Bildiğiniz gibi misafir ağırlamak kültürümüzde önemli bir yer tutar.
“ Allah heç bir evi gonağsız elemesin” derdi büyüklerimiz.
Herkes gücü ölçüsünde; güler yüzü ve hoş sohpetiyle misafirini en iyi şekilde ağırlamayı ihmal etmezdi ( şimdi de şartlar farklı olsa da,durum aynıdır,diye düşünüyorum).
Gelen misafir çatkapı geldiyse, umduğunu değil, bulduğunu yerdi.
Ama asla aç gönderilmezdi.
Ani gelen misafiri ağırlamak için en iyi yol bahçedeki beçelerden ( piliç) bir tanesini yakalayıp kestirmekti.
Tavuk bir bıçakla çocuğun eline tutuşturulur
—Ay bala apar bu toyuğu kestir!
—Pıçağı mağıl tut eliyi kesmesin, itidi!
—Meye ne özün get kestir, biz top oynuyuruğ.
— Gonağı tek goyuumm ?
Öte taraftan bir komşu çocuğu atılır
- Xala ver men aparım kestirim.
- Biiyy başıya dönüm, yaxçı bala.
— Para verecem get özüye noğul da al.
Çocuk koşarak gider, yolda gördüğü birisine sorar.
—Emi bu toyuğu keserseeen?
—Geti görüm, piçağ itidi eliyi keser mağıl ( düzgün)tut.
Tavuğu kestiren çocuk koşarak gelirdi.
— Xalaa toyuğu kestirdim.
— Biiy seni yeke kişi olasan, toyunda yallı gedim.
Ev sahibi hem misafiriyle sohbetini yapar, hem de kaşla göz arası , tavuğu temizleyip pişirirdi.
Beçe bozbaşı, hele yanında da tendir lavaşı varsa tadına doyulmazdı.
Güleryüzle karşılanan misafir, güler yüzle uğurlanırdı.
Eğer gonağ ( misafir ) öğlenden sonra geldiyse,
çocuk hemen mahalle bakkalına veya çarşıya gönderilirdi.
— Bala gaç Geni emiyin tükanınnan gaymaxlı pasta ( bisküvi ), fındık, fıstık, kişmişnen leblebi de al.
— Biiiyy limon yadımnan çıxmışdı, limon da al!
— Özüme de noğul alacam.
— Tamam, tez gel yubanma!
Misafirle hoş beş edilirken, bir taraftan da küçük ( İran tabağı diyorlardı) tabaklara, vişne reçeli,saralı reçeli, patlıcan reçeli…doldurulur, akide şekerleri de ihmal edilmezdi.
Bu arada yaz ve kış durumuna göre, ya semavere ateş atılır, yada sobada kaynayan kök çayının yanında bir de İran’dan gelen çayla karıştırılmış Rize çayı demlenirdi.
Annenin bir gözü kapıda çocuğun gelmesini beklerdi.
Aheste aheste gelen çocuk, paketleri anneye verir.
— Ana çıttama da aldım, der uzaklaşmak ister
Torbalara bakan anne
— Ay oğuull, bu gaymağlı pastayın yarısını yeyipsen daa, gonağa xecelet olacam.
Çocuk çoktan uzaklaşmış olurdu.
Her şeye rağmen bazan bir iki komşunun da katılmasıyla güzel bir ‘gonağlığ’ olurdu.
Burada bir parantez açmak istiyorum ( O zamanlar gurbetten gelenlere, hediye olarak genellikle, çay tabağı, demlik, iran çayı verirlerdi)
GONAĞLIĞ ELEMEK ( Misafir çağırmak)
Bir yakınının oğlu askerden mi geldi,mutlaka davet edilirdi.
O zamanlar üniversite okuyanlar bu kadar fazla değildi.
Hele kızlar çok daha azdı.
Okuyanlar geldikleri zaman da yakınlar tarfından ‘gonağ çağırılırdı’
Veya gurbetteki yakınlar geldiği zaman, her gün birisi davet ederdi.
Yakın tanıdıksa sevdiği yemekleri bilir,ona göre hazırlık yapılırdı.
Çok yakınsa hangi yemeği istedikleri sorulur, ona göre yemek hazırlanırdı.
— Sen Allah canın ne istiyirse denen pişirim, gel ye.
Genellikle cevaplar birbirine yakın olurdu.
— Heç zehmet çekme, istidi, bir şey yeyilmir ki.
Yada, yaz veya kış durumuna göre
— Üz gözdü pilav pişir, yeter.
— Başım gözüm üstüne, be heç pilov gatığaşısız olarr?
Ya da
— Bağçadan garabadımcan, gırmızı badımcan, bibar yığağ kabab eliyek, başka heç bir şey yapma, Allah’a ant verirem.
Kışsa havalar soğuksa
— Omacaşı pişir yeter
— Kelem dolması, evelihli çehme pişirsen yoğ demenem.
Bu gibi muhabbetler çokça olan şeylerdi.
Gonağ (misafir) çağrıldığı gün evlerde büyük bir telaş olurdu.
Bir kaç gün önceden haber verilirdi.
— Cuma akşamı yemeğine bizdesiyiz ha, kimseye söz vermeyin.
— Bu istide zehmet çehme, gelmiş kimi olduğ.
— Biyy gurbetten gelip, bir gaşığ yemeğimizi yemeden gideceek? Senin balan menim balamdı.
— Sağol var ol xalası.
— Hammıyızı gözdüyürem haa gelmeseyiz elimnen kurtulmazsıyız.
Evin eşyaları bir kaç gün önceden dışarıya dökülüp temizlenmiş, kanevçe ile işlenmiş karyola etekleri yıkanıp, çivitlenip ütülenmiş, dantel örtüler serilmiş, kısacası her taraf pırıl pırıl olurdu.
Akşamdan sarmalar sarılır, gatığaşının deni( harcı) hazırlanır yeşillikleri toplanır, yıkanır doğramaya hazır halde beklemeklerdi.
— Ay bala get Lala xalannan birez sebzi ol getir, pilov pişirecik.
—Sebzili plavvv , yaşasıııınmn, men helim ( haşlanan pirinçin suyu) istiyirem.
—Yaxçı, ayıracam, di tez get gel, istiye galma !
Bir taraftan yemek pişirme faslı başlar, diğer taraftan emirler yağardı.
Herkese bir iş buyurulurdu.
Bu arada bahçe kapısından Sakine hanımın sesi duyulur.
—Başladıyıızz ? Ancağ çığabildim, koydan emi oğlum gelmişti, nahar
vermeden gönderemmedim.
(NAHAR: kahvaltı)
—Yaxçı eliyipsen, men de tezze başladım.
Sakine xanımın pilavı meşhurdu , onun için pilav pişirmeğe Sakine xanım çağrılırdı.
Bir taraftan yemekler hazırlanır, diğer taraftan yıkanıp ütülenen özenle işlenmiş etamin masa örtüsü serilirdi.
Bahçe sulanmış,süpürülmüş, ‘işgabdan ‘ çıkarılan, tabak, bardak, çatal,kaşık özenle masaya yerleştirilmiş olurdu.
—Ay bala soyuğ su yadınnan çığmasın, istidi adamın üreği yanır.
Evin ışıkları yakılmış, semavere ateş atılıp çay demlenmiş olurdu.
Her şey hazırlanmış heyecanla gonağlar beklenirdi.
Sokak kapısının çalınmasıyla beraber misafirler kapıda karşılanırdı.
— Hoş gelipsiyiz, safa gelipsiyiz .Maşallah maşallah esker balama.
— Maşallah günüyüz olsun.
Hal hatır, hoş beşten sonra gençler aralarında muhabbet etmeğe başlar.
— Surfa hazırdı, durun surfaya!
— Ay bacı leliğ olupsan, niye buggeder zehmet eliyipsen.
— Biyy sizden eziz gonağım geleceek,gözüm üste gelipsiyiz.
Büyük bir iştahla ve neşeyle yemekler yenir, çay faslında askerlik
maceralarıyla dolu şen sohbetler yapılmaya başlanırdı( Büyükler, gençlere fırsat vermeden kendi maceralarını anlatmaya başlarlardı)
Kadınlarda malallede olup bitenleri, birbirleriyle paylaşırlardı.
Gecenin ilerleyen zamanına kadar oturulur, gençler kendi aralarında büyükler kendi aralarında, çaylarını içer, ardından gelen meyveler yenir, hoş sohbetlere devam edilirdi.
— Gece yarısını eledik, biz gaxağ, eviyiz şen olsun.
— Otururuğ da, hara gedirsiyiz ? Hele tezdi daa.
— Sağolun var olun, yaxçı oturduğ. Saba da koya gardaşım gil çağırıp ora gidecik.
— Geceyiz xeyire galsın
— Xeyire (hayıra) gabax gedin.
Böylece bir gonaxlığın sonuna gelinirdi.
(O zamanın ‘gonağlığın ‘ misafirliğin standart yemekleri; Gatığaşı, pilav olmazsa olmazıydı.
Kuş başılı garabadımcan dolması, karışık dolma; üç bacı dolması diyende var
( patlıcan, biber, domates, kabak da isteye göre eklenirdi), toyuğ bozbaşı, toyuğ gavurması , daş küfte ( istek üzerine yapılırdı), gatlet…vs)
Durumu iyi olanlar eziz gonağı, hele bir de gurbetten gelmişse kuzu keserlerdi.
Bahçeye masalar dizilir, yere kilimler yayılır, minderler, yastıklar yerleştirilirdi. Çoktan semavere ateş atılmış olurdu.
Bazı yerlerde tandıra da ateş atılırdı.
Çoğunlukla bahçeye kurulan odun ocağında sac kavurması yapmak da ihmal edilmezdi.
Bahçeler şenlik havasına bürünürdü.
Yenilir içilir, bağ bahçe gezilirdi ( genellikle köy gonağlığlarında).
Toplanan meyve sebze, gelen gonağa pay olarak verilirdi.
Eğer misafirlik kışın yapılmışsa ‘ şor’ ‘ kere ‘ ‘tapan’ ‘ galın’ da pay olarak konurdu.
Gurbetten gelenlerin, lepe, maş, alça, erih gurusu, sarı kök…. vs payları da
ihmal edilmezdi; bunu severek ve gönül zenginliği ile yaparlardı.
Can dostlar; ağızlarınızın tadı yuvalarınızın huzuru ve mutluluğu hiç bozulmasın.
Sağlıklarınız daim sevgileriniz sonsuz olsun inşallah.
Saygı ve sevgilerimle