Samet elinde sıkı sıkı tuttuğu mektupla, heyecanlı bir şekilde koşuyor.
Dışarıda top oynayan arkadaşları;
- Sameeet hara gaçırsan, gel, top oynuyuruğ!
- Siz oynayın, men soyra gelerem.
- Eye gel de ! Senin yerin boştu, böyün Ali de gelmiyipti.
Samet hasta denecek kadar futbol tutkusu olan bir çocuk, ama elindeki mektubu yetiştirmek için futbol oynamayı bile erteliyor.
Komşu köpeğin havlamasıyla korkan Samet biraz duraksıyor, imdadına yetişen Kemal dayısının;
- Gorxma , olduğun yerde dur!
Gaçarsan it daha çox yumular.
- Sağol dayı, bu it herkesin dalına tüşür.
- Niye bele gaçırsan, elindeki nedi?
- Mehtupdu, ablama gelipdi, muşduluğumu almadan vermenem.
- Elese apar ver, muşduluğuyu da al.
- Yeznennen geliip?
( Yezne : Enişte )
- Heye, Sefer emim gilin tükanına gelmişti, dedi “ Apar ablaya ver.”
Eve yaklaşınca, mektubu gömleğinin altına saklayarak
koşmaya devam eden Samet;
- Ablaaa, ablaaa! diye bağırarak bahçeye girer.
- Ede neyniyirsen ablayı? Gülderen ablannan çarşıya gettiler.
- Ne zaman gelecekler, tez denen?
- Ne diyeceğsen meye denen.
- Yox ablamı gözlüyecem, seye demenem.
Bir taraftan da elini karnına koyarak , mektubun kayıp düşmesini önlemeğe çalışır.
Tabii ki bu haraketi annesinin gözünden kaçmaz.
- Ede garnıyı niye tutursan? Bir şey olduuu?
- Yox yox, heç bir şey olmadı.
- Köyneğiyi galdır, görüm?
- Meye ne galdırmıram, deyip annesinin yanından uzaklaşan Samet, ablası gelinceye kadar mektubu nereye saklayacağını düşünüp dururken, gözü evin duvarına dayanan merdivene takılır.
Annesine çaktırmadan dama çıkıp, mektubu damda sakladığı Tommiks, Teksas’larının arasına koymak ister.
(O zamanlar Tommiks, Teksas…resimli kitapları çok okunurdu)
Mektubu kontrol ettikten sonra, sessizce merdivenin basamaklarını çıkmaya başlar.
Bir taraftan da kimse görüyor mu, diye etrafı kontrol eder.
Tam merdivenin yarısına kadar çıktığı an, annesinin sesini duyar ve olduğu yerde kalır.
- Ay gede yeri goyup, göğde oynuyursan, yıxılıp şilküt olacağsan, tüş ( in) o pilekennen aşşağı.
(Pileken: merdiven )
(Şlküt: Kolunu, bacağını kırmak, kemiklerini kırmak)
-Topum damın üsdüne tüşüp, gedirem topumu alam.
- Ay bala seni ecel herryir ? Meni gan üreğ eleme tüş aşşağı!
( Herremek: Kovalanak, yakalamak için uğraşmak)
- Topumu alım,tüşecem( ineceğim)
- Meni ora getime, tüş aşşağı!
- Baban gelende çıxar topuyu verer.
Babası çıksa Tommiks ve Teksas’ları da görecek korkusu Sameti paniklendirir ve o arada gömleğinin altından kayıp düşen mektubu, merdivenin yanında duran annesi alır.
- Ay oğull be bu nedi? Sabahtandı yumurtası ters gelen toyuxlar kimin fırnıxırdıın ?
( Fırnıxma : Yerinde duramama, bir yere sığamama)
- Anaaa onu meye ver!
- Kimindi bu ?
- Eniştem ablama gönderip, verip muştuluğumu alacam.
- Tüş aşşağı, verecem !
- Ay balaa be niye gizdedirseen, mişannısıdı, yazacağ da; apar goy yükün arasına, ablan gelende verersen!
(Yük: Eskiden genellikle günlük kullanılmayan yatakların katlanarak üst üste istif edildiği, evin bir köşesine yapılan içe doğru çıkıntısı olan bölme, yüklük.
Ayrıca o zamanlar serilen yer yatakları da toplanıp, yüklükte yerini alırdı.
Toplanan yatakların üzerine bir örtü örtülür, ya da önüne de perde çekilirdi. Perde dediğim duvarın her iki tarafına çakılan çivilere bağlanan ipe geçirilmiş perde)
- Sen get oyna, ablan gelse de men bir şey demiyecem.
- Tamam, deme haa!
Samet koşarak arkadaşlarının yanına gider, ama aklı muştuluğunu alacağı mektuptadır.
Sonra eve gelen Gülsüm ablası, annesinin biraz değişik davrandığını fark eder;
- Annee, bir şey olduu? Niye ele baxırsan? Gülderennen, Gulem Çağların tükanuna da gettik. Gelemzer xala da oradaydı, ona yardım elediğimiz için yubandığ.
- Yox yox yaxçı eliyipsiyiz, Gelemzer necedi?
- Eydi, selam söyledi dedi “ Anannan mökkem küsmüşem, men neçe defe size gelmişem, o bir defe menim gapımı açmır.
- Gelemzerin de küsmeyi elindedi deyme tüşer olupdu.
(Değme tüşer: Alıngan, çabuk kırılan )
Gülsüm, çarşıdan bir iki havadis verip, içeriğe girer.
Aklı hep nişanlısından gelecek olan mektupdadır;
annesinin davranışından, yine mektup gelmedi, diye düşünerek , hayal kırıklığı içinde odasına girer.
Odası diyorum, aslında kardeşleriyle paylaştığı odası.
Morali bozulan Gülsüm akşama kadar başım ağırıyor bahanesiyle odada uzanır.
Durumun farkında olan annesi de anlayışla karşılar.
Samete söz verdiği gibi mektuptan da hiç bahs etmez.
Akşama doğru, bahçe kapısının açılmasıyla babasının geldiğini anlar, çünkü babası bahçe kapısından girince her zaman öksürür.
Bu, evde kadın misafir varsa, geldiğini anlasınlar diyedir.
Gülsüm hemen kalkıp, aynaya baktıktan sonra dışarı çıkarak, babasını karşılar.
O arada Samet de koşarak bahçe kapısından içeriye girer ve aynı hızla eve yüklüğün olduğu odaya girer.
Baba, aftafayı ‘ ıbrığı alıp bahçedeki tuvaletin yolunu tutar.
Annesi Sameti köşeye çekip “ Mehtubu ablan tek olanda ver, babayın yanında verersen utanar” diye tembih eder.
Sofra hazırlanır, herkes sofradaki yerini alır, beraberce yemek yerler, ama yerinde duramayan Sametin davranışları babasının dikkatinden kaçmaz.
- Ede altında fındıx gabuğu varr? Niye yerinde durabilmirsen ? diye takılır.
Samet daha fazla dayanamaz;
- Ablaaa, muştuluğumu ver, seye bir şey verecem.
Annesi kaş göz işaretiyle uyarmaya çalışır ama Samet çoktan mektubu çıkarmış, elinde sallıyor ve “Vermenem vermenem, önce muştuluğumu veresen !“
Gülsüm,mektubun nişanlısı Serhattan geldiğini anlar.
Bir taraftan sevinçten, yüreği yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başlar, diğer taraftan yüzü kıpkırmızı olur, utancından nereye bakacağını ne diyeceğini bilemez.
( O zamanlar kızlar saygıdan, babalarının yanında bu tür şeyleri konuşmazlardı. )
- Serhat eniştemnen mehtap gelip, ama vermiyecem.
Gülsüm’ü zor durumdan kurtarmak isteyen baba, duymamış gibi yapar; -Xanım elleriye sağlıh, yemeh yaman olupdu, “Men namazımı gılım, çay soyra içerih.” deyip, ayağa kalkar.
Baba çıktıktan sonra, annesi Samete kızar” Ablayın mektubunu ver, ne istesen men seye alacam”
O arada Gülsüm odaya kaçar.
Annesi Samete istediği Fenerbahçe formasını aldıracağını vaad ederek mektubu ablasına vermesini söyler.
Samet mektubu ablasına verir ama Gülsüm mektubu açmadan yatağının altına saklar ve çayı hazırlamak için mutfağa geçer.
Namazı bitiren babası;
- Gızım geti çayımızı içek , ordan radyoyu da aç ajansı dinliyek.
Denileni aynen yapan Gülsüm sabah yaptığı panispanya ( pandispanya) yı da çayın yanında getirir.
- Beh beh beh, menim gızım ne gözel pasta yapıp, ellerine sağlık.
Biraz oturduktan sonra babası Gülsüm’e döner;
- Gızım sen get yat, beke biz anannan söhbet eliyecik, diye takılır.
Babanın amacı Gülsüm’ün rahatça gidip nişanlısının mektubunu okumasıydı.
Mutfağı toplamak için biraz oyalanan Gülsüm, kardeşleri Samet ve Salih’in uyuduklarından emin olduktan sonra gaz lambasının ışığında elleri titreyerek mektubu açar.
Gülsümümmm;
Diye başlayan mektubu, kah gözleri dolu dolu, kah yüzünde bir gülümseme, gözlerinde parıltı okur okur okur … ve mektubun satırlarında kaybolup gider.
Sonra annesinin sesiyle irkilir ve mektubu saklamaya çalışır.
- Ay bala hele yatmıyıpsaaan, çıranın xodunu al, uşağlar gaxmasınnar, sen de dur yat!
(Çıra: gaz lambası)
( xodunu al: lambanın ışığını kıs)
- Tamam gaxıram,sen get yat!
Annesi gittikten sonra odada, yüklüğün altındaki küçük sandığı çıkaran Gülsüm; sandığı özenle açar içinden çıkardığı pembe İpek mendile sarıp kurdeleyle bağladığı mektuplarını alır, yeni gelen mektubu da öperek diğer mektupların arasına koyar.
Kurdeleyi tekrar bağlayarak sandığa yerleştirir.
Bir süre öyle durup bekledikten sonra, sandığı yerine yerleştirir ve anahtarı kimsenin bulamayacağı bir yere saklar.
İster mektubun heyecanı deyin, ister ayların özlemi deyin; Gülsüm o gece hiç uyumadan yatağında dönüp durarak sabahı eder.
Değerli dostlar; Iğdırda eski bir mektup hikayesini noktalarken, sizlere sağlık, mutluluk ve güzellikler diliyor,
yürek dolusu sevgiler ve saygılar gönderiyorum.