğretmenimiz MEHMET KARADENİZdi, en iyi notu on üzerinden altı idi.
Burada geometri dersimiz kurtarıcı meleğimiz oluyordu.
Cebir, geometri öğretmenimiz ALİ ULUSAN hocamızdı.
Birde spor öğretmenimiz MİTAT bey vardı.
19 Mayıs gençlik ve spor bayramı için günlerce prova yaptırmış, yeni kıyafetler aldırmıştı.
Önceleri okulun bodrum katında bulunan, geniş salonda provalar yapıyordu.
Zaman yaklaştıkça ŞEHİT MEHMET ÇAVUŞ CADDESİNDEKİ Askeri birliğe ait olan spor sahasında provalara devam ediliyordu.
Kızların kıyafetlerinin etek boylarının kısa olmasından dolayı bazı aileler kızlarını bayram törenine göndermemişlerdi.
O zaman müdür yardımcısı olan ASIM YARDIM hocamızın kızları sıra dayağına çektiğini bu gün gibi hatırlıyorum.
Şartlar zor olsa da dersler güzel geçiyordu.
Arkadaşlık dostluk kardeşlik güven ve paylaşım üst düzeydeydi.
Mesela kışın soğuk ve kısa günlerinde,hava erken karardığı için eve kızlı erkekli gurup halinde giderdik.
Lapa lapa yağan kar, buz tutmuş zemin, soğuk hava bizi etkilemez,yolda kestanecilerden aldığımız sıcak kestaneleri paylaşarak hem yer hem de elimizi ısıtırdık.
Zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden eve varırdık.
Ne art niyet vardı, ne de kötülük.
Arkadaştık vardı, dostluk vardı, kardeştik vardı…
Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için daima vardık; beni değil, bizi ön planda tutuyorduk.
Lise son sınıfa gelmiştik, şimdi de üniversiteye hazırlık telaşı sarmıştı, Okul bahçesinde konuşulan konular
“ İmtihana nerede gireceksin ?“
“Tercihin nedir? „
“ İmtihana girecek misin?”
Üniversite imtihanlarına girmek için genellikle İstanbul, Ankara, yakın olduğu için de Erzurum tercih ediliyordu.
Bazı arkadaşlar da çeşitli nedenlerden dolayı, üniversite sınavlarına girmeden Iğdır’da kamu personeli olarak çalışmayı tercih ettiler.
Bazı arkadaşlarımız da istediği halde özel şartlardan dolayı üniversiteye gidemediler.
Ayrıca çocuklarını özel üniversitelere göndermeyi tercih eden aileler de vardı.
Böylece lise bitti.
Her birimiz hedeflerimiz doğrultusunda, idiallerimizi gerçekleştirmek için bir tarafa dağıldık.
Geriye yılların eskitemediği arkadaşlık kaldı, dostluk kaldı ve büyük bir özlem kaldı.
Aramızdan ayrılan öğretmenlerimize ve arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet, kalanlara sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
Can dostlar; sevginin,muhabbetin, dostluğun hakim olduğu dolu dolu anılar biriktirmeniz dileklerimle sevgiler ve saygılar gönderiyorum.
Sağlıkla kalın, sevgiyle kalın, mutlu kalın, umutla kalın