Sen yayık dersin,
Men de nehre deyirem.
Sen kova dersin,
Men de setil - vedre deyirem
Sen tereyağı dersin,
Men de kere deyirem.
Sen lor dersin,
Men de şor deyirem
Sen teyze dersin,
Men de xala deyirem.
Sen salıncak dersin,
Men de küflen deyirem…
Haydi şimdi Sümbül xalanın bağına bir gezinti yapalım.
Havada hafif bir rüzgar, gök yüzünde bir kaç bulut kümesi; Sümbül xala nehresini( yayığını) ağaca asmış, bacısı Sayalı da eyvanda tandırla uğraşıyor.
( Nehre-yayık: Sütü tereyağına dönüştürmek için kullanılan ahşap aygıt)
Çocuklar Sümbül nenelerinin ağaca astığı salıncakta sallanmak için sabırsızlanıyorlar.
(Salıncak : Küflen )
Çamaşırlar yıkanmış; beyazlar çivitlermiş, iplere asılmış.
Rüzgarda dalgalanan çamaşırlar, bahçeye ayrı bir hava katıyorlar.
Hele beyazıyla, pembesiyle ağaçların giydiği örtü ayrı bir güzellik.
Anlayacağınız bahçede bir panayır havası var.
Evin büyük kızı Nazan ve gelini Nisa da bir taraftan evi toparlıyorlar, diğer taraftan da Sünbül anneleriyle, Sayalı xalalarının yardımına koşuyorlar.
Bir taraftan da mızmızlanan çocukları oyalamaya çalışıyorlar.
Bir an önce ‘nehresini çarxalamak’ için
sabırsızlanan, bizim deyimimizle’ höfselesi bir tike olan,
Sümbül xala bacısına sesleniyor;
- Sayalı can , tendirnen uğraşma, hava gızdırır ( havanın, yağmurdan önceki basık hali ) gel ucunnan tut, bu nehreni çarxıyağ!
- İki setil ‘ çiysi ‘ yığmışam, dedim birez şor, kere eliyek.
(Şor: Lor)
(Kere: Tereyağı )
(Çiysi i: Çiğ süt)
- Geldim geldim; tendiri galadım tendirin başını süpürüm gelirem.
(Tendiri galamax: Tandırı yakmak için hazır hale getirmek )
(Tendirin başı: Tandırın çevresi, etrafı)
- Gadan alım birez ziring( çabuk) ol!
Sümbül xala biriktirdiği çiy sütlerin dolu olduğu kovaları nehrenin ( yayığın) yanına getirmiş, nehre tıkacağını da hazırlamış; yoğurduğu hamuru da kontrol ettikten sonra nehrenin yanına dönmüş, biraz da sinirli bir halde bacısına sesleniyor;
- Ay bacı tendire tüşdüünn ? Harda galdın? Yubanırığ axı, xemir gıjgıracağ,
- İndi nehreyi de çarxıyacığ, çöreği de yapacığ, telesme.
- Booo nece de arxeyinsen( rahatsın) ha.
- Sende sefselehsen i, ele bilki; dalınnan attılar geliller, evin tikilsin birez irahat ol!
(Sefseleh: Aceleci)
Şaka ile karışık atışan İki bacı ‘çiysi kovalarını nehreye ‘ boşaltırlar.
Nehrenin tıkacını da kapatıp, nehreyi karşılıklı sallayarak ‘çalxamaya ‘ başlıyorlar.
Nisa elinde bir tepsi çayla gelir;
- Çay demledim, arada içersiyiz.
- Sağol gızım nehreyi elden goyammanığ, kere( tereyağı) yaxcı tutmaz kurtulanda içerih.
- Sen iki setil soyuğ su hazırla, kere olanda içine atağ xarab olmasın.
Bir taraftan nehreyi ‘ çalxıyax ‘ iki bacı , bir taraftan da koyu bir sohbete başlarlar
- Her nehre çalxıyanda irehmettik nenem ( annem) yadıma tüşür, nenem üçün zor, bizim üçün gözel günleriydi.
- Yazzığ teh başına oggeder işi nece görürdü, heç şikayet elemirdi.
- Axşam olanda da xurp tüşürdü, biz de bir yannan beynavanın abırını tökürdüh; “Enterimi hele tihmiyipseeen?” “ Gazzağımı hele toxumuyupsaan…?
- Bir de gerinenemin derdini çekirdi
- Beçara anamız bir gün görmedi.
Nur içinde yatsın inşallah.
(Xurp tüşmeh: Bitap düşmek, takatsız kalmak. )
(Gerinene:Yaşlı babaanne…)
Bu arada ‘kere ‘ de olmuştur. Nehrenin tıkacını açıp kontrol eden Sümbül xala.
- Gızım setildeki soyuğ suları getirin!
Nehreyi yan döndürüp içindekileri boş kovaların içine boşaltan iki bacı, bir taraftanda da kovalardaki ayranın içinden tereyeğlarını toparlayıp getirilen soğuksu dolu kovaların içine alırlar.
- Maşallah maşallah yaxçı kere çığdı, Allah bereket versin.
- Ağız şirinniyiynen yeyin inşallah.
- Allah seni var elesin, kömeğ eledin, tez kurtulduğ.
(Kömeğ: Yardım)
- İndi tendire od atax ‘ şoru’ da tendirin üstünde eliyerih.
- Tendiri galamışam, hazırdı, indi od ataram.
- Heye gadan alım, odu at, bir istikan çay içeh, üreğimiz yandı.
(İstikan: Bardak)
Tandıra ateş atılır, toparlanan kere ( tereyağı ) içeriye taşınır.
Kovalardaki ayranlarda büyük kazana boşaltılıp ‘ şor’ olmak üzere tandırın üzerine oturtulur.
“Ay bacıı, ayranın içine duz atdıııın?” Diye soruyor Sayalı xala.
-Bee, atmışam, gaynamağa başlıyır.
- Çilovsüzenner ( süzgeç) torbalar hazırdı, gızlara deyim çayımızı getirsinner, içeh, üreğimiz yandı.
Sonra kızlara seslenir;
- Gızım indi çayımızı getirin!
- Orada kepeh noğul ( peynirli şeker, yada mevlana şekeri) var ondan da goyun.
- Goydum,fişne mürebbesi de goydum, limon da, getirirem.
- Axırın xeyir olsun, gızım can, ağ günner göresen.
Bir taraftan çaylarını yudumlarken, diğer taraftan da tandırın üzerindeki ayranı kontrol ederek, ‘ şorun’ oluştuğunu görürler.
Torbalara boşaltılan şor üzerine bir ağırlık konarak, süzülmeye bırakılır.
Şimdi sıra ekmek pişirmede.
Sümül xala ne zaman nehre çalxasa, mutlaka ekmek de pişirir.
Tandırın etrafı toparlanır, serilen büyük sofra bezleri üzerine hamur tahtası— çöreh taxtası ( peşgun da deniyordu), hamur leğeni, refete, verdene — merdane … vs hazırlanır.
- Bacı dur kündeleri( bezeleri ) men verim, tez kurtulağ.
- Üsdün batmasın, sen çayıyı iç.
- Eteğimi getimişem, onu giyecem ( basmadan dikilen beli lastikli uzun etek, bir nevi önlük vazifesi de görüyordu).
- Otu elese,isdi bastırmadan çöreği yapağ,kurtulağ.
İlk lavaşların kokusunu duyan çocuklar koşarak gelirler.
- Neneee biz acığdığ, bize dürmek( dürüm) ver!
- Ay gızım o yumurtaları soy geti, dürmeğ ele ver uşağlar yesinler.
Sonra çocukların başka istekleri sıralanır;
- Nenee men koke isdiyirem!
- Mende koke isdiyirem!
- Men koke de istiyirem döğmeç de isdiyirem!
-Koke yapanda, döğmeç de eliyecik; gedin dürmehleriyizi yeyin, döğmeç hazır olanda sizi çağıracığ.
Dürmeği alan çocuklar koşarak bahçeye, salıncaklarının yanına giderler.
Yanlarından ayrılmayan karabaş köpeğe de bir parça ekmek atmayı ihmal etmezler.
O arada bahçe duvarından, komşu Selbinaz xala seslenir;
- Sümbül can, çöreği yapıp kurtulanda xeber ver, mende bir dıngılı xemir eledim, bir iki dene tapan yapım, kişimin yadına tapan tüşüpdü, elebilki ağzı pisti.
(Kişimin: Eşimin, kocamın )
(Ağzı pisdi: Aş eriyor)
(Tapan: Tandıra yapıştırılarak pişirilen, pide şeklindeki ekmek)
- Az galdığ kurtulağ, birez süddü galın elemişem; uşağlar koke isdiyiller, kokelerini de yapım kurtuluruğ.
(Koke: Küçük, avuç içi kadar üzerine yumurta sürülüp tandıra yapıştırılarak yapılan ekmekler. )
(Küçük bebeklerin eline verdikleri ekmek parçasın da ‘ pepe ‘ diyorlardı.)
Tabiiki Sümbül xala çocuklara da söz verdiği gibi, son çıkan tapanlardan döğmeç yapmayı da ihmal etmiyor.
( Döğmeç: Tandırdan çıkan sıcak ekmekle tereyağının buluşturulduğu olağanüstüsü lezzet)
- Gızım ordan sarı yağnan yeke leğeni götürün, gelin!
- Paltatları ( çamaşırları) yığdığ, gattıyıp gelirik.
- Goyun dursun, gelin soyra gattıyarsıyız!
Söyleneni yapıp gelen Nisa ile Nazan döğmeç yapılacağını
anlayınca sevinirler.
- Uşağlar gelin, nenen döğmeç eliyir! Döğmeç ismini duyun çocuklar, koşarak gelirler.
- Kokemiz hanı? Kokemiz hanı ? Diye zıplayıp dururlar.
- Oturun döğmeciğizi yeyin, kokeleriyizi de verecem.
Yaptığı kokelerden Sayalı xalanın nevelerine ayırmayı da ihmal etmez.
(Neve: Torun)
Ayrıca komşunun küçük çocuklarını da unutmaz,onların paylarını da ayırır.
Döğmecin sonuna doğru, Selbinaz xala da elindeki hamur leğeniyle gelir.
- Selbinaz can, tendir istidi geçmez, otu bir tike döğmeç ye, soyra tapanlarıyı yaparsan.
- Vallah tezzecene yemek yeyip gelmişem, senin xetiriye bir tike alım.
Selbinaz xala tapanlarını yapmaya başlar.
Sümbül xalanın kızı ve gelini çıkan ekmekleri içeriye taşımış; semavere ateş atmış, tandırın közünde pişmek üzere, kulpları olan bakır tencerede hazırladıkları ‘ noxuttu BOZBAŞI ‘ da hazır etmişler.
Tandırın başından kalkan iki bacı önce süzülmeye bırakılan
‘şoru leğne boşaltırlar.
Ağzına lordan ( şor) bir parça atan Sayalı xala;
- Deyesen imansız şor olup, yağı kereye çıxıptı.
(İmansız şor: Yağsız, yavan anlamında kullanılıyordu.)
(Burada bir parantez açmak istiyorum; çoğunuzunda bildiği eskiden hayvancılıkla uğraşanlar çoktu ve genellikle ilkbaharda havaların ısınmasıyla beraber hayvanlarını alarak yaylaya çıkarlar, son baharda havaların soğumaya başlamasıyla geriye dönerlerdi.
İlkbaharda; ilkbahar çiçekleriyle ve yeşillikleriyle beslenen hayvanlarının sütünden elde ettikleri, ürünleri satmaz kendileri için ayırırlar, sonra satacakları ürünleri hazırlamaya başlarlardı.
Genellikle sipariş verilir” İmannı peynir olsun “derlerdi.
Yani sipariş ettikleri; peynir, tulum peyniri, şor gibi ürünlerin yağı alınmamış sütten yapılmasını tembih ederlerdi.)
Şimdi tekrar Sümbül xalanın evine dönelim.
Eve geçip; yıkanıp, üst başlarını değiştirdikten sonra, Sümbül xala, Sayalı bacısının şor, kere payını ayırıp, lavaş ve tapan eşliğinde paket yapar.
Sonra bir iki hatır gönül payı ayırdıktan sonra, geriye kalanı da eritip sarıyağ yapmak için ayırır.
Eritilip sarıyağ haline getirilen kereler yemeklerde kullanmak için çinko kovalarda yerini alırdı.
Yorucu, okadar da zevkli geçen bir günü, limonlu, akideli semaver çayı
eşliğinde sohbet ederek ve yaz hazırlıkları için planlar yaparak tamamlarlar.
Can dostlar; bir yazımın daha noktalarken, sizlere sağlık, mutluluk, ağız tadı ve güzelliklerle dolu aydınlık yarınlar diliyorum.
Saygı ve sevgilerimle