Iğdır dışından, dolayısıyla da o zaman vilayetimiz olan KARS dışından Iğdır’a gelip, bizlerden biri olan,
bizlerden biri gibi yaşayıp örf ve adetlerimizi benimseyen; öğretmenlerimiz, doktorlarımız, eczacılarımız, avukatlarımız, diğer kamu çalışanlarımız ve esnaflarımız ….vs
O zamanlar Iğdır’a görevli gelen “ Türkiye’nin en uç köşesinde ne işim var “ diye ağlardı ( mecazi anlamda.
Giderken ise “ Bu güzel, samimi, misafir perver, sıcak kanlı insanlardan ayrılıyorum “ diye ağlardı.
Iğdırımıza emek vermiş, dostlukları, arkadaşlıklarıyla yüreklere yerleşmiş, hatta Iğdır’ın damatları, gelinleri olup, aile kurarak IĞDIRIMIZA kök salan hemşehrilerimiz….. (Tabiiki bunlar benim 1980 yılına kadar olan hatırladıklarımdır )
Hepsi bizden biri, hepsi bizim kıymetlilerimizdir.
ÖĞRETMENLERİMİZ
Bembeyaz saçları, güler yüzü, babacan tavırlarıyla her kesin gönlünde taht kurmuş MUSTAFA ÖNCÜL öğretmenimiz; Topçu okulunda ( İnönü ilkokulu) müdürümüzdü.
Çocuk yüreğime taht kurmuş, bu güzel insan bütün Iğdır halkının sevdiği, saydığı Iğdır’a mal olmuş nadide bir kişilikti.
O zaman okulumuza aşı yapmak için sağlıkçılar okula gelip, sınıflarda aşı yapıyorlardı.
Ben iğneden çok korktuğum için, aşıcılar ne zaman gelecekler endişesini hep taşırdım.
Çünkü habersiz, aniden sınıfa girerlerdi.
Bir defasında nasıl olduysa aşıcıların bitişik sınıfa girdiklerini fark ettim ve kıvranmaya başladım.
O sırada kapı açıldı aşıcılar sınıfa girdiler ve ben aynı hızla cama yöneldim ( çocuk aklımla atlayıp kaçmayı düşünüyordum herhalde ) öğretmenimiz aşıcılarla konuştuğu için benim hareketimi fark etmedi.
Ayrıca benim durumumda olan çok arkadaşım da vardı, onu da belirteyim .
Ağlayarak pencere kenarından tutmaya çalışırken dışarıyı kolaçan eden MUSTAFA ÖNCÜL müdürümüzle göz göze geldim.
” Yavrum ne oldu ? Niye ağlıyorsun?”diye sorunca ağlamam iyice arttı ( Rahmetli babamı iyi tanıyordu)
Öğretmeniimm, diyorum, devamını getiremiyorum.
Hemen sınıfımıza geldi, Babacan tavırıyla beni sakinleştirip aşı olmaya ikna etti.
Camdan atlamanın ne kadar tehlikeli olacağını güler yüzüyle anlattı.
Tabii ki korkum geçtikten sonra sınıf arkadaşlarım ve öğretmenimden çok utanmıştım.
NAZİF AYDOĞMUŞ öğretmenimiz ( 12 Kasım İlkokulu )
Hem dış görünüşü, tok ve gür sesiyle dersi her kesin anlayacağı şekilde sabırla ve kelimeleri seçerek teker teker anlatan değerli bir öğretmenimizdi.
Orta okulda da tarım ve ticaret derslerine giriyordu.
Nafiz Aydoğmuş öğretmenimiz herkesin sonsuz güvenini ve saygısını kazanmış nadide bir insandı.
Ayrıca ailece Iğdır halkıyla kurdukları yılların yıpratamadığı, buram buram anılarda yaşatılıp bu günümüze kadar ulaşan, komşuluk ilişkileri dostlukları, sıcak ve samimi kişilikleri; yıllar geçmesine rağmen hala tanıyanların gülümseyerek ve sevgi ile andıkları güzel ve özel insanlardı.
Dostlukla kurdukları samimi ilişkileri hala devam etmektedir.
KUBİLAY GÜNER öğretmen ( 12 Kasım ilkokulu öğretmeni )
Iğdır’a mal olmuş saygıdeğer öğretmenimiz; o zaman okullar arası yapılan koşu yarışmalarına çocukları hazırlıyor, başarılı olmaları için elinden gelenin en iyisini yapıyordu.
Duyduğum kadarıyla, kardeşi Kemal abi de Iğdır’a yerleşmiş ve ailece Iğdırda iş kurmuşlardı ( Gazoz üretimi). Çocuklarının da Iğdır’a yerleştiği duyumlarım arasındadır.
NEJAT BİRDOĞN hocamız
Ve eşi BİRSEN BİRDOĞAN hanımla beraber çok uzun yıllar Iğdırda görev yapmış;
edebiyatçı , yazar, hatip kişiliğiyle hem öğrencilerinin hem de Iğdır halkıyla iç içe yakaladığı güzel ilişkilerle, Iğdır halkının gönlünde taht kurmuştu.
ZEKİ GÖDEKMERDAN ortaokulda Türkçe öğretmenimizdi ve ‘ yani ‘ kelimesinden nefret ederdi. ( Bunun için burada yazamayacağım haklı sebepleri vardı)
Yazdığımız kompozisyon çalışmalarında ‘ yani ‘ kelimesi kullanmamaya özen gösterirdik.
Daha çok öğretmenlerimiz vardı, Iğdır dışından gelen ama bir kaç sene sonra tekrar Iğdır’dan ayrılıp ( şark hizmetini tamamlayıp ) gidiyorlardı.
DOKTORLARIMIZ
Operatör doktor MEHMET ALİ DERMAN kendimi bildim bileli ığdırdaydı.
Çocukken Iğdır’ın yerlisi sanıyorduk, sonra Iğdır dışından gelip Iğdır’a yerleştiğini öğrendim.
Iğdır halkının çok sevip saydığı bir insandı.
Öyle ki 1976 Erzurum Atatürk üniversitesi ( Erzurum’da okuyan Iğdırlılar olarak ) Nevruz bayramı kutlamaları yapmıştık.
Hazırlayanlar arasında ben de vardım) Iğdırlı; Iğdır’ın yetiştirdiği, değerli büyüklerimizi de davet etmiştik.
Dr MEHMET ALİ DERMAN da gelerek bizleri çok mutlu etmişti.
Davet ettiğimiz saygıdeğer büyüklerimizden imkanları olanların hepsi gelmiş ve çok güzel ve unutmadığımız bir bayram kutlaması olmuştu.
DR.RAHMİ ÖZGEN
Iğdıra mal olmuş doktorlarımızdan olup, Iğdırda çiftçilik yapıp tarımla uğraştığını da duymuştum.
DR. ERTUĞRUL ERDEM, Iğdır’da özellikle genç nesille kurduğu samimi dialoglar taktire şayan olup, uzun yıllar Iğdır’da yaşadıktan sonra ERZURUM Numune hastanesinde görev almıştı.
ECZACILAR
Eczacı ALİYE HANIM ve eşi KEMAL BEY
Büyük Oğulları BERTAN abi.
Daha sonra Eczacı OKTAY VE EŞİ de ilaç sektöründe Iğdırımıza hizmet ederek, Iğdır halkının gönlüne taht kurmuşlardır.
Zaten o zaman Iğdırda iki tane eczane vardı, çalışanları Iğdırın yerlisi olup, hasta olan herkes eczaneye koşup;
HALİL abi ve KELBAYI abiye
“ Başım ağırır, midem yanır, zökem olmuşam, başım gicellenir, bütün ezalarım gizilliyir, üreğim gağır… vs
“ Meye derman ver” derlerdi.
En çok da her derde deva “ GİRİPİN “ milletin olmazsa olmazıydı.
Zökem: Nezle
Gicellenir: Dönüyor
AVUKATLAR
HAKKI BEŞE ( orta okulda dersimize de giriyordu)
ŞİRZAT BEY ( soy adı MUGAN olması lazım)
Bir de kütüphaneci CEMAL AMCA vardı, onu da anmadan geçemeyeceğim.
Ordu mensubu olup, emekli olduktan sonra Iğdır kütüphanesinde görevli olarak hizmete devam etmişti, evi de MELEKLİ CADDESİNDEYDİ.
DSİ de çalışan CAHİDE ABLA vardı.
MAHİDE, FATMA, KADİR diye kardeşleri ile birlikte yaşarlardı ve Iğdır’da herkes tarafından tanınır ve sevilirlerdi.
Devlet memuru olan NURETTİN TARHAN amca ( oğlu SELAHATTİN sınıf arkadaşımdı)
Kamu görevlisi HAMİT KALAFAT amca
İsmini hatırlayamadıklarım beni affetsinler.
ESNAF
FIRINCI MEHMET ve KARDEŞİ ARİF EKMEKÇİ AMCA
Iğdırın en eski fırıncılarından olup, önünde ekmek kuyruğunda bekleyenlerin sevgi ile hatırladıklarını görür gibi oluyorum.
Ayrıca ığdır halkı ve komşularıyla çok güzel, çok özel, samimi ilişkileri vardı.
Oğulları YAŞAR EKMEKÇİ eşimin süt kardeşi olmuştu ve benim de Iğdır lisesinde öğrencimdi.
Belediyenin karşısında fırınları olan ADİL ve ŞEFİK KUK kardeşler.
ADİL amcanın “üç”yerine “uç” dediğini tanıyan herkes sevgi ile ve gülümseyerek hatırlıyordur.
Radyocu KADİR PARLAR Amca ve oğulları ALTAN PARLAR ( sevgili YILDIZ ablanın eşi)
En kalabalık olan KALAFAT ailesiydi.
Hatırladığım kadarıyla Iğdır’ın ilk pastanelerinden olan KARADENİZ PASTANESİ, RIFAT KALAFAT amcanındı ( jandarma karakolunun bitişiğinde).
Iğdır şehirler arası otobüsleri oradan kalkıyordu, dolayısıyla da pastane yolcuların uğrak yeriydi.
Kurabiyesini alan otobüse binip yerini alıyordu.
Kasap FAZLI KALFAT, KARDEŞİ NUSRET KALAFAT ve BABALARI.
Aynı zamanda YENİ CADDEDE restoranları da vardı.
Bir başka KALAFAT amca ismini hatırlayamadım( rahmetli SONGÜL ZENGİ KALAFAT ablanın kayınpederiydi) YENİ CADDEDE iş yerleri vardı.
Iğdırdan evli olan ve İĞDİRMAVADA da ikamet eden MEHMET ALİ KALAFAT amca ve rahmetli MUZAFFER KILIÇ amcamın otelleri karşı karşıyaydı ve can arkadaştılar.
Biri uzun boylu, diğeri aksine kısa boyluydu.
Yaptıkları şakalar, birbirlerine takılmaları…
Nurlar içinde yatsınlar.
İki saygıdeğer ve aynı zamanda da mizah sahibi rahmetlilerin maceraları dilden dile dolaşırdı…
Marangoz ve hızar atölyesi olan, YILMAZ ve İSMET SEL amcalar.
Tornacı KEMAL ÇOKSU ve YAKUP DEMİR amcalar.
Marangoz KADİR AMCA.
Terzi ŞEVKET KULALI amca çok güzel takım elbise dikerdi.
Bir de terzi DADAŞ EMİ vardı.
Terzi MUSTAFA TAYŞE ve kardeşi CELAL TAYŞE amcalar da Iğdır’ın sevilen terzilerinden olup, ve özellikle MUSTAFA amca hoşsohbet alçak gönüllüğüyle ve yaptığı şakalarla herkes tarafından sevilen ve sayılan bir insandı.
Burada bir şeyi atlamadan geçemeyeceğim.
Erkek çocuklar pantolon diktirecekleri zaman “ Şalvarımın cebi derin olsun!” diye sıkı sıkı tembih ederlerdi.
Terzi “ Niye?” diye şakayla karışık sorduğunda;
“ Cebine şekerlerimizi, aşşığlarımızı, bilyelerimizi doldururuğ “ diye cevap verirlerdi.
Berber TEVFİK VE KARDEŞİ Iğdır’ın en eski erkek berberlerindendi.
Araç yağları ve lastiği ticareti yapan HAKKI EFENDİOĞLU amca
Bayburtlu PAŞA AMCA Sevgili SEMRA ve NEVRA TURANIN dedeleri.
Halfeli caddesinde ve şube sokağında KEÇECİLER vardı, hatırladığım kadarıyla URFALIYDILAR.
Bir de HALİFELİ CADDESİNDE ballıcılar vardı.
Ballıcılar büyük küçük herkesin, genellikle de çocukların uğrak yeriydi.
Iğdırda dükkanları olan KAVALCI ailesi de Iğdır’a dışından gelip bizden biri olan, bizden biri gibi yaşayan değerli HEMŞEHRİLERİMİZDENDİ.
Iğdır’da ilk lahmacun dükkanını Melekli caddesindeki sağlık ocağının karşısına Gaziantepli iki kardeş olan
Yanlış söylemiyorsam büyük olan OKTAY abi aynı zamanda o zaman Iğdırdaki bir futbol takımında futbol da oynuyordu.
unuttuklarım olduysa bağışlayın .
Güzel Iğdırımıza gelip, bizden biri gibi yaşayan, kurdukları sarsılmaz dostluk köprüleri yıllara rağmen sapasağlam ayakta kalan, yüreklere işlemiş bu Nadide hemşehrilerimizi saygı, sevgiyle ve aramızdan ayrılanları rahmetle anıyor, hayatta olanlara sağlıklı uzun ömürler ve güzellikler diliyorum.
Daha nice nice dostluklar kurup, paha biçilmez anılar biriktirmeniz dileklerimle.
Saygı ve sevgiler gönderiyorum.