Bu günkü yolculuğumuz ‘taxt’larımızın gözde olduğu, o güzel yıllara….
Çoğunuzun da o yıllara dair dolu dolu anısı olduğundan eminim.
Önce ‘taxt’ kelimesi üzerine ufak bir hatırlatmada bulunmak istiyorum.
TAXT: Hükümdar koltuğu.
Tahta çıkmak, hükümdarlık…
Bizdeki diğer bir anlamı ise, dört ayak üzerine oturtulmuş ağaç ve tahtadan yapılan dikdörtgen şeklinde; yerine göre hem üzerinde oturmak, hemde uyumak için kullanılan ve her evde bulunan o yılların olmazsa olmazı.
Bahçelerde genellikle ağaçların altına konur, üzerine yerleştirilen el yapımı yastıklar, minderler hem ev halkının rahatça oturmasını, hem eve gelen misafirin rahat ettirilmesini sağlamak için kullanılırdı.
Hele kızlarım, gelinlerin el emeği, göz nuruyla işledikleri kanaviçeler ve motif motif ördükleri dantellerde taxtların en güzel aksesuarları olup evin taxt köşesini süslerdi.
Ayrıca üzerine cibinlik takılıp gece serinde uyumak da sağlanırdı; uyku halinde yuvarlanıp tahtın üzerinden düşmeği bir tarafa bırakırsak.
Taxdın üzerinde oturup, semaver çayı eşliğinde yapılan sohbetlerin tadına doyum olmazdı.
Sıcak yaz günlerinde gece yarılarına kada taxdın üzerinde, yerine göre konu komşu, dost akraba ile yapılan muhabbetleri anlatmaya ise kelimeler kifayetsiz kalır.
Ayrıca evdeki fazlalıkların saklanması için de, bizim tabirimizle ‘Taxdın altı’ ideal olurdu.
Hele ‘ daşga’ ile gelen kavunlar , karpuzlar da ‘ damdaki’ taxdın altında yerini alırdı.
(Dam: Evdeki fazlalıkların saklandığı kiler. )
Taxt ile ilgili atasözlerimiz ve deyimlerimiz de mevcuttur.
“ Uşağıyın taxdını yaparsan, baxdını yapammazsan “
“ Taxdı taxt olana geder, bexdi bext olsun”
Yaşı geçmiş olanlar için,
“ Nadırı taxtda görüp” ( Nadir şah)
“ Nigalayı taxtda görüp” (Rus Çarı, Nikolay)
Ayrıca
“Taxta çıxdı”
“ Taxtdan tüşdü” ( Padişahlar, krallar … İçin )
‘XANIM NENEMİN TAXDI ‘
Akşam serininde sulanıp süpürülen bahçeden yükselen mis gibi toprak kokusuna karışan semaverde demlenen çayın kokusu; çoçukların saklambaç oynarken attıkları kahkahalar… ve taxtın üzerinden onları izleyen Xanım nenenin elinde çektiği tesbih eşliğinde ettiği dualar.
Bahçe kapısından giren oğlunu görünce Xanım nenenin yüzünde beliren mutluluğu ise görülmeye değer.
- Ana necesen, diyesen neveleriyi tamaşa eliyirsen; men menim Allahım sennen baxdiyarı yoxdu.
- Deyirem, şer elleşir, daha besdi, veclerine değil.
- Ay ana uşaxdılar da, indi geleller.
- Kolkosun içine gizdeniller, ilan milan vurar.
- Ay ana hayatta kirpi var, ilan olmaz, gorxma.
- Dallarına el çehme, sabahban oynuyallar, gelip bir dürmeğ alıp alıp gaçıllar.
Komşu çoçuklar ayrılıp evlerine gider, evin küçük oğlu ortalıkta yok.
- Ay bala bu gede şer vaxdı hara getti?
- İndi buradaydı, bir yere gizdendi çığmır.
Herkeste bir telaş;
- Ay gede, hara gizdenipsense çığ, bizi ganüreğ eleme.
(Ganüreğ eleme: Yüreğimizi ağzımıza getirme )
- İçerideki taxdın altına baxdıyııızz?
- Taxdın üstüne örtüleri saldım, serin vursun, altına da baxdım, orada yoxdu.
( Örtü: Yatak )
Herkeste bir telaş, bir korku, “Bu gede hara getdi” diye .
O arada bahçedeki barakanın açılan kapısının gıcırtısıyla herkes o tarafa bakar.
Elinde küçük bir karpuzla dışarıya çıkan, küçük Samet, bahçedekilerin hem sevinmelerine, hem de kızgınlıklarına sebep olur.
Samet ise bir taraftan elindeki karpuzla meşgul, diğer taraftan kimsenin onu bulamadığının sevinciyle;
- Meni heçkes tapabilmedi, men gazzandım , bu garpızı da teyh yiyecem.
- Ay oğuul, be niye ses vermirdin? Niye garpızı senin elinnen alan var?
- Taxdın altındaki garpızdarın yanına gizdenmişdim, özüm çıxmasam gene tapabilmezdiyiz.
Herkes rahat bir nefes aldıktan sora, tahtın üzerine serilen sofrada neşe içinde yemekler yenir.
Sivrisineklerden şikayet eden Xanım nene;
- Ay gız bir deste ot yandırın, tüsküsüne bu meretter gaçsınnar, bizi idaradan saldılar.
Dediği hemen yerine getirilen Xanım nene, bu sefer de dumandan rahatsız olur;
- İndi de tüsgü gözümüzü kor eledi; barı közün üstüne iki dene üzerriyh atın.
- Ay arvat bir mecel ver da, ele “ Er geryh tez gereyh “ adamı telesdirirsen.
O arada esmeye başlayan hafif rüzgar, aradaki gerginliği de alır götürür.
- Neneee böyün eşihte, balgundaki taxdın üstünde yatağıın?
- Mığmığlar irahat vermezler.
- Memmet gil damın üstünde yatıllar, cibinnih de guruplar, biz niye yatmırığ ?
- Koya gidende xalan gilde yatarsan, onnar da damın üstünde yatıllar.
- Ne vaxt gidecih? Deyirsen heç getmirih.
- Hele get otaxdaki taxdın üstüne bax gör menim eyneyim ordadıı?
(Eyneyh: Gözlük)
- Ay nene ineyh eve neteri girsin?
Sametin mu sözü taxdın üstünde oturan herkesin gülmesine sebep olur.
Sametin büyük ablası Nazlı, Samete sevgiyle sarılarak;
- Nenem gözlüğünü istiyir; eyneyh, gözlük demeyhdi.
- Men de elebildim ineyh deyir.
Koşarak eve giren Samet nenesinin gözlüğünün yanında çok istediği topu da görünce, sevinçten havalara uçar.
Sametin mutluluğuna diyecek yok.
Aynı şekilde ev halkı da sametin mutluluğuna ortak olurlar.
- Topum yırtıldı, deyirdin, baban daha gözelini alıpdı.
- Saba yoldaşlarıma görsedecem, eme Murat’a oynatmıyacam; onun dedesi topumuzu kesmişti.
- Yoldaşsıyız, barabar oynayın, top tek oynanmaz ki.
- Muratnan oynuyasan, dedesiynen oynamıyasan ki; dedesi gocalıp, höfselesi yoxdu, siz yoldaşsınız küsmeyin birbiriyize.
- Tamam elese, beke oynadaram.
- Sen axıllı balasan.
O zamanların gözdesi olan taxt, ister Xanım nene olsun, ister Fatma, Zehra… nene, abla, xala olsun,
Ali, Mehmet, Hasan emi… olsun; herkesin evinde yerini alır, dolu dolu anılara da tanıklık ederdi.
Üzerine serilen yataklarda uyumaya
çalışan çocuklara anlatılan masallar( Nağıl),
ayağında sallayarak çocuğunu uyutmaya çalışan annenin ‘lay layı’ ( ninnisi)
Uzun kış gecelerinde yerine göre gaz lambası ışığında umutların, hayallerin nakış nakış işlendiği kanaviçeler, ilmek ilmek örüldüğü örgüler…
Yüzü koyun uzanıp ödevlerini bitirmeye çalışan öğrenciler….
Daha neler neler…
Her evde buna benzer yaşananlar…
İster telaşe deyin, ister umutların ilmek ilmek işlenişi deyin, ister paha biçilmez sohbetler, muhabbetler deyin; mutluluklar kadar acılara da tanıklık etmiştir eski taxtlarımız.
Umuda da tanıklık etmiş, umutsuzluğa da.
Göz yaşlarının da tanığı olmuş, atılan kahkahaların da.
Kimi omuzlarına yüklenen onca yükün yorgunluğunu, kimi yüreğinde biriken onca sıkıntını ağırlığını atıp, biraz dinlenmek için seçmiştir taxdın üstündeki köşesini.
İster beden yorgunluğu deyin, ister ruh yorgunluğu deyin, ister her ikisi de deyin…
Zamanla evlerdeki taxtların yerini demir karyolalar ve somyalar almaya başladı.
Balkonlardaki taxtların yerini ise, üzeri renkli renkli örtüler ve aynı renkte yastıklarıyla tamamlanan divanlar aldı.
Bahçelerdeki taxtlar ise, ebatları değişse bile özelliğini hiç kaybetmedi.
Bahçesi olanların yaptırdıkları kamelyaları tamamlayan taxtlar, şekil değiştirseler de en güzel muhabbetlere tanıklık etmeye devam etmişler.
Tabiiki; dikilen apartmanlardan geriye bahçe kaldıysa.
Taxtlarımızın hayatlarımızda olduğu o güzel yılları hatırlayalım istedim.
Dostluklarınızın daim olduğu, bol muhabbetli anılar biriktirmeniz dileklerimle, saygılar ve sevgiler gönderiyorum.
Sağlıkla kalın, sevgiyle kalın, mutlu kalın, umutla kalın.